tag:blogger.com,1999:blog-83746537885437806292024-02-08T08:14:40.184+03:00GÖRSEL GÜNLÜKThe shape of things to comeAurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.comBlogger137125tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-34855115994562149032021-01-22T18:33:00.007+03:002021-01-22T20:06:56.785+03:00Yeni Çağ: Peki Ne kadar Özgürsün?<p>Podcast için uzun zamandır içime en sinen kaydı yaptım, ancak kayıtta bir arıza olmuş ses Deşifre programındaki gizli ses kayıtları gibi. Sesi temizlemeye veya yükseltmeye çalıştım ancak başarılı olmadı. Yalan yok sinirlendim, çünkü 19 dakikaydı ve boşa gitti kayıt. Çok emek verdiğimiz bir şey çöpe gittiğinde doğal olarak düş kırıklığına uğrarız. Ve şahsen bu olduğunda heves kaybı yaşarım. Heves gidince bir şeyi tekrar yapmak zordur. Onun yerine boyutunu değiştirebiliriz. Bu sebeple ben de yazıya dökmek istedim.</p><p>O kadar Kova çağı "Ay aman ne kadar özgürleşiyoruz" dedik ama, pardon bir şey sormak istiyorum ne kadar özgürsün gerçekten?</p><p></p>Hayatın kısır döngüsü içinde çok özgürüm, farklıyım naraları attığımız bu evrende ne kadar özgürüz biz?<p></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikMAbDSHod4DznAQlO3gA6Vz0rqdralh0HC1_9HMpoyJQsjipxFFBw8GPf-XiPDMF-xCRrxAmm2aRGkio1eB9qzdTm2omLIdRycz-UB26_bG8AB_kcnFKP_9YnHn8CeCzbO8lQgysjij9s/s1500/22700c25420bf70d6799864720f60de8.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1500" data-original-width="1179" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikMAbDSHod4DznAQlO3gA6Vz0rqdralh0HC1_9HMpoyJQsjipxFFBw8GPf-XiPDMF-xCRrxAmm2aRGkio1eB9qzdTm2omLIdRycz-UB26_bG8AB_kcnFKP_9YnHn8CeCzbO8lQgysjij9s/s320/22700c25420bf70d6799864720f60de8.jpg" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div>Gerçekten.... İtinayla aldığın büyük ekran sofistike televizyon, en son model mobilya takımı, banka kredileri ve nefret ettiğin iş arkadaşları yok mu hayatında? Aslında seni kendinden bile nefret ettiren tahammül edemediğin ama yapışıp kaldığın bir ilişki? Eline yapışmış olan telefon? Ödenecek borçlar. Beklentiler. Aile içi rekabet. Terfi alacak mıyım? Evlenecek miyim? Çocuk doğuracak mıyım? Hadi doğurdum ne kadar süper bakımlı, fit, çocuğuna en düşkün anne olacak mıyım? Kendi doğum günü partim? Cinsiyet belirleme partisi? Çocuğun bile anlamadığı ancak anne-babanın "düşman çatlattığı" bol gıda boyalı yaş günleri? Kınasını yapıp evlenmezse hayatının sonunun geleceğine inananlar? Çirkinim diye koşullanıp bedenini kendini sevmeyenler? Beş ay önceden altı taksitle popüler turistik merkezlerde yarış halinde "eğlenmeye" çalışanlar? Böyle gelmiş böyle gider diye hiçbir şey yapmamayı seçenler? Sürekli başkasına akıl verip kendisi her zaman en yanlışı yapanlar? İçki masasında hayallere dalıp açacağı o restorantı aslında asla açmayıp maaş+özel sigorta diye yaşamaya devam edecek olanlar? Enerji, ışık, sevgi, çakra diye coşup özünde en kanayan yaraya tampon yapmayanlar? Aydınlandım diye hava atıp aslında hiç aydınlanmamanın paradoksunu yaşayanlar? Ben daha sabaha kadar yazarım, sen hangisisin?<p></p><p>Ben hangisiyim? 20'li yaşlarımda bunlardan bir kısmını yapmazsam ben de öleceğimi düşünüyordum. Mutlaka terfilerimi almalıydım hem de hızlı hızlı. Süper bir ilişkim olmalıydı hatta evlenmeliydim, akabinde asi tarzlı bir evli kadın kurumsal olsam da aslında düzenin insanıydım. İki metal konserinde kafa sallayınca "özgür" oluyor, ama yine nefret ettiğim bana mobbing yapan bir patrona günaydın demem gerekiyordu. Toplum bizden evlenince çocuk yapmamızı istiyordu. Yapmayınca imalarıyla zorluyordu. Dedim ya sözde pek uçarıydım ama beni zincirlere vuran bin tane bağ vardı. Hayatlarımız, ilişkilerimiz, kaç beden olduğumuz masada oldukça pardon da hangi özgürlükten bahsediyoruz...</p><p>Bu illüzyon içinde kaybolduğumu anlamam zaman aldı. Hırslı bir insanım ve kayboluyordum bu döngülerde. Ancak bir gün kendi kendime şunu dedim: "Bu benim gerçekten istediğim hayat mı?"</p><p>Çocukken kurduğumuz düşler saf, biricik ve tertemizdir. Çünkü içimizdeki koşullanmalar ve dış dünyanın baskısıyla kirlenmemiştir. Hayır, istediğim hayatla alakası yoktu bu hayatın. Ben çocukken dergi yapıyor insanlara gökyüzü ve dinozorları anlatıyordum. Yazı yazıyordum. Konuşuyordum. Anlatıyordum. Oysa burada içimde karın ağrısıyla performans görüşmemi bekliyordum. </p><p>Bu işe geçiş sürecim için eğitimime başlamıştım. Yaptığım planı uygulamaya koyarken kaos da bana yardım etti. Hayatım darmadağın oldu. Hani çok severiz ya Fight Club'ı. "Ayh Tyler Durden ne mantıklı konuşuyoo" Ya hangi Fight hangi Club? Elinde seni köle eden telefonun, araban, insan ilişkilerin, beğenilme ve odak arzun dururken hangi kulüp?</p><p>Gerçek aydınlanma aslında sıfır noktasında gelebiliyor. Her şeyi kaybedince üretmeye başlamak.</p><p>O esnada yavaş yavaş şu noktayı düşünmeye başladım: Bir şeyleri elbette yapacağız, çünkü komün değiliz ve ormanda geyik avlayıp yaşamayı seçmiyoruz. Ben şahsen seçmiyorum. Ama Zion'da yaşayanlar Matrix'e nasıl giriyorsa böyle bir hayat niye mümkün olmasın... </p><p>Elbette asla gerçekten özgür değilim, kordonum var, o sisteme bağlıyım. Tam özgürlük nedir sabaha kadar tartışılabilir. Tek tesellim an azından itaat edeceğim bir yer yok. Bu fikri hep sevdim. Daha almam gereken çok fazla yol var, ama en azından o duvarı yıkıp kordonu yırtmaya başladığımı hissediyorum. Belki bu da başka bir illüzyondur.</p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf23KHdWCa9_-QVMA3dqvPtnh0fNxyJoGTVs1FURx9neewUTluBx_hOXG4M1bIBCMDEeOBMFX-QI8sl78TpH_bgf_hj3C7jSSFBsxFk6taoYr9zWyobJ0lhEnxWCsLRQhqYk8Ap1z8x0ME/s947/Freedom_-1465833283l.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="947" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjf23KHdWCa9_-QVMA3dqvPtnh0fNxyJoGTVs1FURx9neewUTluBx_hOXG4M1bIBCMDEeOBMFX-QI8sl78TpH_bgf_hj3C7jSSFBsxFk6taoYr9zWyobJ0lhEnxWCsLRQhqYk8Ap1z8x0ME/s320/Freedom_-1465833283l.jpg" /></a></div>Asla emin olamayacağız ki... Son durak, korku. Her şeyi geride bıraksan da o zaman da onları kaybetme korkusu devrede. Son imtihan, son kapı.<p></p><p></p><p>Kimse hakikati burada bulmak zorunda değil, bu benim kendi arayışım. Ama senin özgürlük tanımın nedir? </p><p>Ona yakın mısın? Özgürlüğü de geçtim mutluluk tanımın nedir?</p><p>Sürekli bir şeye, insana, kuruma, yere ait olmaya çalışıyoruz. Oysaki içinde bulunduğumuz beden bile bize ödünç. Vadesi dolunca çıkıp gideceğiz bu bedenden. Her yerden. O zaman neden illaki kendimizi noksan hissetmek, bir yere yapışmaya çalışmak niye?</p><p>Her şeyi sevip değer verebiliriz, ancak o şeyle birleşmek, onunla aynı kapta buluşmak zorunda değiliz. </p><p>Ve o şey iyi ya da kötü olsun bir süre sonra benzeşme başlayacaktır. Ve unutma, "Eğer uçuruma bakarsan, bir süre sonra uçurum da sana bakar." </p><p>Bütünleşmeye çalıştığımız şeyler bizi ele geçirir, ruh saflığını kaybeder. </p><p>Oysaki ruh ilk başta pürüzsüz ve tek parça. Ama giderek yıpranıyor, parçalanıyor hayatın ve insanların değirmenlerinde.</p><p>Ben ruhumu geri almak için bu yollara çıktım, başarabilir miyim bilmiyorum, ancak deneyeceğim.</p><p>Her şey ayrı ve biriciktir, ancak hepsi bütünün bilgisini taşır. Leibniz'in Monad teoremi. Evet aslında herşey ayrı ve aynı; ama biz bunu adeta salçaya soğan atıp kavurmak gibi muamele ediyoruz. "Bir" olmak senin diğer şeylerle değil makroyla olan görevin. Daha sen kendinle bir olamazsan, nasıl her şeyle bir olacaksın ki?</p><p>Kendini küçümseme. Nefret etme. Cezalandırma.</p><p>Ne mükemmelsin ne de bir hata. Gri. Her şey gibi. Terazinin iki kefesinde aklın ve kalbin var.</p><p>Dengeye ulaşmak veya yok etmek. Ancak dengeye ve her şeye giden kapının asıl anahtarı yine kendimizde.</p><p>Onu başka suretler ve şeyler üzerinde aradıkça sadece o şeyin zahiri yansımasına bakacağız.</p><p>Aynaya bakma, ellerinle yüzüne dokun. Yüzünü hisset. </p><p>Özgürlük, gerçekleşmesi istenen yüksek hayaller mi? O zaman harekete geç. Bir şeyler yap.</p><p>Boş konuşup acabaları sıraladığımız her an bize ayrılan yayın süresinden çalıyoruz.</p><p>Ya da kabullen. Evet eğer yolun şu anki hayatınsa diğer bir erdem devreye girer: Kabullenmek. </p><p>Ya kabul, ya değişim. Arasındaki söylenme bir yol değil, bir araf ve bir kaçınma metodu. Oysa kabul de çok güçlü ve zor bir yoldur.</p><p>Hangi kapıyı seçersen seç özgür ve mutlu olmanı dilerim.</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-24980305796695342232020-04-10T12:57:00.001+03:002020-04-10T12:58:42.507+03:00Türk Mitolojisi<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Türk Mitolojisi
inanılmaz derinliğe büyülü sahip bir dünya.</b> İçerisine girdiğiniz zaman Şamanizm
odağı içerisinde büyük zenginlik içeren ucu bucağı belli olmayan bir dünyaya
adım atmış oluyorsunuz. <b>Hun Devleti
resmi kayıtlara göre M.Ö 220 yılında kuruldu. </b>Ön Türk devletlerinden biri
olarak kabul edilen <b>İskitler ise M.Ö 800
yılında varlık gösteriyor.</b> Bazı araştırmalar uygarlığın kökeninin çok daha
eski bir zamana ait olduğunu iddia etmekte. Ancak ilk yazılı Türk tarihi kaydı
olan Orhun Kitabeleri 735 yılına aittir. Yani mitoloji ve bilgelik sözlü
şekilde kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaBwPHRQl1piUJ7iS4d6mrllTbyX8racY3GxXxffq1S0IQ3DkLO9Kk9vz0RFYN3II_8Q_G_eyp3bo08GVe_PZlxVEEEcdSN3_jjZRuRhSyuDLJsTHG8IXNTqZfCMO0KkTRD7C1Dh7I7rx4/s1600/dede-korkut.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="726" data-original-width="1024" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaBwPHRQl1piUJ7iS4d6mrllTbyX8racY3GxXxffq1S0IQ3DkLO9Kk9vz0RFYN3II_8Q_G_eyp3bo08GVe_PZlxVEEEcdSN3_jjZRuRhSyuDLJsTHG8IXNTqZfCMO0KkTRD7C1Dh7I7rx4/s320/dede-korkut.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Maalesef Türk mitolojisi okul kitaplarında çok kısa bir
şekilde geçiştirilirdi. Şu anda hala öyle mi açıkçası bilmiyorum. Ancak
mitoloji meraklıları genelde </span><b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Yunan,
Mısır, İskandinav</b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> mitolojilerini okuyarak bu tutkuya kapılırlar. Oysa ki
kendi kültürlerine ait devasa bir evrenin olduğunu ilk başta bilmezler. Çünkü
bu kavramın derinliği ve önemini gözlerinin önüne getirecek bir mekanizma da
pek yoktur. Neyse ki son yıllarda bu konuyla ilgili gerçekten güzel kitaplar
yayınlanmaya başlandı, keza çeşitli videolar da çekiliyor. Umarım devamı gelir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bu yazıda size Türk
Mitolojisindeki bazı önemli figürleri tanıtmak istiyorum.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">TENGRİ: </b>(Tanrı,
Gökyüzü) Orhun yazıtlarında ilk çözümlenen kelime budur. Baş yaratıcı güçtür.
Tengricilik bir inanç biçimidir. Tengri’nin diğer göksel varlıklardan ayrıldığı
en önemli konu kişiselleştirilmemesidir. Yani diğer tüm varlıkların insani bir
görüntüsü vardır, ancak Tengri’nin yoktur. Tengricilik animizm kökenlidir ve
doğadaki her şeyin bir ruhu olduğuna inanılır. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Tengri baş ruhtur ve her şeyin toplamıdır.</b> Sonsuz mavi gökyüzü ile
tasvir edilir, Gök Tanrı deyişi buradan gelir. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Sonsuz Gök”</b> olarak da adlandırılır. Doğadaki dengeler, mevsimler
hepsi onun iradesindedir. Ve Tengri tektir, çifti yoktur, yardımcısı da yoktur.
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Yaratılışın sembolüdür.</b> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOSpne4-oq7xXvVaKBv-Nk8iZ0doMQKa_PAEDa4wc_gTx_mUdGU6t897d6eTB-u91sk_YBSgDt0uOqYgXbluus6z2yV6G1A0N-FfyworT7wuUGDz9M3IesuD3Rct1ln_uGBfTPR9a_NXvX/s1600/kayra-han.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="473" data-original-width="1020" height="148" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOSpne4-oq7xXvVaKBv-Nk8iZ0doMQKa_PAEDa4wc_gTx_mUdGU6t897d6eTB-u91sk_YBSgDt0uOqYgXbluus6z2yV6G1A0N-FfyworT7wuUGDz9M3IesuD3Rct1ln_uGBfTPR9a_NXvX/s320/kayra-han.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">KAYRA HAN: </b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Tengri’nin
oğludur ve Türk mitolojisinde Tengri’den sonra en güçlü varlıktır. Göğün 17. Katında
oturduğu söylenir. </span><b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Türk kozmolojisi ve
mitolojisinde en önemli konulardan biri olan “Yaşam Ağacını” kendisi dikmiştir.</b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
Göğüs katları bu ağaç üzerinde sıralanır. Bu ağaç dokuz dallı bir çamdır ve Kayra
Han’ın dokuz tane ayrı kökten Türk ulusunun dünyaya yayılmasını istemesini
sembolize eder. Tengri tüm alemi yaratmıştır, Kayra Han ise dünyanın yaratılış
ve sonu hakkında söz sahibidir. Üç oğlu vardır: Ülgen, Mergen ve Kızagan. </span><b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Ülgen; Kayra Han’ın merhamet ve iyiliğini, Mergen
aklını ve bilgeliğini, Kızagan ise öfkesini ve intikamını temsil ederdi.</b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">ÜLGEN: </b>Ülgen
Kayra Han’ın kıymetli oğludur ve göğün 16. Katında oturur. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Türk kozmolojisinde Gök Âlemi 17, Yeraltı alemi 9 kattır bunun
merkezinde “Dünyalar Ağacı” bulunur.</b> Şamanların uygun eğitim ve koşullarda
bu katlar arasında seyahat edebildiğine inanılırdı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ülgen gökyüzü ve hava olaylarıyla ilgilidir,
yağmur, fırtınalar, gök gürültüsü onun eseridir. İnsanlara ateşi yakmayı
öğretmiştir. Ak taşla kara taşı birbirine çalınca ateş oluşmuştur. Şimşeği bir
silah olarak kullanabilir. Bu açıdan Zeus’la benzerliği vardır. Ancak karakter
olarak alakasızdır. Ülgen insanlar ve hatta dünyadan çok uzaklarda yaşar. İki
yanında iki parlak ak Güneş bulunur. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Yedi
oğlu, dokuz kızı bulunur.</b> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiKe-8WvFk7gjNe8B4B3q8OVxh2DERs2OVBN_zyo0kK3y6YQgSP06SqP4xHANu_phnz5ffYH7JVYaL5YLdRUnr2HY84zptQ-vt7fQgO-8IlGsIUTrt2dnoV9IDgpl_XELKQHaGxkCMC5DL/s1600/erlik-han-kimdir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="379" data-original-width="600" height="202" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiKe-8WvFk7gjNe8B4B3q8OVxh2DERs2OVBN_zyo0kK3y6YQgSP06SqP4xHANu_phnz5ffYH7JVYaL5YLdRUnr2HY84zptQ-vt7fQgO-8IlGsIUTrt2dnoV9IDgpl_XELKQHaGxkCMC5DL/s320/erlik-han-kimdir.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">ERLİK: </b>İşte Ülgen’in
meşhur belalısı. Her daim dualite-ikilik prensibi zamanın başından beri
mitolojide, dinlerde ve tabii ki hayatta karşımıza çıkar. Her zaman iyinin
karşısında kötü, aydınlığın karşısında aydınlık vardır. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Erlik Türk Mitolojisindeki “Şeytan” figürüdür. Kötü ruhların başında
olan varlıktır, dengeye karşılık kaosun sembolüdür.</b> Yaşamın sonsuz
döngüsünde yapım-yıkım, var olma-yok olma, düzen-kaos ikilemi her daim
sürecektir. Erlik yeraltı diyarında karanlık çamurdan sarayında yaşar. Yeraltı
diyarı cehennemdir diyebiliriz. Yeraltı diyarının tasviri Yunan Mitolojisinde <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Hades</b>’in efendisi olduğu Tartaros’a
benzer. Erlik insan gözyaşlarından oluşan dokuz kollu Toybodım Nehrinin
kenarındaki sarayında yaşar. Yanlış yola düşen ruhlar burada çile çeker. Erlik’in
oluşturduğu kaosu genelde Ülgen ve kardeşleri düzeltir. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Erlik’i yaptığı yanlışlar sonucu ulu Kayra Han yer altına sürmüştür.</b>
<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Törüngey ile Eje’nin hayat ağacından yasak meyve yiyip Kayra
Han’a itaat etmeyip cezalandırılmasına sebep olmuştur<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">. Bu olay yasak elmayı Şeytan’ın kışkırtması ile yiyen Adem ve Havva’nın
cennetten kovulmasının Türk Mitolojisi versiyonudur.</b> Eje’nin çocuklarından
insan ırkı oluşmuştur. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">UMAY ANA: </b>Göklerden
inen gümüş saçlı bir kadın, kanatlı bir kuş kadın olarak da temsil edilen Umay
Ana’nın üç boynuzlu tasvirleri de bulunur. Beyaz bir elbisesi vardır, adeta bir
melek gibidir. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Umay Ana iyilik, doğum ve
bereketin sembolüdür.</b> Çocukların koruyucusudur, çocuğu olmayanlar Umay Ana’ya
dua ederdi. Dünyaya bir kuğu veya beyaz bir at olarak da iner, bu ikisi kutsal
hayvanlarıdır. Umay, “Humay” olarak da söylenir ve cennet kuşu olarak bilinen
Hüma kuşu ile de özdeşleştirilir. Umay kelimesi rahim ve plasenta ile de
bağlıdır. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">En önemli eski Türk inanç
motiflerinden biridir. Ece (Kraliçe) olarak da geçer. </b>Mısır mitolojisinde
İsis ile benzeşir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuKfJtCBJ9mWyXtsUv-vpsEl-PUyuFyp9pOMXN748K2eCNyAEK58lO8wdgI6NzstahRDvaAeEnpgPJSg-t65RdJyk9bhmVXKH2JGVFuZj8S39TnXG0RNcN0vXEAxLg0b4lt-KKfdz7eNHb/s1600/C1M9Q2uWEAAn-w_.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="787" data-original-width="650" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuKfJtCBJ9mWyXtsUv-vpsEl-PUyuFyp9pOMXN748K2eCNyAEK58lO8wdgI6NzstahRDvaAeEnpgPJSg-t65RdJyk9bhmVXKH2JGVFuZj8S39TnXG0RNcN0vXEAxLg0b4lt-KKfdz7eNHb/s320/C1M9Q2uWEAAn-w_.jpg" width="264" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">AK ANA: </b>Tengri
alemi, Kayra Han dünyayı yaratırken ilk başta sudan başka hiçbir şey yoktu. Ak
Ana suların kızıdır ve oradan dünyaya gelmiştir. Cismani değil ışıksal bir
bedeni olduğuna inanılırdı, tasvirleri denizkızına benzer. Ülgen’e yaratma
ilhamını veren varlıktır. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Sudan tüm
dünyaya ruh vermiş ve yaşamı başlatmıştır. Yaşamın suda başlaması adına da bu
detay oldukça anlamlıdır. <o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">MERGEN: </b>Mergen,
Kayra Han’ın bir diğer evladıdır. Kendisi de göğün yedinci katında ikamet eder.
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Tüm bilgilere sahiptir, ariftir,
ilimlere hakimdir.</b> Eski gözlüdür, hızlıdır ve okçudur. Mergen “Okçu” anlamına
gelir. Denge bozulduğunda sorunları çözer, karanlığın güçlerine kafa tutup
onları yenebilir. Bu bağlamda zeka ve ilimler odağı sebebiyle Mısır Tanrısı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Thoth</b>, Yunan tanrısı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Hermes</b> ile benzerlik gösterir. Tıpkı
Hermes gibi Mergen de diğer tüm göksel varlıklar arasında haberleri taşırdı. “Her
şeyi bilen” olarak da geçer. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Şaman ve
ilim yolundakiler aklını ve kalbini açması için Mergen’e dua ederlerdi.</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">SUYLA HAN: </b>Yazgının
efendisi. Güneş ve Ay ışıklarından yaratılmıştır. Ülgen’in en önemli
adamlarından biridir, ona sonsuz sadakati vardır. Suyla Han insanların kaderini
bilir. Bir nevi amel defterleri tutan ve melekler gibi. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kişinin kaderini görür, aynı zamanda ölümden sonra hangi diyara
gideceğini de bilir.</b> İnsanları korumak en önemli görevidir. Şamanlar göksel
katlara çıkar, göksel varlıklara ulaşmaya çalışırlardı. Bu yolculuk esnasında
Suyla Han gerçekten iyi ve kalbi inanç ile dolu olan şamanları kötü ruhların
saldırısından korurdu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">KIZAGAN: </b>Kayra
Han’ın diğer oğlu Kızagan göğün dokuzuncu katında yaşar. Savaşçıdır, çok
güçlüdür. Tam anlamıyla bir savaş tanrısıdır. Bir Mars sembolüdür, nitekim
giysileri de her daim kırmızı renkte tasvir edilir. Nitekim Türk kozmolojisinde
dokuzuncu katı temsil eden gezegen de Mars’tır. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kızagan göksel orduları yönetir, insanları kötülüğün saldırılarına
karşı korurken ruhlarına da cesaret verir.</b> <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-AbPhh1EX-Cf7PAGAlXqouMhL2qZC1o2sjcWZMGTJKvMrNuXuy4iQiPTg-qH-0RCe-eO2wkg5nOdIOxuWFjVyy9Q1xlrdU0iZbt8K-OmHVyMP0bqUf2jXTKUGfh43tmgQ4DIia8yo6KPA/s1600/Z%25C3%25BCmr%25C3%25BCd%25C3%25BCanka.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="445" data-original-width="800" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-AbPhh1EX-Cf7PAGAlXqouMhL2qZC1o2sjcWZMGTJKvMrNuXuy4iQiPTg-qH-0RCe-eO2wkg5nOdIOxuWFjVyy9Q1xlrdU0iZbt8K-OmHVyMP0bqUf2jXTKUGfh43tmgQ4DIia8yo6KPA/s320/Z%25C3%25BCmr%25C3%25BCd%25C3%25BCanka.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">AYIZIT: </b>Güzellik
ve dişilik tanrıçası. Mısır Mitolojisinde <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Hatho</b>r,
Akad mitolojisinde <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">İştar</b>’a çok
benzer özellikleri vardır. Çocuğa ruhunu verdiğine inanılır. Ayızıt diğer
benzerlerinin aksine kadınsı özelliği pek vurgulanan bir figür değildir, daha
anaç bir yapıdadır. Çocukları, hayvanları ve kadınları korur. Kuğu ile Ayızıt
da ilişkilendirilmiştir bu bağlamda Umay Ana ile Ayızıt dönem dönem aynı kişi
gibi düşünülmüştür. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Ayızıt “Altın Kitap”
denen kutsal emanetin sahibidir. Bu kitap içerisinde tüm insanların kaderleri
mevcuttur. </b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">YAYIK HAN: </b>Elinde
Yay, bir <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">ejderha</b> ile olarak tasvir
edilir. Ejder kelimesi Türk Kozmolojisinde aynı zamanda evren anlamına gelir;
bildiğimiz mitolojik figür haricinde de derin anlamları bulunur. Ancak aşikârdır
ki birçok kültürde olduğu gibi bizde de Ejderleri yenen kahraman figürü
mevcuttur. Irmak ve göllerin tanrısıdır, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">17
ırmağın buluştuğu yerde yaşar</b>. 17 sayısı zaten gerek gök katlarının da
sayısı olması sebebiyle Türk mitolojisinde çok önemlidir. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Suların ruhudur ve dünyadaki tüm sular ona aittir. </b>Bereketi
getirmesi için ırmak kenarlarında Yayık Han için törenler yapılırdı. Su yılanı
ve ejderha formuna girebilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Türk Mitolojisinde çok fazla sayıda göksel figür bulunur.
Burada en önemli figürlerden bazılarını tanıtmak istedim. Şimdi de kısaca Türk
kozmolojisinde dünya ve hayatın oluşumunu inceleyelim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHWeRA1dxzwwLj5se5jI1mEOzc-MCZmQy6gFf7ETBE9Pu4bs88vYTLl3zzUuq9eQEq3Qf6syNNhAWzqbzdEEdKsPCsmY1SJdcNruedwf70CfpbouO3tdV8V-sqcER1xdfTV_pwihM-_Z-r/s1600/baslik-696x464.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="464" data-original-width="696" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHWeRA1dxzwwLj5se5jI1mEOzc-MCZmQy6gFf7ETBE9Pu4bs88vYTLl3zzUuq9eQEq3Qf6syNNhAWzqbzdEEdKsPCsmY1SJdcNruedwf70CfpbouO3tdV8V-sqcER1xdfTV_pwihM-_Z-r/s320/baslik-696x464.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Yaratılış destanı” </b>değme
Tolkien eserine taş çıkaracak güzellikte ve epiklikte bir öyküdür. Yüzüklerin
Efendisi benzeri bir prodüksiyonla çekilse çok heyecanlanırdım açıkçası. :)
Kısaca özetlemek isterim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">En başta Kara (Kayra)
Han tek başına yeryüzündeydi.</b> Yeryüzü sadece sularla kaplıydı. Kara Han
yalnızdı ve sıkılıyordu. Suların içerisindek <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Ak Ana</b> çıktı. “Yarat” dedi ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Kişi”</b>
denen ilk insan oluştu. Kara Han ve Kişi birlikte suyun üzerinde uçmaya
başladılar. Ancak Kişi denen şahıs insanın tipik özelliği olan hırsa sahipti ve
Kara Han’dan daha yükseğe uçmak istedi. Kara Han Kişi’nin bu hırsına kızdı ve
uçma yeteneğini ondan aldı. (Bir nevi <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Icarus</b>’un
uçuşu ve düşüşünü andıran bir yapı) Böylece insanoğlu göklerde kuş gibi
uçabilme yeteneğini kaybetti. Kişi gücü elden gidince suya düştü ve boğulmaya
başladı. Aklı başına gelen Kişi bu sefer Kara Han’a canını kurtarması için dua
etti. Kara Han da ona acıdı ve Kişi’nin sudan yükselmesi emretti. Yani dakika
bir gol bir insan yaratılışta tanrıyla uçma şansını kaybedip hırsına
kapılmıştı. (Bir nevi cennetten kovulma, Dünya’ya sürülme metaforu olarak
düşünebiliriz)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kara Han, denizden bir yıldız yükseltti. Kişi bunun üzerinde
oturunca suya batmayacaktı. Kişi uçma gücünü kaybettiği için Kara Han dünyaya
form vermeye karar verdi. Kişiye suya dalıp toprak çıkarmasını emretti. Kişi
suya dalarken hala akıllanmamış ağzına bir parça kutsal toprak saklamıştı çünkü
Kara Han’ın iradesinden bağımsız kendine ait gizli bir dünya yaratmak
istiyordu. Bu motif de Prometheus’un Tanrılardan ateşi çalmasına benzer ama
burada Kişi kendi kişisel çıkarları için toprağı saklamıştır insanlara yardım
için değil. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Özetle Türk mitolojisinde “insan”
en başından hırslı ve kusurlu olarak betimlenmiştir.</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgz33AUE85OKhOsZJQZzXwk8jXUufH5gXUueYza3FbMVmHuMLnwUzJr8SsBCpZEkQrdgIfpvNb2Tkexet3OYEOnJun8YvPUAe_RIMpTmPqtvybtj2nPc4GwLW0T-ycIZbI2g_JHTC7mJXGA/s1600/mirovoe_drevo16.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="594" data-original-width="900" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgz33AUE85OKhOsZJQZzXwk8jXUufH5gXUueYza3FbMVmHuMLnwUzJr8SsBCpZEkQrdgIfpvNb2Tkexet3OYEOnJun8YvPUAe_RIMpTmPqtvybtj2nPc4GwLW0T-ycIZbI2g_JHTC7mJXGA/s320/mirovoe_drevo16.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kişi çıkardığı toprağı su üzerine serpti ve Kara Han
emredince toprak büyüdü, Dünya’ya dönüştü. Dünya başta engebesiz dümdüzdü. Ama Kara
Han “Büyü” emrini verince Kişi’nin ağzındaki toprak da büyümeye ve onu boğmaya
başladı. Kara Han yine sabırlı ve nazik bir adammış ki Kişiye tükürmesini
emretti. Kişi bunu yapınca ağzından fırlayanlar bataklık tepeler oluşturdu. En
sonunda yaratılışının ahengi bozulan ve tepesinin tası atan Kara Han ona itaat
etmeyen bu kişiye Erlik (Şeytan) ismini verdi, huzurundan kovdu ve lanetledi.
Erlik göksel katlardan sürüldü. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Kara Han
bundan sonra dokuz dallı bir çam ağacı yarattı ve her dalın katında bir insan
belirdi. Bu dallar dokuz insan ırkının atalarını temsil eder.<o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Erlik tabii ki boş durmamış yeni yaratımları da kendisine
istemişti. Kara Han onu bu sefer onu yeraltı dünyasına sürdü. Tıpkı Şeytan gibi
Erlik de Kara Han’a olan öfkesi sebebiyle insanoğlunu yoldan çıkarmaya
çalışıyordu. Kara Han insanlara Erlik’e kandığı için kızgındı ve bu sürece
müdahale etmedi. İyice havaya giren Erlik kendisine bir gök yarattı ve
kandırdığı ruhları oraya yerleştirdi. Onlara daha iyi imkanlar sundu. İşler
çığrından çıkınca Kara Han Erlik’in kaçak dünyasının göğünü tepesine yıktırdı. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Gök yarılıp yere düşünce de dağlar,
ormanlar ve boğazlar meydana geldi.</b> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBLiwetd0bsqSqGgshgZCUCuRTENFHUZdx1iZLeBmfk6aMroHXGtrImxqzKTemfOKQ8H9wITBVtf771G-31R06nLChJGN_7CfjqTEqB_gREe7HoCIGHLKt0XDILV8NCODehr13CgkSArtt/s1600/a%25C4%259Fa%25C3%25A71.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1013" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBLiwetd0bsqSqGgshgZCUCuRTENFHUZdx1iZLeBmfk6aMroHXGtrImxqzKTemfOKQ8H9wITBVtf771G-31R06nLChJGN_7CfjqTEqB_gREe7HoCIGHLKt0XDILV8NCODehr13CgkSArtt/s320/a%25C4%259Fa%25C3%25A71.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Erlik’in yaptıkları bunla kalmadı ilerleyen dönemde Kara Han’ın
oğulları Ülgen. Mergen ve Kızagan onunla savaştılar. Türk kozmolojisinde
aydınlık ve karanlığın savaşı motifi oldukça belirgindir. Varoluşta her zaman
düzen ve kaos iç içedir. Kara Han bizim tanrısal ve erdemli yönümüzü temsil
ederken Erlik dünyevi ve karanlık yönümüzdür. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">İnanışa göre bir şamanın da bir insanın da asıl amacı göksel yönüne
doğru ilerlemek, Dünyalar Ağacından yukarılara tırmanarak göksel varlıkların
huzuruna çıkabilmektir.</b> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sayısız kültürde olduğu gibi bizde de âlemleri bir ağaç birbirine
bağlar. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“Dünyalar Ağacı” diye geçen
yaşam ağacı kozmolojinin temelini oluştur.</b> Nitekim doğanın en kadim ve
güzel yaratımı olan ağaç nerdeyse her kültürde kutsaldır. İskandinavya’dan
Mısır’a, Sami ülkelerinden Türklere sayısız mitolojide alemleri birbirine
bağlayan kutsal bir yaşam ağacının olması bunun ne kadar güçlü bir evrensel
sembol olduğunun kanıtıdır.<o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Konumuz çok uzun ve çok derin. Şimdilik burada ara verelim.
:)<o:p></o:p></span></div>
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-75209037927612083842020-04-09T02:53:00.001+03:002020-04-09T14:16:24.704+03:00Açık Büfe<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hep beraber bir izolasyon sürecinden geçiyoruz. Pek tabii bu
durum insan ilişkilerine de yansıyor. İletişimimiz genel olarak telefonlar ve görüntülü bol ekranlı programlar üzerinden. Belki çok basit görünen bir iş ama arkadaşımızla oturup bir fincan kahve içmek
bile lüks. Hatta şu anda cazip bir hayal… <b>Çünkü erişemiyoruz ve mahrumiyet
altındayız.</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-lGj8fEjpuvi85QFDVY9fIv9mzyQRD3PNJXou-sPYPf-Jo325sX9A0O5cPk6Wy2HLskl3KEmWIbrgJyqLWcp3NPEHtK-mrVzv_wjy4tk3SMzo6GnRl9o6IklSxQh6K7r8nFaQpFdqNwot/s1600/6d0437a05c0c6476b5cb3760b2c3695eb07906f1r1-960-654v2_hq.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="654" data-original-width="960" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-lGj8fEjpuvi85QFDVY9fIv9mzyQRD3PNJXou-sPYPf-Jo325sX9A0O5cPk6Wy2HLskl3KEmWIbrgJyqLWcp3NPEHtK-mrVzv_wjy4tk3SMzo6GnRl9o6IklSxQh6K7r8nFaQpFdqNwot/s320/6d0437a05c0c6476b5cb3760b2c3695eb07906f1r1-960-654v2_hq.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Mahrumiyet</b> çok sihirli bir kelimedir aslında. Bir şeyin
ulaşılmaz olması, kolay tüketilememesi her zaman daha <b>büyülü ve cazip</b>tir. Misal
ben kaset çağı çocuğuyum. Sevdiğim grubun bir kasetini almak ben ergenken çok
büyük bir olaydı. Şimdiki gibi tek tuşla binlerce grubun tüm diskografisine tek
tuşla ulaşamadığımızdan o kasetin anlamı her şeyden büyüktü. Defalarca o
şarkıları dinler, kartoneti en ince detaylarına kadar inceler, bir yandan bir
sonraki kasetin hayalini kurarak harçlık biriktirirdik. Belki de benim ve
öncesi jenerasyonların müziğe bu kadar –hatta aşk düzeyinde- düşkün olma
sebeplerinden biri de budur. Çünkü önünüzde binlerce şarkı varken hepsinin
değerli olması imkansızdır. Ancak kısıtlı seçenek ve bir hayal varsa işte o şey
bir anda epikleşir. İnsan ilişkilerimiz de yeni çağda bu şekilde. <b>Herkes açık
büfede tabağını tepeleme dolduruyor, geride yarısı yenmiş yiyecekler kalıyor.</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Açık büfenin ana motifi tensellik değil her şeyin <b>“açıkta</b></span><b style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">” </b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">olması.
Konu paylaşım boyutunun inanılmaz büyüklüğü. Mesela bir insan sizden hoşlandığı
anda sosyal medya hesabınıza erişerek saniyeler içerisinde nelerden
hoşlandığınızı, giyim tarzınızı, gittiğiniz yerleri ve ilgi alanlarınızı
öğrenebiliyor. Stalk bu çağın bir gerçeği neticede. Ve sonuçta insanı en fazla
yükselten şeylerden biri olan <b>“merak”</b> duygusu en baştan solmaya başlıyor.
Eskiden defalarca sürecek sohbetlerle keşfedilecek konular zaten fabrika
ayarlarında yüklü. İlk buluşmada karşı tarafa çaktırılmamaya çalışılsa da stalk
sayesinde <b>kişi karşısındaki insanı ondan iyi tanıyor olabiliyor.</b> :)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Diğer konu <b>zaman</b>. Elimizde telefonlarımız bip bip Whatsapp,
Instagram, Telegram ne varsa her yerden ulaşılmamız mümkün. Bir mektubun
yolunun gözlendiği dönemlerde değiliz. Bir kişiden çok hoşlanıyorsak
heyecanlanıyor ve bir anda günde 25 saatimizi o insanla konuşarak geçiyoruz. Bu
başta hoş bir şey olsa da yine gizem soluyor, merak duygusu azalmaya başlıyor.
En sonunda “Uyudun mu?” seviyesine geliniyor. Çağın gerçeği bu elbette
telefonlarımızı çöpe atalım demiyorum ama her saniye <b>ulaşılabilir olmak</b>, her
saniye bir insanla paylaşımda olmak da bir süre sonra yine ilişkiyi zipli yaşar
hale getiriyor. <b>En büyük yıldızlar en çok yakıt tükettiği için en hızlı
patlayıp yok olanlardır.</b> İlişkiler de sürekli yedinci viteste giden bir yarış
otomobili gibi ilerlediğinden birkaç ayda benzini tüketiveriyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiygtg7P_hw2h-375k6VIouYL9Dv3kxkrkkJLSg7ztgSa-bAE-X27tINLAsyBRWBL6t9WtBgT-7iTCvbxaUyyma9hyphenhyphenlK2hkRHqKBv5s31f8wWz3gDPNXoEvnwhhPcSl972aJzCFM1G4Hc9v/s1600/image_00022P.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="1198" data-original-width="1200" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiygtg7P_hw2h-375k6VIouYL9Dv3kxkrkkJLSg7ztgSa-bAE-X27tINLAsyBRWBL6t9WtBgT-7iTCvbxaUyyma9hyphenhyphenlK2hkRHqKBv5s31f8wWz3gDPNXoEvnwhhPcSl972aJzCFM1G4Hc9v/s320/image_00022P.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Rahmetli büyükannem eşiyle çok severek evlenmiş. O zamanlar
flört denen hadise olmadığından evlenmeden önce rahatça gezip tozmaları tabii
mümkün değil. Büyükannem benim gibi bir kitap kurdu ve gece gaz lambası açıp
kitap okurmuş. Müstakbel eşi de bunu bildiği için her gece onun evinden geçer ve o
lambanın ışığına bakarmış. Twitterda like alsın diye kurgu yapmıyorum, gerçek
öykü. Her şeyin hızlandığı "bilişim" çağında sabır denen şeyi tamamen kaybetmiş olan bizler bir web sayfası saniyeler içinde açılmazsa sinirlenirken burada değil sevilen insanı onun ışığı görme hayali var. O ışığın bir kıymeti var. O ışığı kıymetli yapan da o insanın çok kıymetli olması. </span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Değil bir insanı görmek, bir insanın ışığına bakmak, o anı hayal etmek bile inanılmaz bir büyü.</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span><b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Aslında biz her konuda </span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">sihri kaybetmiş olabilir miyiz?</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Eskiden insanların Taksim abidenin önünde kalplerinin göğüs
kafeslerinden çıkarak başka bir insanı beklediği zamanlar vardı. "Cnm yarım saat gecikiyorum sen bekle" yoktu. Zamanında gelmek vardı. Ki bu da bir saygı göstergesidir. Ve sadece konu insan
değil. Bir kasetin, bir kitabın çok değerli olduğu zamanlar da vardı. 15 dakikada
sana kitap özetleyeyim ara yüzleri de yoktu. Bunların hepsi aslında mahremiyet,
yani Satüryen konular. Satürn’ün olmaması da aslında tüm bu anlattığım süreci
oluşturuyor. <b>Sınırsızlık bir süre sonra sıradanlık ve bıkkınlık getiriyor.</b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bu çağda yaşıyoruz ve elbette Amishler gibi dünyadan
kendimizi soyutlayamayız. Ama bir denge oturtabiliriz. Gerek insan ilişkileri,
gerek kişisel zevklerde vitesi düşürebiliriz. Böylece hayattan daha fazla zevk
alırken kendimize de daha çok zaman ayırmamız mümkün olur. Netflixte binlerce
dizi ve film var, güzel olanlar da var ama etkisi ne kadar sürüyor? Oysa ki bu
çağdan önceki Friends, Seinfeld gibi diziler hala efsane. Bunun tek sebebi
bu yapımların çok süper yenilerin kötü olması mı? Hayır. O çağda sonsuz seçenek
yoktu. Bu yüzden de yapımlar hem güzeldi hem de zor ulaşım sebebiyle insanlara epik bir
gizem ve bağlılık taşıdılar. On yıl önce yayınlanan Aşk-ı Memnu'nun hala izlenme rekorları kırmasının sebebi yapımın kaliteli olmasının yanı sıra dijital çılgınlık çağı tam olarak başlamadan önceki son sansasyonel yapımlardan biri olması. <b>Fabrikasyon üretimden önceki son çıkışlar. </b><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhimvQ86QCLl_e_m6MJ5V0Zz9J8wQ95yq4LPf0vbJXhN_bmNAu4DwoSa1KnpC-WBkiKR_90RjXqvd26mGj2f-xfNzkMRWmzWKljbyUhozd8qaQvb9e-mJYZo9eiwhHVXIhVq-UtedmK0wzw/s1600/jackson-carvalho-rhapsody_u-l-q11dsfi0.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img border="0" data-original-height="300" data-original-width="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhimvQ86QCLl_e_m6MJ5V0Zz9J8wQ95yq4LPf0vbJXhN_bmNAu4DwoSa1KnpC-WBkiKR_90RjXqvd26mGj2f-xfNzkMRWmzWKljbyUhozd8qaQvb9e-mJYZo9eiwhHVXIhVq-UtedmK0wzw/s1600/jackson-carvalho-rhapsody_u-l-q11dsfi0.jpg" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sınır çekmek için taktik yapmaya gerek yok. Ancak bu sınırsızlığı doğru
şekilde yönetir, <b>kendi istediğimiz sınırları çizersek işte o zaman kendimiz
Satürn olmayı öğrenmeye başlarız. </b>Ve Satürn'den öcü gibi korkmamıza gerek kalmaz... Açık büfeye girsek bile tabağımıza
yiyebileceğimiz kadarını koyarsak eğer ne mide fesadı geçirir ne de bıkkınlık
yaşarız. Bunu istersek yapabiliriz. Hayattan daha fazla zevk alabiliriz.
Deneyimimiz gelişirken kendimizi de yeniden keşfedebiliriz.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kaybetme korkuları veya doyumsuzluğun güdümüne girmeden
sınırları çizmek insanı kısıtlamayacak bilakis özgürleştirecektir. <b>Çünkü
sonsuzluk da bir illüzyondur, mutlak sonsuz günün sonunda mutlak hiçtir.</b> Sonsuz
seçenek, günün sonunda sıfır seçenektir. Oysa ki her tekilliğin içerisinde
bilinmeyen sonsuz bir dünya vardır. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Ve biz tüm sırra vakıf olmadığımız sürece
de orada bir yerde hep bilinmez ve keşfedilmeyi bekleyen bir şeyler olacak…</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><o:p></o:p></span></div>
<br />
<br />
<div>
<span style="color: #990000; font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Not: 2015'ten beri bloguma ara vermiştim. Kısmet karantinada tekrar başlamakmış. :)</span></div>
Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-28185812271766425742015-01-17T15:51:00.000+02:002015-01-17T19:54:24.566+02:00The Truman ShowBazı filmler üzerinden yıllar geçse de güzelliğinden bir şey kaybetmez. Truman Show da onlardan biri.<br />
<br />
Filmin odağı "Biri bizi gözetliyor" teması olsa da aslında asıl işlevi hepimizin "normal" hayatlarına acımasız bir ayna tutmak.<br />
<br />
İlk bakışta Truman'ın gayet "iyi" bir hayatı var. Güzel bir eş, güzel bir masabaşı işi, iyi niyetli komşular. Bunun yanında ev için mortgage borcu, araba için kredi, bir kaç seneye çocuk yapma projesi. Hepsi bilindik şeyler.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8v_L2Ej_Wefof_fA4MDOB80e75Q1c_JuFUAQ3qArqsP0K_TU2U4iXG_nnoaJxD-cRX8MJMjNRTg78-u9yPwr7AVSAM1tFydmT2xp7_uYSx5SSc-15J5V8_xQZbjrrA4PHHgPEw8T-jN0z/s1600/large+truman+show+blu-ray3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8v_L2Ej_Wefof_fA4MDOB80e75Q1c_JuFUAQ3qArqsP0K_TU2U4iXG_nnoaJxD-cRX8MJMjNRTg78-u9yPwr7AVSAM1tFydmT2xp7_uYSx5SSc-15J5V8_xQZbjrrA4PHHgPEw8T-jN0z/s1600/large+truman+show+blu-ray3.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Ancak Truman'ın hepimizde olan bir özelliği daha var, belki onun kişiliğinde bu daha da baskın: Keşfetmek istiyor. Yeni yerler görmek ona mükemmel hayat olarak sunulan kısıtlı alanın dışına çıkmak istiyor.<br />
<br />
Slyvia karakteri aslında bir tetik. Herkesin hayatında yaşadığı normal ve sakin düzeni aslında temelde koruma içgüdüsü mevcut. Çünkü bu şekilde risk almaya ya da alışık olduğumuz güvenli alanı değiştirmek için efor sarfetmeye gerek yok. Ancak Truman daha okuldayken Slyvia'dan etkileniyor, hatta aşık oluyor. Ancak belki de bu "tehlikeli" olduğu için yapımcılar onun önceden seçtikleri Meryl ile evlenmesini istiyor ve başarıyorlar.<br />
<br />
Gene de Truman Slyvia'yı unutamıyor ve ilk arzusu kızın gittiğini söyledikleri yer olan Fiji'ye ulaşmak. Topladığı dergilerden onun yüzünü oluşturmaya çalışıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglne5-3W5EW0DkqjEzbp4U7-c1fAJnvcSu3f86_PcBNpR8FTpP3LJgxRWGQja9ToYd96Uj8sMZct9TnPGVVYGT0s2Ss3b_C53wqcnQlZC-jbWW8EtLrvx4DwCfvgl6_Ae5LviZnxueZMkX/s1600/1353349494-the-truman-show.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglne5-3W5EW0DkqjEzbp4U7-c1fAJnvcSu3f86_PcBNpR8FTpP3LJgxRWGQja9ToYd96Uj8sMZct9TnPGVVYGT0s2Ss3b_C53wqcnQlZC-jbWW8EtLrvx4DwCfvgl6_Ae5LviZnxueZMkX/s1600/1353349494-the-truman-show.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Bazı insan ve olayların yarattığı etkiler tüm bu güvenli alanları kırma arzusu uyandırabiliyor. Ancak genel olarak yaptığımız şey kendimizi şu anda koşulların bu değişikliğe uygun olmadığına kendimizi inandırmak ve sonra da bir içki masasında hayallerimizden bahsetmek.<br />
<br />
Truman ne zaman keşfetmek farklı bir şey yapmak istese karısı karşısına geçip ödenmesi gereken kredi borçlarını, yakında doğmasını istediği bebeğini anlatıyor. Ev, araba, çocuk üçgeninde hayallerinden sonsuza dek uzaklaşarak sürekli düzenini koruması gerektiği Truman'a yakınları tarafından sürekli hatırlatılıyor. Fazla dışarıyı düşünmemesi için de çocukluğunda babası "öldürülerek" kendisine "su" korkusu veriliyor, ayrıca da uçakların güvensizliği sürekli vurgulanıyor.<br />
<br />
Bir insanı babasının ölümünden sorumlu tutarak onun içine bu korku ve suçluluğu yerleştirmek nasıl bir zalimliktir diye düşününce insanın aklında sayısız medya kurbanı geliyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-9MEm4B-mG4a7JIp5paU4KpR7qM9HyC_hIBQDF-3sPil2tyjbZmPPfXK-hzxhcgnO0v8hT2iMnT2zEf7aCRhs1p00jxD3W4mAOzKJDvN8fzYx1zOSReX5R3MlXeHniavLMw-CroG13Tnf/s1600/the-truman-show-christof.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-9MEm4B-mG4a7JIp5paU4KpR7qM9HyC_hIBQDF-3sPil2tyjbZmPPfXK-hzxhcgnO0v8hT2iMnT2zEf7aCRhs1p00jxD3W4mAOzKJDvN8fzYx1zOSReX5R3MlXeHniavLMw-CroG13Tnf/s1600/the-truman-show-christof.jpg" height="226" width="400" /></a></div>
<br />
Tabii Christof'tan da bahsetmek lazım. Truman Show'un "yaratıcısı". Sufleleriyle tüm karakterleri kontrole eden, kamera açılarını ve doğa olaylarını düzenleyen kişi. Truman yaratıcısına karşı çıkarken adeta tanrılara ve düzene isyan eden Prometheus gibi. Ancak yaratıcısının bir sözü de çok manidar: Sana yarattığım dünya dışarıdakinden daha kötü bir yer değil aksine daha güvenli bir yer.<br />
<br />
Ancak Truman her şeye rağmen oradan gitmek isteyince Christof'un da bir işi kalmıyor.<br />
<br />
Aslında Meryl ve Marlon'un da psikolojilerini incelemek ayrı bir film konusu olurdu. Özellikle de yedi yaşından beri şovun içinde Truman'ın en iyi arkadaşı rolünde olan Marlon'un gerçek ruh halini merak ediyorum. Truman bir yalanın içinde bilmeden yaşarken Marlon 23 yıldır bu yalanın içinde bilerek yaşamaya devam ediyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigWyyqpKR9bJLM5ooyK_vsaSq_-SwIbMGHCFtEbQQnBrVxFWUvYlGizk-S-6OUAJFVV4J52PCwIyPJHAJ2wfypO1RsCiHwXAxV45C6nyt55zIpSCxHtzUL5DJ9zCNFReHnwbVRB0mTtpwE/s1600/968full-the-truman-show-screenshot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigWyyqpKR9bJLM5ooyK_vsaSq_-SwIbMGHCFtEbQQnBrVxFWUvYlGizk-S-6OUAJFVV4J52PCwIyPJHAJ2wfypO1RsCiHwXAxV45C6nyt55zIpSCxHtzUL5DJ9zCNFReHnwbVRB0mTtpwE/s1600/968full-the-truman-show-screenshot.jpg" height="262" width="400" /></a></div>
<br />
Bir diğer konu da reklamlar. Truman'ı her gün panonun önüne itekleyen ikizler, karısının ve arkadaşının ürün yerleştirme çalışmaları, hepsi son derece dikkat çekici. Rahatsız edici ve gerçek.<br />
<br />
Ve Truman'ı an be an takip eden insanlar. Hepimiz gözetlemeyi seviyoruz. Show bittiğinde gelen soru: Televizyon rehberinde başka ne var? Uykuya devam.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi241GoKEYRlo_KryfY1zM_mDOaFgd7w-z6YJAiAQ7Ku1XPb7f5keTUC8RZ-uVjguOBqC2gYoAdJdDOQwV7uXuzp4kR1f4AnlRp-BqiV3RAUBjKpvTUvGRi7R6xuwTHgzzhgIh-WXUsG_so/s1600/1124402696.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi241GoKEYRlo_KryfY1zM_mDOaFgd7w-z6YJAiAQ7Ku1XPb7f5keTUC8RZ-uVjguOBqC2gYoAdJdDOQwV7uXuzp4kR1f4AnlRp-BqiV3RAUBjKpvTUvGRi7R6xuwTHgzzhgIh-WXUsG_so/s1600/1124402696.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Hepimiz kredi kartı borçlarımızı öder, aslında hep yapmak istediğimiz işi, seyahati, hayali bir başka "koşulların uygun olduğu güne" erteler, aslında bize hiçbir şey katmayıp öyle gittiği için öyle gitmesi gereken her türlü insani ilişkinin içinde yuvarlanırken şu soruyu da sormadan edemiyorum: Truman'ın filmin finalinde duvara çarpıp "gerçek" dünyaya döndükten sonra nasıl bir hayatı olacak? Slyvia'ya kavuştuktan sonra hikaye nasıl bitecek? Yoksa onlar da bir süpermarkette yeni çıkan müthiş özelliklere sahip ekstra süper yumuşatıcı hakkında kavga mı edecekler?<br />
<br />
Cevabı siz de biliyorsunuz.Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-44223577583979557192015-01-11T16:51:00.003+02:002015-01-11T21:43:01.363+02:00Gone GirlSonunda izledim. Öncelikle filmin en iyi yanı seyir esnasında filmle ilgili düşüncelerinizin anlık değişebilmesiydi.<br />
<br />
Tüm yazı spoiler içerecek.<br />
<br />
Hikaye "Issız Adam" tadında gayet poz, zeka dolu olması amaçlanmış bir flört sahnesi ile açılıyor. Akabinde başlayan peri masalının başlangıcı, bozulması; giderek ilgisizleşen duyarsız koca ve kaybolan zavallı masum karısı, hadi bu duruma üzülelim diye düşünürken gelen hafif sıkıntı duygusu ve bam!<br />
<br />
Olay çok başka yerlere gidiyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMDPpNVgNlrfYWoGphKt58m9UHUkwB9roJTGJ-FWgUlUMy5juvbjVMBhy7OdHLu6UV3MeyrV9CsPv3b0c-rZjfRZZ0Wz0Gp1grWw2H2Txq62N5RSbBAjVg-3zlazls8d8nEHluc_kP4RpG/s1600/Gone-Girl-2014-film-poster+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMDPpNVgNlrfYWoGphKt58m9UHUkwB9roJTGJ-FWgUlUMy5juvbjVMBhy7OdHLu6UV3MeyrV9CsPv3b0c-rZjfRZZ0Wz0Gp1grWw2H2Txq62N5RSbBAjVg-3zlazls8d8nEHluc_kP4RpG/s1600/Gone-Girl-2014-film-poster+(1).jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<br />
Beni asıl heyecanlandıran ve ilgilendiren filmin birden çok zeki ve psikopat bir kadının intikam öyküsüne dönüşmesi değil aslında "Mükemmeliyetçilik" ve "Narsizm" kavramlarını gerçekten çok iyi anlatması oldu.<br />
<br />
Detaylarla başlayalım; Amy "mükemmel" bir kız. Gayet zeki, parlak diplomaları var, iyi bir aileden geliyor, güzel, çekici vs vs. Ancak bunlar ailesine yetmemiş ki kızlarının kendilerince "eksik" kalan başarılarını da başarı öyküsüne dönüştürerek bizdeki Ayşegül serilerine benzeyen "Amazing Amy" isimli örnek kız çocuğu modellemesi yapan bir çocuk kitabına dönüştürmüşler. Amy, aslında Amazing Amy'den nefret ediyor çünkü onun eksik bıraktığı ya da ilgilenmediği her şeyi çizgi karakteri başarmış durumda. Sürekli mükemmeliyetçilik ile güdümlenen hayatı haliyle kendisinden asla memnun olmayarak geçiyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNLXQD_g6NmOOcbh_i-5xPabPTEivXsOcje0DcxcFQkJuIr3NdC6MD7v8hPMZtimx9Ifl34_pmexZCpk6665qH7vI0j6WMtBYNfjBPnZI8UXeEZe7du_HgmHNsPPvdsUJHQhH9MrigL8Q2/s1600/Amazing-Amy_612x380.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNLXQD_g6NmOOcbh_i-5xPabPTEivXsOcje0DcxcFQkJuIr3NdC6MD7v8hPMZtimx9Ifl34_pmexZCpk6665qH7vI0j6WMtBYNfjBPnZI8UXeEZe7du_HgmHNsPPvdsUJHQhH9MrigL8Q2/s1600/Amazing-Amy_612x380.jpg" height="247" width="400" /></a></div>
<br />
Önceki paragrafı aslında Amy bir kader kurbanıydı ondan bu hale geldi diye almayın sakın. Kadın bildiğin ruh hastası, narsist ve ciddi değer sorunları var. Ayrıca zekasına ve kendisine duyduğu abartılı hayranlık yüzünden de kendisine istediği değeri göstermeyen kişilerden çok sert intikamlar alıyor.<br />
<br />
Madalyonun diğer yüzüne bakalım: Nick Dunne. Taşradan geldiği için kendisiyle ilgili sürekli yetersizlik hisseden, patlama anlarında bunu sıkça dile getiren, Lifestyle dergilerinde yazmasına ve sürekli kendisini daha parlak bir şekilde pazarlamasına karşın aslında ciddi şekilde kompleksleri olan bir insan. Aslında tam bir tencere kapak durumu. Tek fark Amy bunu çok abartılı bir narsizm ile verirken Nick bunu umursamazlık ve tamamen kendi isteklerine odaklanarak yapıyor. Aslında bizim Issız Adam'ı andırıyor bu yönleriyle de.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2mfbY1v1H7YDaRzN5h6lcu8APmlXgvY4NyZgV7LhjfEyvBIyXqtYmPtyB_v129Bfv96ZoTRP0f_3nT7tRzs08aQrgRUaR8QT7xxH8k5lluJFreAuvkSjs24-Qil007U1jy-txLTG2Ygt0/s1600/1412264752_ben-affleck-gone-girl-zoom.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2mfbY1v1H7YDaRzN5h6lcu8APmlXgvY4NyZgV7LhjfEyvBIyXqtYmPtyB_v129Bfv96ZoTRP0f_3nT7tRzs08aQrgRUaR8QT7xxH8k5lluJFreAuvkSjs24-Qil007U1jy-txLTG2Ygt0/s1600/1412264752_ben-affleck-gone-girl-zoom.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<br />
Nick tam Amy, Amazing Amy'den belki en çok nefret ettiği anda - "Düğün" sahnesi - herkesin ortasında ve kadını son derece onore eden bir şekilde evlenme teklif ediyor. Kadının çığlık atan özgüven eksikliği bir anlığına tatmin oluyor. Nitekim filmin sonlarına doğru ne kadar Nick'in yalan söylediğini bildiğini söylese de Nick televizyona çıkıp onun ne kadar muhteşem olduğu ve onu ne kadar çok sevdiğini söylediğinde gözlerinin nasıl parladığını görüyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPdv6-N4Kn0SiKAWeVhSS4omUXnakCaDdn6n0wwF7Lhae4LcOdF3qwlIDbrPxoRqhIwEvyMeudRTjPzaOuGYRiajLZPfvLSFhGf4bcphceh-3WRXoDVbIcfuuSUXJ4v7ysCUCZy6k_eQA8/s1600/looking-at-gone-girl-with-an-open-mind.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPdv6-N4Kn0SiKAWeVhSS4omUXnakCaDdn6n0wwF7Lhae4LcOdF3qwlIDbrPxoRqhIwEvyMeudRTjPzaOuGYRiajLZPfvLSFhGf4bcphceh-3WRXoDVbIcfuuSUXJ4v7ysCUCZy6k_eQA8/s1600/looking-at-gone-girl-with-an-open-mind.png" height="226" width="400" /></a></div>
<br />
Filmin tüm gidişatı değiştiren sahnesi: Amy'nin arabayla giderken planlarını anlattığı an. Aslında tüm kadınların asla unutmaması gereken gayet sert ve doğru cümleler kuruyor:<br />
<br />
<i>Nick loved a girl I was pretending to be. "Cool girl." Men always use that as their defining compliment. "She's a cool girl." Cool girl is hot. Cool girl is game. Cool girl is fun. Cool girl never gets angry at her man. She only smiles in a chagrined, loving manner... And then presents her mouth for fucking. She likes what he likes. So evidently, she's a vinyl hipster who loves fetish manga. If he likes girls gone wild, she's a mall babe who talks football and endures buffalo wings at Hooters. When I met Nick dunne, I knew he wanted cool girl. And for him, I'll admit, I was willing to try. I wax-stripped my pussy raw. I drank canned beer watching Adam sandler movies. I ate cold pizza and remained a size two. I blew him semi-regularly. I lived in the moment.</i><br />
<i><br /></i>
<i>I was fucking game. I can't say I didn't enjoy some of it. Nick teased out of me things I didn't know existed. A lightness, a humor, an ease. But I made him smarter. Sharper. I inspired him to rise to my level. I forged the man of my dreams. We were happy pretending </i><i>to be other people. We were the happiest couple we knew.</i><br />
<i><br /></i>
<i>And what's the point of being together if you're not the happiest?</i><br />
<i><br /></i>
<i>But Nick got lazy. He became someone I did not agree to marry. He actually expected me to love him unconditionally. Then he dragged me, penniless, to the navel of this great country... And found himself a newer, younger, bouncier... Cool girl. You think I'd let him destroy me and end up happier than ever?</i><br />
<i><br /></i>
<i>No fucking way.</i><br />
<i><br /></i>
<i>He doesn't get to win. My cute, charming, salt-of-the-earth, Missouri guy. He needed to learn.</i><br />
<i>Grown-ups work for things. Grown-ups pay. Grown-ups suffer consequences.</i><br />
<i><br /></i>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipyJJeFtHwwYLg44IxNLtf9C1svlOWM6wl-7Zb-sgExH1rR9kMMU1WnPWmlRBL1C44l5cXTdoRRYwBVDFG3xzLE72Y9eOPk4slk4eMoB6M5mzWCBk0C0AvUJJugRpoyKStn3yYVXZxp2fV/s1600/gone-girl-01_1485x612.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipyJJeFtHwwYLg44IxNLtf9C1svlOWM6wl-7Zb-sgExH1rR9kMMU1WnPWmlRBL1C44l5cXTdoRRYwBVDFG3xzLE72Y9eOPk4slk4eMoB6M5mzWCBk0C0AvUJJugRpoyKStn3yYVXZxp2fV/s1600/gone-girl-01_1485x612.jpg" height="163" width="400" /></a></div>
<i><br /></i>
Sıkılmadan okuduysanız bence burası filmin özetiydi. Kadın-erkek genel olarak kendimizi daha "cool" bir şeye çevirmeye uğraşıyoruz. Süslü ve çok mutlu sosyal medya resimleri yüklüyoruz, hep çok eğleniyoruz ve hep harika hissediyoruz. Sürekli dünyadan daha çok ilgi ve "like" istesek de aslında bu hiç umrumuzda değilmiş gibi davranıyoruz.<br />
<br />
Acı ama genelde kadınların çok sık yaptığı bir şey olan birlikte oldukları erkeklerin ilgi alanlarına sevmeseler de uyum sağlamaya çalışmaları ve onların istedikleri gibi davranmaları en sonunda patlama ile sonuçlanıyor. Amy'nin uzun uzun anlattığı şey sırf onu daha çok sevsin diye nefret ettiği halde Fenerbahçe maçına gidip tezahürat yapan bir kadının bastırılmış öfkesinden farklı değil. Amy'nin filmde aldığı intikam kadın erkek fark etmez aslında bir çok insanın zihninden geçen şeyler.<br />
<br />
Ancak pek tabii ki kimse kimseyi zorla dönüştürmüyor, buradaki temel dürtü daha çok sevilmek ve dövgü almak, esasen tamamen egosantrik bir konu. Ancak kim olursanız olun bir ilişki için yeterince dönüşüp başka bir şey olduğunuzda ve karşı taraf istediğiniz kadar efor sarfetmediği anda işte o zaman ip kopuyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPqOdSXNb_TcNbZ_D8YaR9xEd1wm2dpW4-7HMIOAKvnBwkpIsz5aJdGPV9kWl-h-cC7tdvcY0BLIVJwSEAR1u0cO5Y4nhEb-hc6UVTzimCKJOewh74BTydCF3TvA0pLLHCbpNP7AjIcmTX/s1600/in-your-eyes-585.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPqOdSXNb_TcNbZ_D8YaR9xEd1wm2dpW4-7HMIOAKvnBwkpIsz5aJdGPV9kWl-h-cC7tdvcY0BLIVJwSEAR1u0cO5Y4nhEb-hc6UVTzimCKJOewh74BTydCF3TvA0pLLHCbpNP7AjIcmTX/s1600/in-your-eyes-585.jpg" height="223" width="400" /></a></div>
<br />
Nitekim Nick de kırsala yerleştikten sonra salıyor, hatta kendisine başka bir sevgili buluyor. Ve en sonunda karısından tamamen kopmak istese de para pul meseleleri ve korkaklıktan bunu yapamıyor. Hep bir bahanesi var. Öyle ki filmin sonunda psikopat olduğunu bildiği karısı ile elele gülücükler atmaya devam ediyor.<br />
<br />
Bir parantez açalım: Amy'nin erkek seçimleri de son derece dikkat çekici. Nick tam istediği "yükseltebileceği" bir adam. Ona göre daha "düşük seviyede", kırsaldan geliyor, "kinoa" nedir bilmiyor. Amy, Nick'i "yükselterek" kendi egosunu besliyor. Lisedeki sevgilisi Desi ise bunun tam tersi. Belki de Amy'den de fazla bir kontrol manyağı, mükemmeliyetçi, zengin ve kültürlü. Amy onun yanında yetersiz hissediyor. Nitekim Desi'ye sığında adamın ilk işi kadını eski "muhteşem" haline döndürmek oluyor. Zaten Desi'ye sığındıktan sonra onunla aslında "kendi seviyesine uygun" bir şekilde zaman geçirse de adamdan ne kadar tiksindiğini görüyoruz.<br />
<br />
Daha önce komplo kurduğu hipster sevgilisi ise Nick'e benziyor ancak O da affedilmeyecek bir hata yapıyor, Amy'den sıkılıyor. Ve bir anda tecavüzcü oluyor, hayatı kararıyor. Amy bu tür adamlara kravat alarak, onları daha sofistike ortamlara sokarak kendince kendisine layık hale getiriyor. Zaten tiradında da bunu kendisinin yaptığından ne kadar emin olduğunu görüyoruz. Ancak istekleri yerine getirilmediğinde ise hiç uzlaşmacı değil, derhal adamların hayatlarını mahvediyor.<br />
<br />
Amy çok değer verdiği varlığını korkmayıp sonlandırabilseydi eşi idam cezasına çarptırılacaktı. Ancak kendisine bu kadar aşık bir kadın kendisini nasıl öldürebilirdi ki?<br />
<br />
Bu kısmı önemle vurgulamak lazım, film kesinlikle "kadınlar kötüdür" mesajı vermiyor. Amy de Nick kadar kötü, Nick de Amy kadar. Birbirilerine gerçekten yakışan bir çift. Sahte, yetersiz, parlak ambalajlı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMDJaxQn85a2aJdO4iffHeQLxf-g_wqOs6IX7k8pPOu0ja3NDBMjAyxv7t-wQP2snooQLnis4PZwRDflBD9OkRB8fgPfN2NF2LGA6jnBts6fFBGb120oBSX8ThW0T32HWXKMFj8v5DiaWm/s1600/gone-girl-df-01826cc_rgb.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMDJaxQn85a2aJdO4iffHeQLxf-g_wqOs6IX7k8pPOu0ja3NDBMjAyxv7t-wQP2snooQLnis4PZwRDflBD9OkRB8fgPfN2NF2LGA6jnBts6fFBGb120oBSX8ThW0T32HWXKMFj8v5DiaWm/s1600/gone-girl-df-01826cc_rgb.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<br />
Film diğer taraftan medyanın iğrençliği, bir insanın yeterli medya desteğiyle bir gün nefret objesiyken ertesi gün nasıl herkesin sevgilisi olabileceğini, kızları kayıpken bile ailesinin hala kendi markalarını pazarlamaya çalışmalarını, hangi ülkeden olursak olalım mide bulandırıcı ve sahte dramaları ne kadar çok sevdiğimizi de gösteriyor.<br />
<br />
Yazının en başına dönersek mükemmeliyetçilik ve narsizm filmin en önemli iki sütunu. Tüm öykü buradan şekilleniyor aslında. Photoshoplarla 36 bedenlere, pürüzsüz ciltlere, muhteşem kaslara sahip adam ve kadınlar, yeme bozuklukları çeken ama çok mutlu olduğunu söyleyen mutsuz insanlar, sürekli gülümseyen ve çok eğlenen ama aslında içlerinden sadece ne kadar acı çektiklerini bilenler, iğrenç giden ilişkilerini sırf herkesçe dışarıdan çok güzel görünüyor diye devam ettirenler... Hepsi bizim bir parçamız. Hepsi medya ve reklamla ailemiz ve sevdiklerimiz yoluyla bize dayatılan şeyler.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOlI2sXsiZUpdhpolpN8_k80R5rDKByrlynjgxOGtnDo0UNpsaAZoYo7B9cw_6urbECAcfiycTcRDwSfnqZzCvRZRkKXZy5fnZN7j9W9qJH672PgDW7f9Iic9LCFvpyz0xQU-d6uiAN5wI/s1600/looking-at-gone-girl-with-an-open-mind-the-gender-conflict-intensifies.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOlI2sXsiZUpdhpolpN8_k80R5rDKByrlynjgxOGtnDo0UNpsaAZoYo7B9cw_6urbECAcfiycTcRDwSfnqZzCvRZRkKXZy5fnZN7j9W9qJH672PgDW7f9Iic9LCFvpyz0xQU-d6uiAN5wI/s1600/looking-at-gone-girl-with-an-open-mind-the-gender-conflict-intensifies.jpeg" height="212" width="400" /></a></div>
<br />
Sürekli harca, çünkü aldığın şeyler bir süre sonra yetmeyecek, yetse de sıkılacaksın. Daha çok spor yap çünkü çirkin olursan seni kimse sevmez. Her zaman çok farklı ve eğlenceli görün yoksa insanlar seni sıkıcı bulur. Asla yalnız kalma çünkü insanlar yalnız insanları sevmez. Hep mutlu, hep canlı ve hep sağlıklısın.<br />
<br />
Hepsi koca bir yalan. Ve biz bu yalana inanmayı ne kadar inkar edersek edelim çok seviyoruz.<br />
<br />
Televizyonundan internetine her yerde bangır bangır herşeyin geçiciliği anlatılırken aslında kalıcılığın gücünü hissetmeyi denemek belki de yapılması gereken. Her türlü bizi daha çok yemeye, içmeye, tüketmeye zorlayacak bir yol olsa da en azından "gerçek" olmayı denemek de atılabilecek büyük bir adım.<br />
<br />
Güzel filmdi. Happily ever after.Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-72588421680775891512015-01-02T00:00:00.000+02:002015-01-02T12:31:27.132+02:00Marco Polo2015'in ilk yazısını son dakika golü atarak 2014'te izlediğim en iyi yeni yapım diyebileceğim <a href="http://www.imdb.com/title/tt2189461/?ref_=fn_al_tt_1"><b>Marco Polo</b></a> hakkında yazmak istedim.<br />
<br />
10 bölümü yavaş tempoyla izleyerek üç günde bitirdim. Hızlı tempoda kesin bir günde biterdi. O kadar akıcı ve güzel geldi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHgW_swgxvGscSPSkSM9PQwNiI6CHqSBjMjhWhBbwUj1l86Kq186pi31aS-zsJdbUF1hqLVHonRVbct7_28LHT7cFHGZ0rWVTQlwYDVDG6liZcPYX001ynTzytbazzUCIaHv7kRVFl8FCB/s1600/marco-polo-collage-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHgW_swgxvGscSPSkSM9PQwNiI6CHqSBjMjhWhBbwUj1l86Kq186pi31aS-zsJdbUF1hqLVHonRVbct7_28LHT7cFHGZ0rWVTQlwYDVDG6liZcPYX001ynTzytbazzUCIaHv7kRVFl8FCB/s1600/marco-polo-collage-2.jpg" height="157" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Her daim uzakdoğu kültürünü severim ancak babamın da etkisiyle Moğol kültürüne özel bir sevgim var. Silahlarına, mimarilerine ve en önemlisi müziklerine. <a href="http://www.imdb.com/title/tt0416044/?ref_=fn_al_tt_1"><b>Mongol</b></a> isimli filmde keşfettiğim <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Altan_Urag"><b>Altan Urag</b></a> grubunun(Moğolistan usülü Apocalyptica diyebiliriz) da <a href="http://www.youtube.com/watch?v=b5MYjEbBJEQ"><b>Ijii Mongol</b></a> gibi parçalarıyla dizide yer almaları ayrıca hoşuma gitti. Bundan sonrası spoiler içerecek.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCWlaC5wIcMjrS6PQSYT99jIUUiR4MFTSf7zSDurzlRKdIDiQm4U007TGUtx-w9kz5GnblOGQqPbdJdgdiaYj5u3dcVRXTLpgCl2LHJRu_gnda9YJZDAbsb00aJiFaAE55O4EOSA1dNzAt/s1600/marco-polo-tv-review-netflix.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCWlaC5wIcMjrS6PQSYT99jIUUiR4MFTSf7zSDurzlRKdIDiQm4U007TGUtx-w9kz5GnblOGQqPbdJdgdiaYj5u3dcVRXTLpgCl2LHJRu_gnda9YJZDAbsb00aJiFaAE55O4EOSA1dNzAt/s1600/marco-polo-tv-review-netflix.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Dizinin adı <a href="http://www.imdb.com/title/tt2189461/?ref_=fn_al_tt_1"><b>Marco Polo</b></a> ancak tüm hikaye karakterin ana ekseninde dönmüyor, bu kesinlikle bir artı. Arada kalp kırsa da hizmetine girmek istediğim Kubilay Han başta olmak üzere Yüz Göz (Hundred Eyes) gibi müthiş bir reis shifu, Sidao gibi müthiş ve felsefik bir kötü, Byamba gibi saf bir delikanlı ve Topal Yusuf gibi karmaşık gerçekten iyi çalışılmış karakterler izliyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhq4O0tMBnCtdhdDLrcZ_JkvvfU2PdVJFYok9JbJpsLpytk0RNsa89oE38KPuA-HbNaS6rMKyT8sT1jwzqoM74PCS65J-qejbYy8zeg54-G0TWfGpWQa9mroZfhwtQYQ3kZLzWxp2Z0-1lF/s1600/marco-polo-joan-chen+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhq4O0tMBnCtdhdDLrcZ_JkvvfU2PdVJFYok9JbJpsLpytk0RNsa89oE38KPuA-HbNaS6rMKyT8sT1jwzqoM74PCS65J-qejbYy8zeg54-G0TWfGpWQa9mroZfhwtQYQ3kZLzWxp2Z0-1lF/s1600/marco-polo-joan-chen+(1).jpg" height="206" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Dizi sayısız şık kılıç dövüşü ve Kung-Fu sahnesi içeriyor. Özellikle final bölümünde Shifu reis ile Sidao'nun dövüşü muhteşemdi, kendimden geçtim. Shifu'nun Sidao'nun en büyük gücü olan peygamber devesi disiplinine geçerek onu yenmesi gerçekten olağanüstüydü.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8otYjKjGjOJb3QG3OqlrzPYxl4S92aa9vmnVPQxB6zB5d10TzhvwHWnRjzT2ktHtabPDZ4ehthkfYekwtMWNFgtAFwq2Fe1FqcU0GuCBf-Om6nQ-1feNWz-vT338ozcBCsXgJ_L4exFdC/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8otYjKjGjOJb3QG3OqlrzPYxl4S92aa9vmnVPQxB6zB5d10TzhvwHWnRjzT2ktHtabPDZ4ehthkfYekwtMWNFgtAFwq2Fe1FqcU0GuCBf-Om6nQ-1feNWz-vT338ozcBCsXgJ_L4exFdC/s1600/indir.jpg" height="280" width="400" /></a></div>
<br />
Çok hoşuma giden diğer bir detay da üstad Yüz Göz tarafından eğitilse de klasik dövüş filmlerindeki gibi Marco Polo'nun bir aylık hızlandırılmış Kung-Fu kursu sonunda hocasını dövememesiydi. Adamlar hayatlarını vermiş bu işe olur mu öyle? Nitekim Sidao'yla kapışınca da hemen cortladı. Olması gereken de bu.<br />
<br />
Ufak bir rolde <a href="http://www.imdb.com/title/tt0234215/?ref_=nv_sr_2"><b>The Matrix Reloaded</b></a> ve <a href="http://www.imdb.com/title/tt0242653/?ref_=nv_sr_3"><b>Revolutions</b></a> tanıdığımız Seraph'ı (<a href="http://www.imdb.com/name/nm0628877/?ref_=nv_sr_1"><b>Collin Chou</b></a>) görmek güzeldi. Gene de Sidao tarafından hemen harcanmasına biraz bozuldum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3fFVH2Th9KyWL8a2tgrBIH5laj1GhNGvczRlkQ1FxEjm0jQymMfhv1R71wtqp39UpC3Q7P_VmZNFxRYYB4iJtDpqb-TVvBbI5rpN17wWwV6lEPlEJS3Ubc8q3cbrSnWluHgXREdY-XjYW/s1600/ab75dd10-6a00-11e4-91f6-0da569e3e78a_netflix-marco-polo-season-1-b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3fFVH2Th9KyWL8a2tgrBIH5laj1GhNGvczRlkQ1FxEjm0jQymMfhv1R71wtqp39UpC3Q7P_VmZNFxRYYB4iJtDpqb-TVvBbI5rpN17wWwV6lEPlEJS3Ubc8q3cbrSnWluHgXREdY-XjYW/s1600/ab75dd10-6a00-11e4-91f6-0da569e3e78a_netflix-marco-polo-season-1-b.jpg" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
Dizinin benim için en ilginç karakterlerinden biri kendini idealleri için feda eden Kubilay Han'ın baş veziri Topal Yusuf'tu. Yanında sinsi sinsi takılan şerefsiz hazine bakanı Ahmet'in foyası çıkmadığından yeni sezonda neler yapacağını hep beraber göreceğiz.<br />
<br />
Bunun dışında Kubilay Han'ın sürekli mızmızlayan kompleksli oğlu (son dakikada akıllanır gibi oldu neyse) Jingim Ido'nun aynısı değil de ne?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibUaY86Msa0GirHO9j13VfMrY6lnFie5q8Yaw5zxqS2sK_W8UYNkbUYy2S1Amspd07-PRD8lz_hlZgQ-yXAQPstEk5cDmPypfqEdiKOj7hyxaWndMndy6A7SXu6oHTucvp8F-UPUirkxgT/s1600/_1418688169.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibUaY86Msa0GirHO9j13VfMrY6lnFie5q8Yaw5zxqS2sK_W8UYNkbUYy2S1Amspd07-PRD8lz_hlZgQ-yXAQPstEk5cDmPypfqEdiKOj7hyxaWndMndy6A7SXu6oHTucvp8F-UPUirkxgT/s1600/_1418688169.jpg" height="368" width="400" /></a></div>
<br />
Atlar, kılıçlar, savaşlar ve yine savaşlar ilgi alanınızdaysa bu diziyi kaçırmayın derim. Özellikle bozkır sahnelerinde insanın oralara gidesi dağ bayır koşturası geliyor, bir şekilde kan çekiyor demek ki.<br />
<br />
Sevenleri için de son olarak <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Altan_Urag"><b>Altan Urag</b></a>'ın müthiş parçası Ijii Mongol'u da ekleyelim:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/b5MYjEbBJEQ?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-86239889162514303102014-12-28T00:19:00.000+02:002014-12-28T00:19:15.787+02:00I Hate Clara OswaldBu başlığı seçtim çünkü gerçekten üzgünüm ve hatta kızgınım. <div>
<br /></div>
<div>
<span style="color: cyan;"><b>Doctor Who</b></span> hayatımda en sevdiğim ve an be an takip ettiğim dizilerden beri. Retro havalı düşük bütçeli döneminden son yıllardaki süslü ve epik haline kadar.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b><span style="color: cyan;">Russell T. Davies</span></b> sonrası Moffat diziyi katlediyor döneminde bile diziyi hala sevdim, hatta savundum ama bugün itibariyle karar verdim ki, ben maalesef bu diziyi izlemeye artık dayanamıyorum ve devam edemeyeceğim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Noel özel bölümü Last Christmas Inceptionvari senaryosuyla aslında hiç fena bir bölüm değildi ama Clara denen gerizekalı karakteri, Danny mıymıylarını, Doctor'a olan salak afra tafrasını ve finalde seyirciyi duygulandırmaya çalışsa da bana sadece bir Mature pornosu introsu hissi uyandıran aptal romantik anlarıyla değil bölümden etkilenmek konsantre bile olamadım.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6f6GW2n-J5YCmxJkyFQSNA-E_UDQzAwv6coCsPnX8DjlNLw6v50-LcrXdCZHqUHDUa87bBuHKYdyR5sGFyJkFFrkLdMFcCtwQexEex31t2qF6xgmQbTw6HaBTmPt1Snk91K2p2pyCBQrl/s1600/77288d40b4eceb88064bb09ce3ae30f8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6f6GW2n-J5YCmxJkyFQSNA-E_UDQzAwv6coCsPnX8DjlNLw6v50-LcrXdCZHqUHDUa87bBuHKYdyR5sGFyJkFFrkLdMFcCtwQexEex31t2qF6xgmQbTw6HaBTmPt1Snk91K2p2pyCBQrl/s1600/77288d40b4eceb88064bb09ce3ae30f8.jpg" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Clara karakterinin giderek saçmalaması ve diziye yayılmasını iki sezondur dehşetle izliyorum. İlk başta <b><span style="color: cyan;">Matt Smith</span></b> ile döneminde bu kadar da itici değildi esasen ama zaman ilerledikçe özellikle de <span style="color: cyan;"><b>Peter Capaldi</b></span>'nin geldiği son sezonda adeta Clara Who dizisi izledik. İlk bölümlerde zaten bostan korkuluğu olarak gezinen Doktor adeta companion gibiydi. Doktoru aşağılayan, kimi zaman tokat atan, aptalca afra tafra yapan bu karakterin üzerine kendisi kadar eblek erkek arkadaşı ve hiç de hissiyat yaratamayan yapay duygusallıkları eklenince tam anlamıyla diziye tüy dikilmiş oldu. Bu sezonun finalinde üstelik karakteri canlandıran Jenna Louise Coleman'ın adının en başa yazılması ile bu kız BBC'nin sahibiyle mi çıkıyor diye düşünsem de gerçek hayatta Jon Snow rolünde tanıdığımız Kit Harrington ile birlikteymiş.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Zaten son derece zayıf bir sezon izledik. The Master'ın kadın olarak dönüşü hiç de şaşırtıcı ya da etkileyici değildi, mükemmel bir oyuncu olmasına karşın Peter Capaldi'nin döktürdüğü anlara da maalesef çok nadiren tanık olduk. Onu yerine Doktor'a trip atan Clara, Danny ile aşk acısı çeken Clara, bir şeyleri çözen Clara gibi anlamsız şeyleri izledik durduk.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Coleman'ın noel bölümü ile gideceğini duyunca bir nebze umutlanmıştım. Çünkü Capaldi özellikle son dizisi The Musketeers'da gördüğümüz gibi aslında çok iyi bir oyuncu. Tüm bölümü "Ne zaman ölecek bu" diye izlememe karşın tam tersi karakter diziye döndü, hatta aptalca bir romans da yaşandı ve akabinde öğrendim ki Coleman bir sezon daha anlaşma imzalamış. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Eskiden kare kare izlediğim diziyi artık görmeye tahammül edemiyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Amy Pond, River Song hatta en önemlisi bence Donna Noble gibi karakterler de güçlü, dikbaşlı ve cesur kadın profilleriydi. Ama bu karakter gerçekten çok itici ve dozu kaçmış bir şekilde yaratıldı. Danny'sine kavuşmak için Tardis'in anahtarlarını çalıp küçük beyniyle Doktor'a şantaj yapabileceğini düşünen bir karakter izledik. Normalde companionlarla Doktor arasındaki bağlantı yeni nesil dizi kurallarıyla grileştirilmeye çalışılsa da bence sonuç çok kötü oldu.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Velhasıl acı ki bu bölümle yıllardır takip ettiğim ve çok sevdiğim büyülü bir diziye veda ediyorum. Bu karakteri genel olarak takipçiler, çocuklar ya da bir şeyler çok seviyor diye tahmin ediyorum ama yıllar içinde dizinin giderek bozulan ruhu artık bence geri dönülemez bir noktaya gelmiş durumda. Yeni nesile sevdirmek ve daha çok merchandise satmak vb gibi motiflerin güçlü olmasını normal buluyorum ama zamanında inanılmaz bölümlere imza atmış Moffat'ın bu kadar saçmalamasına da anlam veremiyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Russell T. Davies her daim başkaydı, bu bir gerçek. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Velhasıl gönlüm hep bir Whovian olarak kalsa da bundan sonrası için Moffat'a izan diliyorum. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
</div>
Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-34366437243467691692014-12-21T22:06:00.000+02:002014-12-21T22:08:19.528+02:00En Uzun GeceYazmayalı çok oldu. Bir süredir çok koşuşturuyorum, giderek alışkanlığa dönüşüyor. Öyle ki dursam sanki garip olacak, bir şeyler yanlış gidecek.<br />
<br />
Kendim bildim bileli ekinoksları ve gün dönümlerini ayrı sevdim. Dünyanın da tamamen kendine ait dört günü olması çok güzel bir şey.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH3FiAg6tp1XuZelNB7t_wO8x5X6NXCFsFxGJdcCONCKDBnM79b2EmYHUqTK1vyYoCxRJ8V1Nr23YHf3SH8JWTTVAlalurddlB0c8vjm2a3_5zDka8mfdQYKjLgc6YBk8MigCTY_3UHc80/s1600/love+dark+moon+vector+islands+couple+1680x1050+wallpaper_wallpaperswa.com_54.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiH3FiAg6tp1XuZelNB7t_wO8x5X6NXCFsFxGJdcCONCKDBnM79b2EmYHUqTK1vyYoCxRJ8V1Nr23YHf3SH8JWTTVAlalurddlB0c8vjm2a3_5zDka8mfdQYKjLgc6YBk8MigCTY_3UHc80/s1600/love+dark+moon+vector+islands+couple+1680x1050+wallpaper_wallpaperswa.com_54.jpg" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
Bir çok sembolizmi doğurmuştur bu günlerin varlığı. İlkbahar ekinoksu ile yaşamın uyanması, yeni başlangıçlar, tohumun atılması ve ilk çiçeğin açışı. Tözün kalpte hissedilmesi ve giderek gelen güç hissi. Akabinde gelen yaz gündönümü ile en uzun gündüzün yaşanması; büyüme, parlama ve her şey tüm ışıltısıyla ortada. Güneş parlıyor ve her şey yolunda. Ancak en uzun gündüzten sonra geceler uzamaya başlar. Ne kadar unutmak istesek de...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibUJTPusTZ8sotneaCgFtQILE0Wc87Ei_uCnZ0Co_4S8KtjPqCcSLCZuAAl4Xo3uZjoSqvKn3tTjT8e8-CGRtdmNqLvuxy5fUGll1WmUGdwz9f0Hc6xdOl8oVPA2uifayYIa774CrnUgkd/s1600/spring.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibUJTPusTZ8sotneaCgFtQILE0Wc87Ei_uCnZ0Co_4S8KtjPqCcSLCZuAAl4Xo3uZjoSqvKn3tTjT8e8-CGRtdmNqLvuxy5fUGll1WmUGdwz9f0Hc6xdOl8oVPA2uifayYIa774CrnUgkd/s1600/spring.png" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
Derken hasadın toplanma vakti gelir, meyveler olgunlaşmış ve tüm birikimlerimiz bizi çağırmaktadır adeta. Ekinlerimizi toplarken daha güçlü ve güvende hissederiz, kimi zaman belki de biraz tekdüze. Tarlayı çekip çevirmek disiplin ve emek ister, ve sürekli bitmek bilmeyen bir tekrar. Ancak sonunda en çok sahip olmamız gereken şükür duygusudur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpTYzO12ac9GBQ4fAtKofYpBaCQl3i_6MdM9dtXXcWh9fyJfbNSrYuDjUmPEIYJHsfnCJEft43VoaN550hZuyq5Bii_vlU8t0UnPvOHwZS3a4rzRtzArV80fEuyGdi3vIciGRhHhzrHHJr/s1600/Summer-Solstice-Picture.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpTYzO12ac9GBQ4fAtKofYpBaCQl3i_6MdM9dtXXcWh9fyJfbNSrYuDjUmPEIYJHsfnCJEft43VoaN550hZuyq5Bii_vlU8t0UnPvOHwZS3a4rzRtzArV80fEuyGdi3vIciGRhHhzrHHJr/s1600/Summer-Solstice-Picture.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<br />
Tekrar dengeye gelir ışık ve karanlık bir ekinoks sonrasında. Işığın ve karanlığın bitmeyen döngüsü nihai bir dengeye ulaşmıştır kısa süreliğine. Her ne kadar geçici olsa da huzur verir insana ve yeni bir yolculuk için tekrar saatler işlemeye başlar.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiW15atC7sfQPdgzx5TZQwt3qHyzl8yapSdzcR8pi5DwgXXd3S_XFyO5HWDc3kvzZFmJRtiOkrUvFAFmeVexT0JNhIg84D-QuL4C8b-hvx2ejQpnE8rF4vZdEQuCvWCG2Of_wNXySEMp6xK/s1600/autumn_covered_road1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiW15atC7sfQPdgzx5TZQwt3qHyzl8yapSdzcR8pi5DwgXXd3S_XFyO5HWDc3kvzZFmJRtiOkrUvFAFmeVexT0JNhIg84D-QuL4C8b-hvx2ejQpnE8rF4vZdEQuCvWCG2Of_wNXySEMp6xK/s1600/autumn_covered_road1.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<br />
Aydınlık yeryüzünden eteğini çekmeye, karanlık çökmeye ve soğuk kaplamaya başlar her tarafı. İşte bu dönem kendine dönmek için en uygun zamandır aslında. Yanındaki hasat ve aklındaki bilgiyle düşünme vaktidir her şeyi.<br />
<br />
Ve nihayet en uzun gece gelir, öyle ki bitmeyecek gibidir. Oysa ki şafağın söküşüyle ışıklar yeniden yükselişini kutlamaya başlayacak ve yeni bir hikaye başlayacaktır kış gün dönümü sonrası.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsUUe2S8LisvXRrLAbtLfGCp27hne8yZ3pGyO6GXEJcCHKWSDQWB51FhesNrT-dfL78YSG8vhYfg_s-E_TojbkjO50gWbMgtTfo6xAvD09ar5e6BrIm9zByfmLTbLE4KPBQX1B9QbqcQom/s1600/day-winter-snow.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsUUe2S8LisvXRrLAbtLfGCp27hne8yZ3pGyO6GXEJcCHKWSDQWB51FhesNrT-dfL78YSG8vhYfg_s-E_TojbkjO50gWbMgtTfo6xAvD09ar5e6BrIm9zByfmLTbLE4KPBQX1B9QbqcQom/s1600/day-winter-snow.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Sonsuza dek sürecek bir öyküdür ebedi dengenin hikayesi, ancak doğası her zaman devr-i daim üzerine kurulu. Kazanmak ve kaybetmek, yükselmek ve düşmek, yaşamak ve ölmek...<br />
<br />
En karanlığın içinde her zaman bir aydınlık, en yanlış görünenin içinde dahi bir hakikat yatar.<br />
<br />
Su akar yolunu bulur, bazen hiç anlayamadığımız olaylar bizi aslında ulaşmamız yere götüren kervanlar olur.<br />
<br />
Çünkü âşk her şeyi yener.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkuIfQ5xgMC1RgTdUwzikdOCBJs8mCeFYGg5cUGhuZKxYPqgyylbKuL9nAm5wBU4paWQnvNkKeh4Qfar7CP3BKKu7JwBU410mcs4yLxHvwzJl8gWHOyOk8mIRfQJrgnkH1RJiQzX5A8AJl/s1600/10403635_939232982772911_410379001325310971_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkuIfQ5xgMC1RgTdUwzikdOCBJs8mCeFYGg5cUGhuZKxYPqgyylbKuL9nAm5wBU4paWQnvNkKeh4Qfar7CP3BKKu7JwBU410mcs4yLxHvwzJl8gWHOyOk8mIRfQJrgnkH1RJiQzX5A8AJl/s1600/10403635_939232982772911_410379001325310971_n.jpg" height="178" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-57276608339988973282014-09-25T20:49:00.001+03:002014-09-25T20:49:43.291+03:00Pink Floyd - The Endless RiverTam tamına yirmi yıl sonra biz Floydianları bir albüme kutsamaya karar vermişler. The Division Bell dönemine ait materyaller ve Rick Wright'ın anısına yapılmış parçalardan oluşan bu albüm yıllar sonra yeni bir Pink Floyd albümü dinlememizi sağlayacak.<br />
<br />
En son 1994'te High Hopes'un son satırlarında kalmıştık: Forever and ever.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2FqJhyphenhyphena6tkjJi_o-CxRZ_Uo6ReYEejuzCT9jloEXN9TDj6dHlTrHG6IW2I2xgZNSxkpM4R2oL2SEgmKPUl4ywFB9Y0uNu5XYrmNU0asHgfXvwqSE23LtP4kYj38MdENr5vgy67zY7VHSL/s1600/Pink_Floyd_-_The_Endless_River_(Artwork).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2FqJhyphenhyphena6tkjJi_o-CxRZ_Uo6ReYEejuzCT9jloEXN9TDj6dHlTrHG6IW2I2xgZNSxkpM4R2oL2SEgmKPUl4ywFB9Y0uNu5XYrmNU0asHgfXvwqSE23LtP4kYj38MdENr5vgy67zY7VHSL/s1600/Pink_Floyd_-_The_Endless_River_(Artwork).jpg" /></a></div>
<br />
The Endless River sözü de bu parçanın içinde geçer:<br />
<br />
The grass was greener<br />
The light was brighter<br />
The taste was sweeter<br />
The nights of wonder<br />
With friends surrounded<br />
The dawn mist glowing<br />
The water flowing<br />
The endless river<br />
<br />
Forever and ever.<br />
<br />
Kapağı bile içime huzur veriyor. Youtube'da yayınlanan 30 saniye yeni bir Marooned gibi.<br />
<br />
Sonuç olarak gene defalarca dinleyeceğimiz, hayatımızı güzelleştirecek bir kaç saat bizi bekliyor. Gönül isterdi ki Gilmour, Mason'ı da alıp bu albümün şerefine dünya turnesine çıksın biz de dünya gözüyle onları görelim ama maalesef bu olmayacak.<br />
<br />
Albüm 10 Kasım'da çıkacak, heyecanla bekliyorum.<br />
<br />
İşte yayınlanan 30 saniyelik bölüm:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/iDGRcQuBZAE?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
Ve 94'teki son veda, High Hopes:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/7jMlFXouPk8?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
Son olarak Rick Wright'ın anısına şaheseri The Great Gig In The Sky gelsin:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/ZAydj4OJnwQ?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
And I am not frightened of dying any time will do<br />
I don't mind. Why should I be frightened of dying?<br />
There's no reason for it you've gotta go sometime.Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-78044000653533820732014-09-25T20:35:00.002+03:002014-09-25T23:07:54.617+03:00Tarot // ArabaBüyük Arcana destesinin yedi numaralı kartı Araba - ingilizcesi The Chariot-, daha doğrusu Savaş Arabası Tarot destesinde en sevdiğim kartlardan biri. Bu zamana kadar neden hakkında yazmamışım, hayret.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Kartı birlikte inceleyelim. Adeta Helios'un oğlu gibi başında yıldızlı tacı ve sarı saçlarıyla savaşçı aracına binmiş. Arkasında geride bıraktığı bir şehir var. En önemlisi de onu yepyeni ve bilinmez bir yol bekliyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixc6xCVwOcwDGXiWDNWA_4Bul3QCZ4CXQC-0dd5MR4DB4ToqtEBv1eXpm0rCQ_dBActJ2REQeNsYorvO2rJ7GY6OecMvUCXmSdsPiKz4dRr5hRlh7vohb5XpQOJQOKOEA_26JXcPKhd7r2/s1600/RWS_Tarot_07_Chariot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixc6xCVwOcwDGXiWDNWA_4Bul3QCZ4CXQC-0dd5MR4DB4ToqtEBv1eXpm0rCQ_dBActJ2REQeNsYorvO2rJ7GY6OecMvUCXmSdsPiKz4dRr5hRlh7vohb5XpQOJQOKOEA_26JXcPKhd7r2/s1600/RWS_Tarot_07_Chariot.jpg" height="400" width="226" /></a></div>
<br />
Antik Mısır sembolizminin yoğun olarak kullanıldığı bu kartta savaşçının arabasının üzerinde Güneş Kursu sembolü var. Ondan ötürü de savaşçının temel dürtüsünün benliğinden gelen istekleri ve egosu olduğunu düşünebiliriz. Omzundaki hilaller adeta sağ ve solunda duran melekler gibi içgüdülerini temsil ediyor. Alnındaki yıldız ise bu yolculuğa körlemesine çıkmadığını zihninde bir ışık yandığını ve hazır olduğunu söylüyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Arabanın üzerindeki yıldızlarla bezeli örtü de savaşçının zihninden gelen ilhamın göksel olduğunu vurgular nitelikte. Ancak kendisi ne kadar hazır hissetse de aslında önünde çok büyük bir sınav var.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aracını tam bir yin-yang sembolizmi içindeki iki tane sfenks çekiyor. Her zamanki gibi; aydınlığın içinde karanlık, karanlığın içinde aydınlık var. Hilallerden gelen dürtüyle nereye hareket ederse etsin kart aslında bize hangi yola gidersek gidelim asla tam olarak iyi ya da kötü olamayacağını hatırlatıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBl44cP8Cr97ZDQtgE3Kc-Tm82Z1P1Uz2gb19oYBmB8wzQmFSwvzZBsIw1zRbvlbUtFD1r7ZVq9wKL-MA6mHJckmA8Or6rxlRhmnyxDxeASlXX-YSRbfm-VQoEvp5K858NJ13jjh_caqgp/s1600/1900233.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBl44cP8Cr97ZDQtgE3Kc-Tm82Z1P1Uz2gb19oYBmB8wzQmFSwvzZBsIw1zRbvlbUtFD1r7ZVq9wKL-MA6mHJckmA8Or6rxlRhmnyxDxeASlXX-YSRbfm-VQoEvp5K858NJ13jjh_caqgp/s1600/1900233.jpg" height="183" width="400" /></a></div>
<br />
Ve savaşçı ne kadar emin görünse de doğru bir yolda gitmek için sfenkslerini kontrol etmeyi öğrenmek zorunda. Bir sfenksi daha fazla kontrol ederse yolu değişecektir. Diğer sfenksi daha çok yorarsa o tarafı pes edecektir. Yolunda kararlı ve emin bir şekilde gitmesinin tek yolu iki yoldaşını da eşit oranda dengede tutarak onları yönetmek olacaktır.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu kartta at yerine sfenksin seçilmesi de tesadüf değil. Sfenks her daim bir güç sembolü olmuştur. İnsan başlı sfenks güneş sembolüyle birleşerek aslında yazının başında belirttiğim noktayı işaret eder. Bu kart kişinin istekleri için göze aldığı yolculuğu ve tamamen kişisel iradeyle harekete geçmeyi temsil eder. Bu yapılırken hem geride bırakılanlar olacaktır hem de aşılması gereken ego savaşları.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kendimize kızdığımızda bir sfenksi terketmeyi seçebiliriz, ya da ne yapacağımızı bilemeyip arabamızın kontrolünü kaybeder ve çevremizde daireler çizeriz. Bunun sonu kimi zaman arabanın devrilmesine kadar gidebilir. Kimi zaman da kendi değerimizi aşırı büyütüp sonunda düşkırıklığına uğrarız.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm4bYK-3fKwBa0xnlt-O9hQZatUxotwDhAjzIPoBNhYaMN0pJB0W5VKJphCDX3OALl4oua4RFfXsrycu2txyJp_TXjCoWLE8BbtHDaa45_gVPQH0BkPjm9WBT499kDwQIVOi8M1FzsP0ai/s1600/road.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjm4bYK-3fKwBa0xnlt-O9hQZatUxotwDhAjzIPoBNhYaMN0pJB0W5VKJphCDX3OALl4oua4RFfXsrycu2txyJp_TXjCoWLE8BbtHDaa45_gVPQH0BkPjm9WBT499kDwQIVOi8M1FzsP0ai/s1600/road.jpg" height="256" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aslında en önemli olan ne yaparsak yapalım asla tek bir doğrunun, sadece beyaz ve siyahın olmadığını anlamaktır. Hakikate erişip gerçekten ilerlemenin tek yolu iyi ve kötünün ötesine geçip hem içimizdeki yıkıcı hem de yapıcı güçlerle barışmaktır. Nitekim bazen daha iyi bir bina inşa etmek için eskisini yıkmak gerekir. Bu da genelde kendimizle başbaşa kalıp yüzleşerek kendimize bile sakladığımız şeyleri itiraf etmekten geçer. Bu yüzleşme sonucunda ya bu noktalarımızdan eksik ve kusurlu olanları düzeltir ya da artık bize faydası olmayan şeyleri de geride bırakırız. Aynısı insanlarla olan ilişkilerimizde geçerlidir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kendi güvenli kalemizden çıkıp isteklerimizin peşinden gittiğimizde elbette fedakarlıklar olacaktır, ancak belki de tahmin ettiğimizden çok daha yakınlarda bir yerlerde gerçekten bulmak istediğimiz yer bizi bekliyor. </div>
Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-33513818035400971342014-08-28T21:45:00.002+03:002014-08-28T22:56:13.193+03:00En iyi 10 Iron Maiden ParçasıGeçen sabah pek sevgili bir arkadaşla işe giderken yolda sesi bangır bangır açıp Maiden dinledik. O sabahtan beri virüs gene uyandı, pek de uyumaz ya.<br />
<br />
90'larda karışık kaset yapmaya çalışırken bir kasede ancak en sevdiğiniz parçaların yarısını doldurmayı başardığınız gruba en sevdiğiniz grup denir. Mevzu metal olunca da haliyle Maiden bu ünvana sahip benim için, neden?<br />
<br />
Çünkü bu bir gönül meselesi.<br />
<br />
10 Parça yetmeyeceğinden muhtemelen bir yedek listem daha olacak. Ama zorlayalım bakalım benim ilk 10'um nasıl oluyormuş?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiKP7I8bOmP6SJKnCB5OeGoXHzTiN2I-BmJgeWi1PGMvraQrJalDdRPfg6dwWQVB2UkZPKdJwhbk4mRSljAxgPDYqKmFrWxt9m6Dcs1hdEUC1qm2LKOgXThRYQGj-TmYAibLMmskU6v9Lv/s1600/ironmaiden.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiKP7I8bOmP6SJKnCB5OeGoXHzTiN2I-BmJgeWi1PGMvraQrJalDdRPfg6dwWQVB2UkZPKdJwhbk4mRSljAxgPDYqKmFrWxt9m6Dcs1hdEUC1qm2LKOgXThRYQGj-TmYAibLMmskU6v9Lv/s1600/ironmaiden.jpg" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<b>1 - The Evil That Men Do</b><br />
<br />
Sözleriyle, Adrian'ın o inanılmaz solosuyla herşeyiyle mükemmel. 1 numarayı seçmek için çok düşündüm ama gene de tatava yapmadan yazıp geçiyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/E50QazmwP7M?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>2- </b><b>Stranger in a Strange Land</b><br />
Adrian Smith'in attığı hatta Maiden tarihinin en hisli en David Gilmour solosunu içerdiği için pek özel, pek güzel.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/ry42FHfz67A?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>3- 22 Acacia Avenue</b><br />
Çok ayrı bir şey bu. O kapanışındaki solo, ortasındaki solo, Bruce'un vokali. Anlayamazsınız.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/5zyUG0KHlKk?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>4- Killers</b><br />
Hayatımda dinlediğim ilk Maiden parçası olduğu için belki de özel ama o haşinlik, o gaz kaç şeyde var allasen. Başında bir de The Ides of March da olmalı tabii ki.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/XlGIFNS3Idc?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>5- The Clansman</b><br />
Virtual XI çıktığında tek dileğim bu parçayı Bruce'un söylemesiydi. Hayaldi, gerçek oldu. Rock in Rio versiyonu çıldırtır.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/f1rUSuYGWa0?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>6- Aces High</b><br />
Runnn liveee to flyyy, flyyy tooo liveee demek istiyorum sadece.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/ZO6giM9UAv0?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
<br />
<b>7- Rime of the Ancient Mariner</b><br />
Epik. Destan. Steve Harris şaheseri. Ve tabii ki Live After Death versiyonu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="https://ytimg.googleusercontent.com/vi/HXSZk_EpDio/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="https://youtube.googleapis.com/v/HXSZk_EpDio&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="https://youtube.googleapis.com/v/HXSZk_EpDio&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<br />
<br />
<b>8. Wasted Years</b><br />
And realize you're living in the golden years!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/Uc3UqX7AxQM?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>9. The Trooper</b><br />
Yazmadan olmaz tabii ki, Dream Theater bir konserinde bunu çaldığında kalabalığın kendi parçalarından fazla çıldırdığını görünce hafif alınmıştı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="https://ytimg.googleusercontent.com/vi/VL_8go4MmdE/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="https://youtube.googleapis.com/v/VL_8go4MmdE&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="https://youtube.googleapis.com/v/VL_8go4MmdE&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<br />
<br />
<b>10. 2 Minutes to Midnight</b><br />
En karizma Maiden parçalarından biri kanaatimce. Adrian'ın rocker ruhu dışarı taşmış.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/cE4FHolkO94?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
Eh tabii ki kesmedi, o zaman devam edelim. İkinci liste devam.<br />
<br />
<b>11. Dream of Mirrors</b><br />
Yeni dönemin en güzel parçası benim için. Sözleriyle, Infinite Dreams'in devamı olmasıyla.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/xfjr2XuKxf0?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
<b>12. Infinite Dreams</b><br />
İkisini yanyana koymasam olmazdı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/lQZz39hJbkw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
<b>13. Fear of the Dark</b><br />
Eh, haliyle listede olacak!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/YsmTLkTRQdk?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>14. Run to the Hills</b><br />
Ben bu listeyi yirmi şarkıyla da bitiremeyeceğim galiba.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="https://ytimg.googleusercontent.com/vi/geHLdg_VNww/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="https://youtube.googleapis.com/v/geHLdg_VNww&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="https://youtube.googleapis.com/v/geHLdg_VNww&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<br />
<b>15. Flight of Icarus</b><br />
Bunun da yeri ayrıdır. Ayrıca klipteki o beyinle takılan eleman Nicko.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/J3I88wsFKao?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>16. Revelations</b><br />
Balad tadında, şiir gibi. Hele bir de Live After Death olursa. Los Angeles can you feel it?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/hjoxJsgbWbM?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>17. The Number of the Beast</b><br />
Six six six demeden olmaz tabii ki.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/jsmcDLDw9iw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>18. Blood Brothers</b><br />
Gene pek lirik, pek duygulu, pek etkili bir yeni dönem klasiği.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/3Ujb8MFnUBc?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>19. Alexander the Great</b><br />
Sırf o ortadaki efsanevi bölüm ve solo yeter. Hiç canlı çalmamaya inat edebilirsiniz Maiden üyeleri ama çaldığınız gün ben orada olacağım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/1oTEQf1d9Iw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<b>20. Afraid to Shoot Strangers</b><br />
Janick Gers'in hayatında attığı en güzel solo. Net.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/lxu4Y1zUGrw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-43329031458235719782014-08-25T22:54:00.001+03:002014-08-28T19:09:27.351+03:00HerRobotsever bir insanım. Hani n sene içinde robotlarla savaşacağımıza falan inancım tam. Ama gene de seviyorum onları. Ne demişler, savaşma seviş. Bu mana dolu girişten sonra filme döneyim en iyisi.<br />
<br />
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0000116/?ref_=nv_sr_1"><b>James Cameron</b></a>'un heykelini dikeceksiniz ileride. Asimov'un da olabilir, neyse tamam.<br />
<br />
Bu kadar robot dememe karşın film robotlar hakkında falan değil. Çok gelişmiş, hatta karakter sahibi bir yapay zeka ve bir adamın aşk hikayesi diye özetleyebiliriz. Yok özetleyemeyiz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-MnHfRxVxIfrT1GV8_0u1uJeMbXIujS2_riVR1Iqqc3pCnXvG6ta3wA-Noi0GK_VjdE0qYXz9wQfQ8ONUMQYXO-Snf4G6xqEb5HD9PQbR3JrdA2BUR-8swbOabp8rM8nKGK4L_314NObe/s1600/Her-with-Theodore-Twombly-on-red-movie-poster-wide.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-MnHfRxVxIfrT1GV8_0u1uJeMbXIujS2_riVR1Iqqc3pCnXvG6ta3wA-Noi0GK_VjdE0qYXz9wQfQ8ONUMQYXO-Snf4G6xqEb5HD9PQbR3JrdA2BUR-8swbOabp8rM8nKGK4L_314NObe/s1600/Her-with-Theodore-Twombly-on-red-movie-poster-wide.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<br />
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0001618/?ref_=fn_al_nm_1"><b>Joaquin Phoenix</b></a>, ki kendisini sırtlan suratlı roma imparatoru Commodus'u canlandırdığından beri severim, filmin çoğunda tek başına olmasına karşın şahane bir oyunculuk sergiliyor. Diğer başrolümüz ise sadece sesiyle <a href="http://www.imdb.com/name/nm0424060/?ref_=tt_cl_t12"><b>Scarlett Johannson</b></a>. (Bu ara resmen overdose oldum onu izlemekten) Bundan sonrası spoiler.<br />
<br />
Artık insanların sevdiklerine bile mektup yazmak için birilerinden hizmet aldığı, tamamen telefon ve türevlerine gömülmüş bir dünyadayız. Çok da uzak bir gelecek değil üstelik. Aynı konuyu <a href="http://www.imdb.com/title/tt2085059/?ref_=nv_sr_1"><b>Black Mirror</b></a> çok çarpıcı bir şekilde iki sezondur yansıtıyor. Bu temanın çok daha sert bir versiyonunu S02E01 Be Right Back isimli bölümde bulabilirsiniz. Daha geyiğini istiyorsanız da <a href="http://www.imdb.com/title/tt0898266/?ref_=nv_sr_1"><b>The Big Bang Theory</b></a>'de Raj ile Siri'nin hikayesi de olur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo-JOezlheEe474Ix7WIvAStkWIWt2KJG64dYxnR9jjQLkhEjkbfaBv2Z9Dp3edZyzAphD6tfJyxa2V1deb8fv35sjoteDzAcITto5YESK3urLJnwDDxG8JtI2CjYu2Q5e7grrBbcH4ZNh/s1600/her-movie-joaquin-phoenix.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjo-JOezlheEe474Ix7WIvAStkWIWt2KJG64dYxnR9jjQLkhEjkbfaBv2Z9Dp3edZyzAphD6tfJyxa2V1deb8fv35sjoteDzAcITto5YESK3urLJnwDDxG8JtI2CjYu2Q5e7grrBbcH4ZNh/s1600/her-movie-joaquin-phoenix.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Theodore (JP) kendini belki ötekileştirmesinden ötürü sevdiği karısını kaybetmiş bir adam. Öyle ki bir sene boyunca evliliklerinin ipini kesecek imzayı atamıyor. İşte bu boşluk döneminde akıllı işletim sistemi Samantha'yı satın alıyor.<br />
<br />
Samantha'nın aşırı gerçek kişiliği izleyiciye abartılı gelebilir insana ama aslında iki karakterin yaşadığı ilişki bir yandan da ICQ, MSN türevlerinde yaşanan uzak mesafe ilişkilerinden farksız değil. Birbirini görmeyen ve dokunamayan iki insanın birbirine aşık olması. İmkansız mı? Değil.<br />
<br />
Ancak önemli bir detay da var bana göre Samantha bir işletim sistemi, ve giderek kişilik kazanıyor. Değişiyor. En sonunda 641 ayrı kişiye aşık olup Theo ile konuşurken başka bir sürü işi de yapıyor. Bunun için illa bilgisayar olmak gerekli mi? Biriyle birlikteyken başka "yeni" biri ile heyecanla konuşan insanlar hiç mi yok dünyada?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB6oamiVIPTTQkB8h_fWEm7GObX8Tum3lIommkFWZOx5yesEaoxsc-aJV_3zRoOZfI47Vkt51OF3SiW7kj-QtXCl5hMHrL1Q1V0VCgothfaBVMejwys-fiMX8kzZsxXiPuLfRFY1ssay0b/s1600/Samantha-Representation.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiB6oamiVIPTTQkB8h_fWEm7GObX8Tum3lIommkFWZOx5yesEaoxsc-aJV_3zRoOZfI47Vkt51OF3SiW7kj-QtXCl5hMHrL1Q1V0VCgothfaBVMejwys-fiMX8kzZsxXiPuLfRFY1ssay0b/s1600/Samantha-Representation.jpg" height="223" width="400" /></a></div>
<br />
Filmin başında Samantha daha kıskanan tarafken zamanla bu değişiyor. Kendisinin başka bir felsefi işletim sistemi Alan ile diyalogları sırasında Theo'nun suratında kızgınlık ve yetersizliği görmek mümkün. Tıpkı daha "güçlü" bir rakibi görmek gibi.<br />
<br />
Filmin diğer bir dilemması kendisini bu kadar soyutlarken Theo'nun aslında insanları ağlatacak ya da güldürecek kadar kalplerine dokunan yazılara yazabilecek derinlikte bir insan olması.<br />
<br />
Hikaye ilerledikçe başka insanların da işletim sistemleriyle birlikteliğini görüyoruz. Aslında işin aslı çok belli. Herkes onu anlayabilen bir insan istiyor hayatında, tam olmasa da ne kadar çok olursa. Öyle ki bunun için o kişinin bir insan olmasına dahi gerek yok. Hatta olmasa daha mı iyi? Sinirlenince format C:\ yapmak sanki daha kolay. Olmadığını Samantha'nın bir kaç dakikalığına offline olduğunda Theo'nun paniğinden görüyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghbAMfKy0q63Z4wk_BoGvFdFv7GRE4KlUw8anD_4wGJGH2qf8gsnd3Otsea3unWcOi21yNY3oEAlGTNbzsRHkr5bWNCgvs95Os94_cBtfcaJvPGlzy3G8Myo2xBtIIC2zN13hDizg1TQlg/s1600/her-movie-2013-screenshot-samantha-pocket.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghbAMfKy0q63Z4wk_BoGvFdFv7GRE4KlUw8anD_4wGJGH2qf8gsnd3Otsea3unWcOi21yNY3oEAlGTNbzsRHkr5bWNCgvs95Os94_cBtfcaJvPGlzy3G8Myo2xBtIIC2zN13hDizg1TQlg/s1600/her-movie-2013-screenshot-samantha-pocket.jpg" height="215" width="400" /></a></div>
<br />
Velhasıl insan ırkının belki de en çok istediği şey, anlaşılabilmek, yalnız olmadığını hissetmek.<br />
<br />
Bu kadar temel ihtiyaçlarımız varken neden bu his genelde kazanılamaz işte her daim merak edilecek soru bu.<br />
<br />
Şu anda kompleks AI'ler olmasa da özel arkadaşlar servisleri mevcut. İlgi alanlarınız, hayat görüşünüz, istediğiniz tarz vb gibi bilgilerle muazzam paralarla özel eğitilmiş kişilerle bir haftasonluğuna real girl/boyfriend experience satın alabiliyor insanlar. Tıpkı Samantha gibi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBiUkMWMIPRDlf_KrmY5gr_gNqSb9Rzuf4bbXfqh_CLd2Ju51Eqmbd76lRRrLbNAqgg7BvbtCVrcpl-uMojoMfLJU3gMVC2qvyOLpsPmrbbpmItI1fJpIBfGrG5lUi7wwVIXyENdU2BZUk/s1600/her-movie-2013-screenshot-catherine-and-theodore.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBiUkMWMIPRDlf_KrmY5gr_gNqSb9Rzuf4bbXfqh_CLd2Ju51Eqmbd76lRRrLbNAqgg7BvbtCVrcpl-uMojoMfLJU3gMVC2qvyOLpsPmrbbpmItI1fJpIBfGrG5lUi7wwVIXyENdU2BZUk/s1600/her-movie-2013-screenshot-catherine-and-theodore.jpg" height="213" width="400" /></a></div>
<br />
Bu tür şeyler hiç de uzak gelmiyor bana, aslında yazılabilecek çok şey var konu hakkında. Giderek herkesin kendine döneceği aşırı bireysel bir dünyaya doğru gidemeden Ebola ya da Göktaşı vb ile ayvayı yer miyiz, yoksa telefonlarına yapışarak radyasyondan yeni yeşil boynuzlar mı çıkarırız bilmiyorum.<br />
<br />
Ama bu filmin üzerine bir kaç bölüm Battlestar Galactica izleyesi geliyor insanın doğruya doğru.<br />
<br />
Güzel filmdi.<br />
<br />
"I think anybody who falls in love is a freak. It's a crazy thing to do. It's kind of like a form of socially acceptable insanity."<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-28241801668311410622014-08-24T14:27:00.002+03:002014-08-24T14:27:56.884+03:00Doctor Who 8. SezonVe beklenen an geldi çattı Whovian'lar. Dün itibariyle yeni sezona başladık.<br />
<br />
Doğruya doğru özellikle son bir kaç senedir dizinin o absürd halini oldukça özlüyorum. Cyberman vs Dalek gibi saçma ve müthiş diyaloglar, Donna Noble tarzında companionlar. Seri giderek epikleşiyor malumunuz.<br />
<br />
Rings of Akheten tiradı gibi sahnelerde gözler doluyor mu evet ama eski sezonların o havasını da arıyorum. Neticede epik bir çok yapım var, absürdlük ve kimi zaman retroluğuyla DW ayrılıyor diğerlerinden.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnKGFVmt_gkx_yny_TMUilrdFuAbsBTIvytyL03JpzIty4-cak6_FFj4EGQefaOp4yue7ecC3gePwEHsrIG72oc9YP2QMvVv04HwcopGGwuOoEAlzX3qDXxDpaRklfotCMJ_1ntxqP5Al9/s1600/Doctor-Who-Deep-Breath-Promo-400x250.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnKGFVmt_gkx_yny_TMUilrdFuAbsBTIvytyL03JpzIty4-cak6_FFj4EGQefaOp4yue7ecC3gePwEHsrIG72oc9YP2QMvVv04HwcopGGwuOoEAlzX3qDXxDpaRklfotCMJ_1ntxqP5Al9/s1600/Doctor-Who-Deep-Breath-Promo-400x250.jpg" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
Genelde yeni doktoru yadırgama konusu sıkça olur seyircide, ben de dahil. Ancak Musketeers'daki süper performansından mıdır bilemiyorum <a href="http://gorsel-gunluk.blogspot.com.tr/2014/08/tyrant.html"><b>Peter Capaldi</b></a> ilk an itibariyle kafamda oturmuştu, bu bölümde de yanılmadığımı anladım.<br />
<br />
Gelelim "ancak" kısmına. İzleyen herkesin dile getirdiği gibi çok "normal" bir açılış izledik. Belki de <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/The_Eleventh_Hour_(Doctor_Who)"><b>The Eleventh Hour</b></a> gibi bir giriş bekliyorduk. Olmadı. Kendi adıma bölümü heyecanla izleyememin en temel sebebi belli: Clara. Pek tabii spoiler kısmı başlıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7jyJMzyGbVrgBiUnuYiueNy01fZXjnt5psStjIbMcXXxD8oCvaAlUD8LKzvGbUlzGozrzAApVgtdGRtR7ZNKQxQ629sqXJUm6AAAeSu6m-SIRdpFI6L1NqpYYXV8R6N7kN6KHrt1rf7uW/s1600/doctor-who-season-8-premiere-peter-capaldi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7jyJMzyGbVrgBiUnuYiueNy01fZXjnt5psStjIbMcXXxD8oCvaAlUD8LKzvGbUlzGozrzAApVgtdGRtR7ZNKQxQ629sqXJUm6AAAeSu6m-SIRdpFI6L1NqpYYXV8R6N7kN6KHrt1rf7uW/s1600/doctor-who-season-8-premiere-peter-capaldi.jpg" height="206" width="400" /></a></div>
<br />
Bölüm içinde öyle bir an geldi ki artık dizi Clara Who'ya dönecek gibi geldi. Anlamsız mıymıy diyalogları olsun, yeni doktora verdiği saçmasapan tepkilerle gözüm scroll tuşuna gitmedi değil. Hakikaten ilk baştan beri ısınamadığım bir karakter ama giderek daha çok sıkıyor. Adam yeni rejenere olmuş kafayı yiyor, "Gülme ben sana ne zaman güleceğini söylerim" falan nedir yahu. Birazdan "çekemeyen anten taksın" diyecek sandım. Ya da "lafına bakarım laf mı diye doktoruna bakarım adam mı diye" de olabilir.<br />
<br />
Diziden ayrılacak diyorlar Chrismas Special sonrasında, umarım öyle de olur. Moffat bu karakteri iyi yaratamadı. Rose Tyler, Donna gibi companionları arıyor insan.<br />
<br />
Yeni River Song'umsu karakter de aşırı teatral ve garipti. Bir kaç saniye gördüğümüzden önyargı yapmayacağım şimdilik.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiy2R6u9VjSUqrjFfJfIYi7Qk8vIz9Pbdg8_RYyq2mE3PNM_QBdBX-8KFqqPCXqUAFx182zRHR4OM8rhRx9q7D42IrP-tYoiE5frnaJGmmdYTSUNh9PTC4n3yD9t0q4WpzTgh8g3MgQB3Ci/s1600/d4cbecaf5-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiy2R6u9VjSUqrjFfJfIYi7Qk8vIz9Pbdg8_RYyq2mE3PNM_QBdBX-8KFqqPCXqUAFx182zRHR4OM8rhRx9q7D42IrP-tYoiE5frnaJGmmdYTSUNh9PTC4n3yD9t0q4WpzTgh8g3MgQB3Ci/s1600/d4cbecaf5-1.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<br />
Bir de doktorun yaşlılığına çok takmışlar kafayı. İlk serileri bilmiyor musunuz? Boyband üyesi doktor bitti özetle. Tamam <a href="http://www.imdb.com/name/nm0855039/?ref_=nv_sr_1"><b>David Tennant</b></a> diye bir gerçek var, ama artık diyalogların bu konuda uzamasından Capaldi için üzülmeye başlayacaktım neredeyse.<br />
<br />
Mesaj verildiği gibi daha "soğuk", daha insan olmadığının bilincinde, karanlık bir doktor izleyeceğiz. Bölümde çok ilginç bir şey yok esasen, gelecek bölümlerde kısmında Dalek sesi duymak iyi geldi.<br />
<br />
Daha ısınamayanlara kocaman bir sürpriz de son sahnede geliyor. <a href="http://www.imdb.com/name/nm1741002/?ref_=nv_sr_1"><b>Matt Smith</b></a>'i görmek güzeldi.<br />
<br />
Umarım <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/The_Day_of_the_Doctor"><b>The Day of the Doctor</b></a> gibi heyecan uyandıran bölümler izleriz, ancak ilk bölüm bende pek bir etki uyandırmadı. Hoş o bölüm de bir çeşit cheatli oyun gibi. Gene de Dalek kına gecesi videosu olsa tüm bölüm gene izlerim bir şekilde. (Baya ilginç bir bölüm de olur aslında)<br />
<br />
Bekleyelim ve görelim.<br />
<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-10393498512149261962014-08-23T20:20:00.002+03:002014-08-23T20:20:30.335+03:00TyrantBu yılın en dikkat çekici yapımlarından biri benim için. Tüm detaylarıyla adeta bir karışık kumpir olarak tasarlanmış hayali ortadoğu ülkesi Abuddin'de geçen güç savaşları odaklı dizide tanıdık pek çok olayı izlemek mümkün.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3gDEZmR-iPY4T3bkcsqQevfgbyH2bbfKbbDTFiNfvT8_PAJ6pcSzVctrDBRp89lY9aNuHZ3dq_mBxO53u5Azs0DIyT-SXqqdSpxzYtxdsIDzmHlfThbD6gqGLWKLFyz-L-TZYnqmNdI5x/s1600/tyrant-season-1-key-art-fx-thumb.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3gDEZmR-iPY4T3bkcsqQevfgbyH2bbfKbbDTFiNfvT8_PAJ6pcSzVctrDBRp89lY9aNuHZ3dq_mBxO53u5Azs0DIyT-SXqqdSpxzYtxdsIDzmHlfThbD6gqGLWKLFyz-L-TZYnqmNdI5x/s1600/tyrant-season-1-key-art-fx-thumb.jpeg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Ülkeyi yirmi yıldır dikta ile yöneten Baba Al-Fayeed'in ölümüyle yerine küçük oğlu Jamal geçer. O günlerde yıllardır ülkesinden pek çok sebepten uzaklaşıp bilindik amerikan bir hayat süren büyük oğul Bassam da o sırada oradadır ve başta gönülsüzce burada bir yüzleşme içindeyken en sonunda kendini güç savaşının tam içinde bulur. Yurtdışında yaşayan medeni doktor imgesi haliyle Beşer Esad'dan alınmış. Kökeninden kopmak isteyen Bassam adını Barry olarak dahi değiştirir. Bassam'ın yabancı annesi ve renkli gözleri ise Ürdün Kralı Abdullah'ı hatırlatıyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsRzwZJyWSo-KkaZlNA-0PqaN2aa4UQYdOUPuHIYNU9UVTHN3GG27KANscNm7bhe1NmWeqIuV4Tbv_KsRDTeDAJw3oItqBseMwIEFawOU6GvEF6eN5lDRLSttucr7Tj9v8LUFINN6YV01q/s1600/matthias-clamer_tyrant-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsRzwZJyWSo-KkaZlNA-0PqaN2aa4UQYdOUPuHIYNU9UVTHN3GG27KANscNm7bhe1NmWeqIuV4Tbv_KsRDTeDAJw3oItqBseMwIEFawOU6GvEF6eN5lDRLSttucr7Tj9v8LUFINN6YV01q/s1600/matthias-clamer_tyrant-2.jpg" height="237" width="400" /></a></div>
<br />
Diğer tarafta ise ülkeyi aslında pek yönetmek istemeyen ama bir yandan iş başa düştüğü için geri çekilmek de istemeyen psikopatlık ile çocuk ruhluluk arasında kalmış küçük kardeş Jamal var. Bazı tavırları Saddam'ın psikopat oğlu Uday'ı çağrıştırıyor.<br />
<br />
Dikta yüzünden halk ayaklanmaları, amerikanın elinin sürekli ülkenin üzerinde olması, cuntacı ordunun başındaki sadist amca, Barry'nin demokrasi sevdası -hikayenin gidişatına göre tam bir Amerikan stili "demokrasi" getirmeye doğru gidebilir- ve giderek içinde artan iktidar hırsı ile hem tanıdık hem de ilgi çekici olaylar izliyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSyah2aoDaASHD44jOos3Cie82kbLFeQfmrFI-1Rhfhba9k0qj7MYt36HKuYalYkovXrnZUdqLWbMfi01zMln4UK6BiF8iyBCwqYZwje3z8LpWtWXyC5Xs8zyoU7pID44IlWup42kKJKrU/s1600/la-et-st-muslim-civil-rights-group-fx-tyrant-20140530.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSyah2aoDaASHD44jOos3Cie82kbLFeQfmrFI-1Rhfhba9k0qj7MYt36HKuYalYkovXrnZUdqLWbMfi01zMln4UK6BiF8iyBCwqYZwje3z8LpWtWXyC5Xs8zyoU7pID44IlWup42kKJKrU/s1600/la-et-st-muslim-civil-rights-group-fx-tyrant-20140530.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<br />
Beni en etkileyen sahneyi paylaşayım. Halk dikta rejimini ve on küsur sene önce uygulanmış kimyasal soykırımı prostesto ederken aralarından bir şehit seçilir. Bir adam meydana çıkar ve kendini canlı canlı ateşe verir. O sırada adam yanarken bir yandan yeni diktatör Jamal ve babasının propaganda afişlerini asan bir baba oğulun diyalogları aslında hem çok acı hem de çok tanıdık: (aşağı yukarı şöyleydi)<br />
<br />
- Orada bir insan yanıyor baba, yardım edelim<br />
- Kafanı dön ve işini yap. Bu işi sana bulmak için neler çektim. Paraya ihtiyacımız var, en ufak bir şekilde ilgimiz olduğunu düşünürlerse bunu da kaybederiz. Arkanı dön ve işini yap.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguZIxJADhiadb-9sIUdch_9OCveKv6959QnTQecgxdoe1NRFGwu-KN2CPpQ_qkU-63iAhP6xtryeQABHNVAfIENx2WtXE9LSGVulYzuFYHz40LlSo5ILbwZldABtIxp54bYM4Kd-fzZTJG/s1600/Tyrant_104_0561.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguZIxJADhiadb-9sIUdch_9OCveKv6959QnTQecgxdoe1NRFGwu-KN2CPpQ_qkU-63iAhP6xtryeQABHNVAfIENx2WtXE9LSGVulYzuFYHz40LlSo5ILbwZldABtIxp54bYM4Kd-fzZTJG/s1600/Tyrant_104_0561.jpg" height="256" width="400" /></a></div>
<br />
Adam orada cayır cayır yanarken baba oğul diktatörün posterlerini asmaya devam ederler. Tıpkı ülkemizde "düşük faizli kredi" politikası ve kredi kartlarıyla boylarını kat be kat aşan borçların altında kalmış ve o borçlarını ödeyememe korkusu ile işini kaybetmemek için şu anki sistemi destekleyenler gibi. Kredi borçlarını ödemek için yüzlerce kişi ihmalden ölse de "çarem yok, borcum var gene madene gireceğim" diyen işçiler gibi.<br />
<br />
Suni bir refah çağrısı ile onlarca yıl borç bağımlısı olan insanlara en ağır koşullara, tüm adaletsizliklere rağmen "buna da şükür" demesi sağlanıyor. Bu suni refah balonu ne zaman patlar o da ayrı bir yazı konusu.<br />
<br />
Diziye tekrar dönersek çekimleri İstanbul'a alındı. İzlerken tanıdık yerler görmeniz mümkün. Pek takip edilesi dizi kalmadığı bu dönemde Tyrant ilginizi çekebilir.Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-90272188289709155012014-08-18T23:08:00.001+03:002014-08-18T23:09:11.793+03:00Noah<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Bilen bilir <a href="http://www.imdb.com/name/nm0004716/?ref_=tt_ov_dr"><b>Darren Aronofsky</b></a> her daim en sevdiğim yönetmenlerden biri olmuştur. Bunda şaheseri <a href="http://www.imdb.com/title/tt0414993/?ref_=nm_flmg_dr_4"><b>The Fountain</b></a>'ın yeri mühim. Üzerinden yıllar geçse de "hayal ettiğim film" ölçütlerine bu kadar yaklaşabilen başka film tanımıyorum. (Bir nebze de <a href="http://www.imdb.com/title/tt1371111/?ref_=nv_sr_1"><b>Cloud Atlas</b></a> diyebilirim)<br />
<br />
Popüler kültür karşıtı olmanın yanından geçmesem de kendisinin en popüler filmi olan <a href="http://www.imdb.com/title/tt0947798/?ref_=nm_flmg_dr_2"><b>Black Swan</b></a> en az sevdiğim filmi oldu. Siyah Kuğu sahnesi gibi bir kaç epik an dışında sevmedim, sevemedim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGgZDAMXMisI4IhUqo97tb-lWauFc3YQhFlc0J8wuyQpKqPlvyFiv2T3LyyNnzWKHGPWwSe0COZ9HVFpG8j1rcYwmyAfFfh3Qu509JXaekyQ2df4SFNKkVSJnJ6jWqLAG84tkRPSSG1mBr/s1600/Noah-movie-poster_pic.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGgZDAMXMisI4IhUqo97tb-lWauFc3YQhFlc0J8wuyQpKqPlvyFiv2T3LyyNnzWKHGPWwSe0COZ9HVFpG8j1rcYwmyAfFfh3Qu509JXaekyQ2df4SFNKkVSJnJ6jWqLAG84tkRPSSG1mBr/s1600/Noah-movie-poster_pic.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<br />
Pek tabii <a href="http://www.imdb.com/name/nm0004716/?ref_=tt_ov_dr"><b>Darren Aronofsky</b></a>'nin süte doyduğu an, <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Clint_Mansell"><b>Clint Mansell</b></a>'ın müzikleri ile görselliğinin birleştiği andır. Nitekim <a href="http://www.imdb.com/title/tt1959490/?ref_=nm_flmg_dr_1"><b>Noah</b></a>'da da aynı gelenekten vazgeçmiyoruz.<br />
<br />
Filme dönecek olursak Noah, Aronofsky'nin "dünyevi" meselelerden kurtulup kendi mistik dünyasına dönüşünün eseri diyebiliriz.<br />
<br />
Imdb'de çok düşük puan alınıp yerden yere vurulmasına karşın diyebilirim ki bu sene kendi adıma izlediğim en etkileyici film oldu. Bundan sonra spoiler gelecek.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOfQzo1HylV6LXZBOTvrlfKBXkiqZ-yKyM3GhYAQYGAqnt-Ljt8jkJvGONbcAUyGJLYn61AD1cY3C9qelCUusf_qsUOQT68xrLI1QSWq7XMJElZrbSn4CmhSrTU95X_u5i48JrVWTsuInF/s1600/tumblr_mwatg8m6mm1qjaa1to1_1280-noah-movie-review-it-s-not-your-grandfather-s-epic-bible-story.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOfQzo1HylV6LXZBOTvrlfKBXkiqZ-yKyM3GhYAQYGAqnt-Ljt8jkJvGONbcAUyGJLYn61AD1cY3C9qelCUusf_qsUOQT68xrLI1QSWq7XMJElZrbSn4CmhSrTU95X_u5i48JrVWTsuInF/s1600/tumblr_mwatg8m6mm1qjaa1to1_1280-noah-movie-review-it-s-not-your-grandfather-s-epic-bible-story.jpeg" height="201" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Tufan öncesi dünyanın sahibini gelişmiş ve kendini yok eden bir uygarlık gösterdiği açılış sahnesi ile zaten film kalbimi kazandı. Esas lanetlenen olgu olan Nuh'un insani tasviri, bocalamaları, bir seçilmişe yakışmayacak karmaşalar içinde olması asıl filmi güçlü kılan detaylar oldu benim için.<br />
<br />
Filmin genel dokusu masalsı ve etkileyici, arkada muhteşem müziklerle bu etki artıyor. Ancak filmi eleştirirken "fantastik" sever izleyicinin "O kuşlar nasıl geldi oraya", "O hayvanlar nasıl uyudu çok saçma", "Bir kere sığmaz ki oraya o kadar varlık" gibi yorumlarını gerçekten anlamak mümkün değil. Ki bu tür eleştirileri yapan pek çok kişinin zaten dinsel inançları olduğunu düşünürsek çelişki artıyor, neyse bunu geçelim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYHCKCMBWQqMIeypipZaL-loFlNorfkM0clVTa_XNCjra6SzXKUyXfkdUJUQBJUoQicF1gQdDyrXMD8RnAmrtQ3d58Og_qDaCtWW025G0GNNsN0zBDDl26Wht1NRzy7hrWgt10MN4Q4cxf/s1600/Noah-best-hd-wallpaper.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYHCKCMBWQqMIeypipZaL-loFlNorfkM0clVTa_XNCjra6SzXKUyXfkdUJUQBJUoQicF1gQdDyrXMD8RnAmrtQ3d58Og_qDaCtWW025G0GNNsN0zBDDl26Wht1NRzy7hrWgt10MN4Q4cxf/s1600/Noah-best-hd-wallpaper.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Filmi eleştirebileceğim en önemli kısım Tubal Cain'in tufan sonrası gemi içindeki varlığıydı. Anlamsız bir gerilim yaratmak için bu tür bir filme eve saklanan psikopat komşu karakterinin yedirilmesi, sonra Screamvari bir şekilde elinde bıçakla çevresindekilere saldırması gibi sahneler son derece gereksizdi.<br />
<br />
Ancak bunun dışında Nuh'un kraldan çok kralcı olup tanrının işaretlerini bir sınav olarak görmesi gibi bocalama sahneleri aslında son derece gerçekti, çünkü son derece insaniydi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGVj5c25OcGf4ap2vIzB7jnNcVS8OgKt7fuUOSnKyn4FG33ZAVGAZGEEoouCSxfaOsT_uQbq8dLQLl8Hg5riZ9OemDBltYCb-ZLwOuev5K8aQpNmnRqWWvDGAAIPjiG8dK4uGRjYhgqEQ9/s1600/noah-movie-review-2.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGVj5c25OcGf4ap2vIzB7jnNcVS8OgKt7fuUOSnKyn4FG33ZAVGAZGEEoouCSxfaOsT_uQbq8dLQLl8Hg5riZ9OemDBltYCb-ZLwOuev5K8aQpNmnRqWWvDGAAIPjiG8dK4uGRjYhgqEQ9/s1600/noah-movie-review-2.png" height="247" width="400" /></a></div>
<br />
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0000164/?ref_=tt_cl_t4"><b>Anthony Hopkins</b></a>'in çizdiği Methuselah portresi de filme en renk katan kısımlardan biri olmuş. Alevli kılıç sahnesi müthişti. (Kendisi oynamasa da)<br />
<br />
Favori sahnem gözcülerin toprak bedenlerinden kurtulup göğe yükseldikleri andı. Gerçekten orada "ilahi" bir an yaşandığını hissetmek mümkün. Ayrıca evrim sahnesi de gayet güzeldi. İnsana geçişte akıllı tasarıma göz kırpsa da dini temelli bir filmde Fat Boy Slim klibi çıkmasını beklemek biraz imkansızdı. (Gene de yapsan sana puanım dokuz değil on olurdu kanka, olsun)<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd74LWW8Y1qyI-UCXVfDp0NfUxbb9bMKQvJqSn0U28FKRYfEDv5qkN0yBS3kJLDCmxX_k9yOQajQr0DDwOYa_-FBfeGctkd8JNpOOqLUawgk1a_yGBexciBOJUkA-H8h_bSTz1LYJoraaI/s1600/vlcsnap-2014-02-24-13h45m45s190.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhd74LWW8Y1qyI-UCXVfDp0NfUxbb9bMKQvJqSn0U28FKRYfEDv5qkN0yBS3kJLDCmxX_k9yOQajQr0DDwOYa_-FBfeGctkd8JNpOOqLUawgk1a_yGBexciBOJUkA-H8h_bSTz1LYJoraaI/s1600/vlcsnap-2014-02-24-13h45m45s190.png" height="180" width="320" /></a></div>
<br />
Velhasıl eğer biraz mistik, epik şeylerden hoşlanıyorsanız önyargısız bir zihinle izlediğinizde filmden epey keyif alacağınızı düşünüyorum. Son olarak Aronofsky'nin ileriki sinema kariyerine gişe filmleri yapıp para kazanma zorunluluğu kaçınılmaz olsa da voleyi vurduğu bir sonraki filmden sonra gene bu tarz işlere dönmesi temennim. Hele şöyle bir Atlantis filmi yapsa tadından yenmez, buradan yetkililere sesleniyorum.Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-56759960209867115582014-08-18T17:17:00.000+03:002014-08-18T22:16:01.458+03:00Guardians of the Galaxy<div class="MsoNormal">
Biraz daha yazmam lazım. Bu yılın yazı adedi sadece bir! İkincisi
de <a href="http://www.imdb.com/title/tt2015381/?ref_=nv_sr_1"><b>Guardians of the Galaxy</b></a> olsun o zaman.<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu evrenin diğer izlediğimiz Marvel filmlerine göre en
önemli farkı kendisini ciddiye almaması ve absürd muhabbet sever izleyiciye hoş
anlar geçirtmesi. Neticede rage’e girmiş bir şekilde ortalığı tarayan bir
rakunu her gün görmüyoruz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-Ro9llEyQnQjmDe8b3J5-0DDz-CXvLBX__8Dc90-qCm-I0Vht2Yov19rHpA47s2HM3wwg2CtIbSAPfvl3Ve8L4OLISF2hdevUriiIOeGHdneurj9XSD10sERj9lg3BoXgAFRXbUokEPzS/s1600/guardians_of_the_galaxy_poster.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-Ro9llEyQnQjmDe8b3J5-0DDz-CXvLBX__8Dc90-qCm-I0Vht2Yov19rHpA47s2HM3wwg2CtIbSAPfvl3Ve8L4OLISF2hdevUriiIOeGHdneurj9XSD10sERj9lg3BoXgAFRXbUokEPzS/s1600/guardians_of_the_galaxy_poster.jpg" height="400" width="266" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="http://www.imdb.com/name/nm0177896/?ref_=tt_cl_t5"><b>Bradley Cooper</b></a>’ın seslendirdiği Rocket benim için filmin en
güzel şeyi. Kadim dostu Groot da aynı şekilde gönüllerin oscarını alıyor.
İzledikten sonra saksıya fide dikip kendi Groot’unu yaratma isteği olası.<br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Tabii filmin insansı karakterlerini unutmamak lazım tipim
olmasa da bu filmde epey bir üne kavuşan <a href="http://www.imdb.com/name/nm0695435/?ref_=tt_cl_t1"><b>Chris Pratt</b></a> esas çocuğu iyi kotarıyor. Avatar’da mavi rengiyle karşımıza çıkan <a href="http://www.imdb.com/name/nm0757855/?ref_=tt_cl_t2"><b>Zoe Saldana</b></a> bu sefer yeşil.
<a href="http://www.imdb.com/title/tt1408101/?ref_=nm_flmg_act_11"><b>Star Trek</b></a>’te de oynadığını düşünürsek değişik tipli ve renkli bilimkurgu kadını
ikonu olmaya aday.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU7ZEvlLlqY-6a8XlQmBxKGJaInHjUrlYU4RmHTGCETaoB5Et82nDlvvkxGVI3CzndF4RiGyeLkS6ErAxoR07unT_ik_100_mbTkddNLDGT5nrvw_nXixcG9wcZ70NFPQjPZuKW2fzsEE8/s1600/Guardians-of-the-Galaxy-rocket-with-gun.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU7ZEvlLlqY-6a8XlQmBxKGJaInHjUrlYU4RmHTGCETaoB5Et82nDlvvkxGVI3CzndF4RiGyeLkS6ErAxoR07unT_ik_100_mbTkddNLDGT5nrvw_nXixcG9wcZ70NFPQjPZuKW2fzsEE8/s1600/Guardians-of-the-Galaxy-rocket-with-gun.jpg" height="165" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><a href="http://www.imdb.com/name/nm0000335/?ref_=tt_cl_t11">Glenn Close</a>, <a href="http://www.imdb.com/name/nm0005023/?ref_=tt_cl_t9">Djimon Hounsou</a></b> ve <a href="http://www.imdb.com/name/nm0001125/?ref_=tt_cl_t12"><b>Benicio Del Torro</b></a> ufak
rolleriyle filme renk katıyorlar. Ancak esas konu şu ki fantastik filmlerin aranan
uyuz adamı olma yolunda <a href="http://www.imdb.com/name/nm1195855/?ref_=tt_cl_t6"><b>Lee Pace</b></a> Ronan rolüyle önemli bir adım atıyor. <a href="http://www.imdb.com/title/tt2310332/?ref_=nm_flmg_act_2"><b>The Hobbit</b></a>’de Thranduil rolünü bu konudaki başvuru yazısı olarak görebiliriz. Bu
performansla giderse sinema tanrısının
yürü ya kulum dediği isimlerden biri olmak üzere.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="http://www.imdb.com/title/tt0436992/?ref_=nm_flmg_act_8"><b>Doctor Who</b></a>’da <a href="http://www.imdb.com/name/nm1741002/?ref_=tt_cl_t2"><b>Matt Smith</b></a>’in yol arkadaşı olan <a href="http://www.imdb.com/name/nm2394794/?ref_=tt_cl_t8"><b>Karen Gillan</b></a>
da dazlak kafası ve karanlık imajı ile karşımıza çıkıyor. Gayet beğendim. Şu dazlak kesimli saç modellerine bayılıyorum zaten.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjok2BRouGj_1CC3wqFjrxgXhGR8bbHE5FutFLMpg2WFQkWp4lXUX70p6SRiy5yueEvrd1_Q0OTlstiYfEQ26kK_P3Z1njHh8XqX7qbZRdx6bIrHULMVxA1qwl455yYqqXCfbKW5fKvGNqT/s1600/Guardians-of-the-Galaxy-Ronan-and-Nebula.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjok2BRouGj_1CC3wqFjrxgXhGR8bbHE5FutFLMpg2WFQkWp4lXUX70p6SRiy5yueEvrd1_Q0OTlstiYfEQ26kK_P3Z1njHh8XqX7qbZRdx6bIrHULMVxA1qwl455yYqqXCfbKW5fKvGNqT/s1600/Guardians-of-the-Galaxy-Ronan-and-Nebula.jpg" height="212" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Üçlemeye dönüşecek olan G.o.G. eğlenceli bir film. İlk başta
“rakunla ağaç filmine mi gideceğim ben” diye düşündürtse de filmin sonunda insanları
boşverip “üç saat rakunla ağaç çekseniz olur, izlerim” dedirtmesi olası. <a href="http://www.imdb.com/title/tt1877832/?ref_=nv_sr_1"><b>X-Men Days of Future Past</b></a>’da göremediğimiz <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Stan_Lee"><b>Stan Lee</b></a> bu sefer cameosunu yapıyor, mutlu
oluyoruz.<br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yazıyı filmin en özlü sözüyle bitireyim: <b>“We are Groot” </b><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx2A5TaUxv04jOqKn6BJUNco7nFZDdJeJMJ_TZ9dJ4eJZYFR2vAGpl1XuwpfIX_B2tJQZtcb00Vwq3PcZg_2in4z4RPR-e4E4QbJWKs8TmtBoOtboAf4rC5PRg2VK257PTnHTEyXZUzO-2/s1600/guardians-of-the-galaxy-movie-screenshot-groot-flower.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx2A5TaUxv04jOqKn6BJUNco7nFZDdJeJMJ_TZ9dJ4eJZYFR2vAGpl1XuwpfIX_B2tJQZtcb00Vwq3PcZg_2in4z4RPR-e4E4QbJWKs8TmtBoOtboAf4rC5PRg2VK257PTnHTEyXZUzO-2/s1600/guardians-of-the-galaxy-movie-screenshot-groot-flower.jpg" height="180" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-35945272700423697142014-05-28T22:56:00.004+03:002014-05-28T22:59:19.015+03:00X-Men: Days of Future PastYazmayalı neredeyse bir sene olmuş; yeni iş, yeni ev, evlilik derken burası terkedilmiş western filmi kasabasına dönmüş. Arnold'un dediği gibi: "I'm back"<br />
<br />
Geçen sene son yazım pek sevgili Marvel külliyatından The Wolverine hakkında. Son yazı bir fiyasko hakkında olsa bu sefer şöyle doya doya kendimden geçerek izlediğim bir Marvel filminden bahsetmek güzel.<br />
<br />
Bundan sonrası full spoiler, resim falan da koyuyorum ama filmi izlemediyseniz kesinlikle uzak durun, aşağıya gözünüz kaymasın.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGGSPr2nY_Bf31R1xdDqN7N64Xp6JcP_WjN7OH_DdtmSBrtWsNmrHA_6LudfjqBJIQR9sKy-lCNAiULUENbTS4IMWeT0sboLNehsCzKYr2-F106JNp_AcSdT-L-EQTQZIXAwENjfjPorKT/s1600/x_men_days_of_future_past_banner-wide.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGGSPr2nY_Bf31R1xdDqN7N64Xp6JcP_WjN7OH_DdtmSBrtWsNmrHA_6LudfjqBJIQR9sKy-lCNAiULUENbTS4IMWeT0sboLNehsCzKYr2-F106JNp_AcSdT-L-EQTQZIXAwENjfjPorKT/s1600/x_men_days_of_future_past_banner-wide.jpg" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
Öncelikle çok açık ve net en iyi X-Men filmi bu. Adeta bir X-Men patch dosyası. Özellikle X3 yüzünden patır patır ölen karakterleri, sapıtan konuları çok iyi toparlıyor. -Jean Grey, Cyclops hatta ve hatta Profesor X'i bile öldürmüşlerdi. Birkaç tane daha Savulun Wolverine Geliyor filmiyle nereye kadar?<br />
<br />
Neyse X-Men: First Class malumunuz gayet eli yüzü düzgün, bizleri müthiş etkileyici genç Magneto ve Charles Xavier ile tanıştıran ek olarak da on numara soundtrackli bir yapım oldu. Sırf Rage and Serenity sahnesini n kere izlemişimdir. Days of Future Past ise resmen görüyor, arttıyorum diyor.<br />
<br />
Filmi kare kare anlatmayacağım ama gelecekte sırf Mystique'in bir kararı sonucunda başlayan olaylar zinciri en sonunda mutantların ve ona yardım eden insanların acımasızca yok edildiği pek karanlık post-apocalyptic bir dünyaya varıyor. Gelecek tasvirleri gayet güzeldi, ayrıca o sentineller de pek sevimsiz, pek tehlikeli. Daha girişteki savunma sahnesinde affallıyorsunuz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJCIhO4M1r0uVf1gH2UgFhHohmnESQb7tDVbutMA5R1Y2-fd6oXKrHJZtCcEiT1qXApeLpHO6JWJt9ROAKKhMNFlI8Eqp4NRseDdCeQ53Ne6TFCaLSREO3pzZrs5cB9vUdFF0iSlP9sGB5/s1600/x-men-days-of-future-past-official-trailer-2-01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJCIhO4M1r0uVf1gH2UgFhHohmnESQb7tDVbutMA5R1Y2-fd6oXKrHJZtCcEiT1qXApeLpHO6JWJt9ROAKKhMNFlI8Eqp4NRseDdCeQ53Ne6TFCaLSREO3pzZrs5cB9vUdFF0iSlP9sGB5/s1600/x-men-days-of-future-past-official-trailer-2-01.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
Gelecekte öne çıkan mutantlardan biri Blink. Esas adamımız Wolverine Shadowcat sayesinde zihnen geçmişe yolculuk yapıyor ve olayların gerçekleşeceği 1973'e dönüyor.<br />
<br />
Burada acıların çocuğu Charles "Leave me alone" Xavier, Hulkvari takılan Beast ve en cool haliyle Magneto'yu görüyoruz. Jennifer Lawrance'dan pek haz etmesem de ilk filmde daha olgunlaşmamış kafası karışık bir kızken bu sefer kendinden emin ve çatır çutur çinli inanılmaz lastik kız tadında dövüş stiliyle şahane bir Mystique oluyor.<br />
<br />
Geçmiş dönemin asıl yıldızı ise sırf o 10 dakikalık bölümüyle gönlümüze taht kuran Quicksilver oldu. Müthiş eğlenceli. Mutfak sahnesi ise tekrar tekrar izlenir.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU4o_cidshm7LZrWcQ7oVDkaUoN32N5KWWaNpvYuUwKUv3PYVnvZC9huO3pg5rCl35OP65Lgr7PG59nVgqfuIBKGUIT0Oydz40PvJJi11gW0yFnwGujN7tXPyoos_sz2wNV3cSLUn5uHpO/s1600/X-Men-Days-of-Future-Past-Photos-4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU4o_cidshm7LZrWcQ7oVDkaUoN32N5KWWaNpvYuUwKUv3PYVnvZC9huO3pg5rCl35OP65Lgr7PG59nVgqfuIBKGUIT0Oydz40PvJJi11gW0yFnwGujN7tXPyoos_sz2wNV3cSLUn5uHpO/s1600/X-Men-Days-of-Future-Past-Photos-4.jpg" height="263" width="400" /></a></div>
<br />
Mutant düşmanı Trask Industries'in başında ise Game of Thrones'tan pek sevdiğimiz Tyrion reyizi canlandıran Peter Dinklage'ın oynadığı Dr. Bolivar Trask var. Mystique'in adaptasyon yeteneğini alıp gelecekte tüm mutantların başına bela olacak sentinelleri geliştirmek istiyor. Her zamanki gibi çok iyi ama ben onu delikanlı haliyle tercih ederim.<br />
<br />
Bu filmde Magneto'nun dahiyane planları ile hırslı mallıkları birbirine karışsa da Xavier'e herkesi kesip biçerlerken sen neredeydin neden sadece :((( yapıp ağlamak dışında bir şey yapmadın diye posta koyması gayet yerindeydi.<br />
<br />
Ayrıca Stryker ibişini de ara ara görüyoruz, zaten filmin sonunda Wolverine'i bulunca o Erol Taş sırıtışından herşey ortada. Malumunuz geçmişe döndüğünde Wolvi'nin daha adamantium bir iskeleti yoktu.<br />
<br />
Soluksuz geçen bir ilk yarıdan sonra gene soluksuz bir ikinci yarı izliyoruz. Bir saniye bile sıkıldığımı hatırlamıyorum.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdbmlCyEdeAJc0yYDKgUNFyJYp4CzM7Eyk4IL7q1F6lthrG9OpD-kJRcNi7OPwnBCtPIZ1laLdP7VtJ8BWJKl6uwMmEEsCLnQrsRnyp-6UpFUUYNuOmitY4waMRVUNJceRv2uKR6qezq4q/s1600/X-Men-Days-of-Future-Past-Mystique-with-water-pistol-680x425.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdbmlCyEdeAJc0yYDKgUNFyJYp4CzM7Eyk4IL7q1F6lthrG9OpD-kJRcNi7OPwnBCtPIZ1laLdP7VtJ8BWJKl6uwMmEEsCLnQrsRnyp-6UpFUUYNuOmitY4waMRVUNJceRv2uKR6qezq4q/s1600/X-Men-Days-of-Future-Past-Mystique-with-water-pistol-680x425.jpg" height="250" width="400" /></a></div>
<br />
Filmin sonlarına doğru geçmiş ve geleceğin çapraz kurguda ilerleyişi harika Ancak bir son 10-15 dakika var ki filmi ele geçirdiğimde kesin tekrar tekrar izlenecek.<br />
<br />
Geçmişte pek sevgili X-Men'lerimiz sentineller tarafından patır patır öldürülürken, Storm'un biçilmesi, Blink'in ölümü, ve en son sahnede Profesor X, Magneto, Wolverine ekibine ateş püskürtmeye hazırlanan Sentineller derken Mystique doğru seçimi yapıyor ve hop, gelecek değişti. Aslında sadece gelecek değil pek çok olay da.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPbqfMXV5xbn4uI6qDDh4ClMD63lhwl1HoFCInFcgm4IW1ZwQSyrk1If_xJttkU43LAYNrtflMYo3aY1RXgSlYEhIzAXqOkkICkC8cL2OOrn4eGCgGP88xNBJyCGk4Y__Au6G8eSZNpxfc/s1600/X-Men-Days-of-Future-Past_Old-Cast.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPbqfMXV5xbn4uI6qDDh4ClMD63lhwl1HoFCInFcgm4IW1ZwQSyrk1If_xJttkU43LAYNrtflMYo3aY1RXgSlYEhIzAXqOkkICkC8cL2OOrn4eGCgGP88xNBJyCGk4Y__Au6G8eSZNpxfc/s1600/X-Men-Days-of-Future-Past_Old-Cast.jpg" height="201" width="400" /></a></div>
<br />
Zaman değiştikten sonra Wolverine'in Xavier'ın okulunda gezmeye başladığı sahne herhalde X evreninin en duygusal anlarından biri. Sapasağlam tüm mutantları tek tek görüşü, herkesin mutlu mesut hayatına devam etmesi derken içimden bir ses pek tabii ya Jean dönerse yok yok umutlanma diye dürtmeye başladı. En son aynı gaz ve düş kırıklığını Star Wars Episode 3'te Qui Gon için yaşamıştım. (Scriptlerde bile vardı oysa, ama Liam Neeson ayağını kırınca oynamamış)<br />
<br />
Ve sonunda kamera uzaktan kırmızı saçları gösterdi yok kesin ters köşedir derken bir bakıyoruz ki Jean Grey is back! Sevinçten resmen tepindim koltuğumda. Ve pek tabii ki Cyclops da geri dönüyor, sevindim mi, kesinlikle!. Wolverine muhtemelen bir nevi taşıdığı yükten kurtulup ilk kez Jean'e bu kadar mutlulukla "Seni uzaktan sevmek sevmelerin en güzeli" diyor içinden. Cyclops'a şefkatli bakışlar attığı an da çok eğlenceliydi.<br />
<br />
Ve tabii ki Profesor X de ofisinde tüm karizmasıyla oturuyor. Mutlu son dediğin böyle olur!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvHIg44GTRva12yhkd-RQLNKKl7W_FJzmpe_qDRi59HO5LtVau2gYUVXbzRuC-gq9_3u2FVNE5Ydd_AkkboVtv49Gs6-tSnHeg1Qn080ZzAoPjH9tnkjaGBYgAAY_6oqOP2qWjsqMKB18n/s1600/x-men-days-of-future-past-city-sentinel-ships.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvHIg44GTRva12yhkd-RQLNKKl7W_FJzmpe_qDRi59HO5LtVau2gYUVXbzRuC-gq9_3u2FVNE5Ydd_AkkboVtv49Gs6-tSnHeg1Qn080ZzAoPjH9tnkjaGBYgAAY_6oqOP2qWjsqMKB18n/s1600/x-men-days-of-future-past-city-sentinel-ships.jpg" height="166" width="400" /></a></div>
<br />
Şahane bir finalle tüm seri derlenip toparlanıp, seyirciyi de mutlu edip bizi bir sonraki filme hazır hale getiriyor Bryan Singer. Jenerikler sonrasında ise bir sonraki 2016'da gösterime girecek olan X Men: Apocalypse ile ilgili kısa bir bölüm görüyoruz. İşin özü: Piramitleri Apocalypse yapmış.<br />
<br />
Zaten buraya kadar okuduysanız gidin görün dememin bir anlamı yok ancak son temennim de artık bari bu filmde doğru dürüst Gambit'i görelim ya. Fox'un özel bir garezi mi var bilmiyorum ama bu kadar ikonik bir karaktere yer vermemek cidden çok anlamsız. Bir filmde daha Wolverine başrol olursa bayılabilirim artık.<br />
<br />
Özetle, on puan on puan on puan kırk puanla şampiyon; IMDB'de de bastım onu.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwnbhq5MrQJaN3SNoLPzs9KLBOPDJoEilky91R2SST8xwECjw6AimTT8duF6KBYahRF6R_ozAZg2VvoONFRotJyuHz9Z9I4A7wl-PO1CJUNfw_oJhcd9_boVfG-lsu4HChm8T3ci60hhyV/s1600/5385ba8e87242.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwnbhq5MrQJaN3SNoLPzs9KLBOPDJoEilky91R2SST8xwECjw6AimTT8duF6KBYahRF6R_ozAZg2VvoONFRotJyuHz9Z9I4A7wl-PO1CJUNfw_oJhcd9_boVfG-lsu4HChm8T3ci60hhyV/s1600/5385ba8e87242.jpg" height="240" width="400" /></a></div>
<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-77805497316650606982013-08-15T21:31:00.000+03:002014-05-28T23:07:30.290+03:00The WolverineYazıya iç karartarak başlamak istemiyorum ama olmamış bir film <a href="http://www.imdb.com/title/tt1430132/"><b>The Wolverine</b></a>.<br />
<br />
Hani içinde Wolverine olmasa X-Men filmi de diyemeyeceğim. Bildiğin uzakdoğu aksiyon filmi arada da bizim pençeli arkadaş var.<br />
<br />
Esasen post <b>Jean Grey</b> travması yaşayan Wolverine'in rehabilitasyon sürecini izliyoruz. <a href="http://www.imdb.com/name/nm0000463/?ref_=tt_cl_t10"><b>Famke Janssen</b></a> da Jean Grey rolünde Wolverine'in rüyalarına konuk oluyor, onun suçluluk duygusu ve ölme isteğiyle karşılaşıyoruz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFcEJd92isem8QjSaryFRNRdbgLk4N3ZjVER5h1dElVzmp9v-imXsi3iZ4fflaUpJjCqp4h5MdNDBzg4t_28wZJQjUQ-kUuFM3Ypvw6oFYq7rq3eMH6TQeknQXWO51g2or7QLDr6hhOnWr/s1600/The-Wolverine.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFcEJd92isem8QjSaryFRNRdbgLk4N3ZjVER5h1dElVzmp9v-imXsi3iZ4fflaUpJjCqp4h5MdNDBzg4t_28wZJQjUQ-kUuFM3Ypvw6oFYq7rq3eMH6TQeknQXWO51g2or7QLDr6hhOnWr/s320/The-Wolverine.jpg" height="320" width="215" /></a></div>
<br />
Eh malumunuz X3'te Jean'in dünyayı yok etmesine ramak kalmıştı, tabii Wolvi'nin pantolonu hariç. (Nasıl gıcık olduysam o sahneye) Sonra da kendini öldürttü olan gene bizim bıçkın delikanlıya oldu.<br />
<br />
Hikayenin kötü adamı, özellikle final sahneleri falan çok sıkıcı, tek kelimeyle Silver Samurai sucks.<br />
<br />
Pek sevdiğim cengaver <a href="http://www.imdb.com/name/nm0760796/?ref_=tt_cl_t4"><b>Hiroyuki Sanada</b></a> bu filmde katıksız pis bir kötü adam, yakıştırmadım kendisine bu rolü. Mahallenin huysuz ama delikanlı amcası olarak çok daha seviyorum kendisini.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKwZXlvHal_j9-nhzTAwxERVEsWyKSaLiSP-EqackNG5s-0-2aJaPe9Rn1dfwj6ZGAetp3zI2PBtJGo_wqOhKHVuVcjTL3v0t7_vd5LcNVm8kclvBRIHCbmpVEbpSQaX5kRdc1E4tawtAD/s1600/_1374796338.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKwZXlvHal_j9-nhzTAwxERVEsWyKSaLiSP-EqackNG5s-0-2aJaPe9Rn1dfwj6ZGAetp3zI2PBtJGo_wqOhKHVuVcjTL3v0t7_vd5LcNVm8kclvBRIHCbmpVEbpSQaX5kRdc1E4tawtAD/s320/_1374796338.jpg" height="160" width="320" /></a></div>
<br />
Normal bir Marvel filmi olsa daha paragraflarca yazarım hakikaten pek bir şey bulamıyorum anlatmaya değer. Hah evet, Hugh Jackman süper; 45 yaşında ama hala fit hala "genç".<br />
<br />
Viper rolündeki abla tam bir "Sen istiyor duj verecek 100 dolar daha" kalitesinde bir karakter. Filmde açıkça mutant eksikliği vardı, kesmedi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJjUAmffsrguUBGGjTaCpkGahtf4deaH3RllSyRKwpGDo9peDzKLVLGEh-JlEc84mGT0pTd0kA587lISHG0fCLeQDWfYC4V89bKg1zWk1pMOjw3hUCLYjL-6tcV7aXkIDlG5in3fgS2exc/s1600/FL-The-Wolverine-Viper-Logan__scaled_600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJjUAmffsrguUBGGjTaCpkGahtf4deaH3RllSyRKwpGDo9peDzKLVLGEh-JlEc84mGT0pTd0kA587lISHG0fCLeQDWfYC4V89bKg1zWk1pMOjw3hUCLYjL-6tcV7aXkIDlG5in3fgS2exc/s320/FL-The-Wolverine-Viper-Logan__scaled_600.jpg" height="276" width="320" /></a></div>
<br />
Onun dışında Wolvi japon sevgili buluyor, Jean'i geride bırakıyor ama işin esası o kadar da bırakmıyor tabii.<br />
<br />
Wolverine'nin geçici olarak ölümlü olması güzel bir fikir olsa da pek de etkileyici bir his yaratmıyor açıkçası.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi80R5paIiPhwHzDfKQ3l6eAP6bnxz6pTpyXdrV9hdzA5Z3x9eXzU-b9SGAAj7V8CZicTsIuEo06I-HkHYWIIOSGRP1FxdBexGR30O2IMj-obiv1pIbQAdwRCtSIbgKFwBacEIIMvZFGtW2/s1600/The-Wolverine-giant-silver-samurai1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi80R5paIiPhwHzDfKQ3l6eAP6bnxz6pTpyXdrV9hdzA5Z3x9eXzU-b9SGAAj7V8CZicTsIuEo06I-HkHYWIIOSGRP1FxdBexGR30O2IMj-obiv1pIbQAdwRCtSIbgKFwBacEIIMvZFGtW2/s320/The-Wolverine-giant-silver-samurai1.jpg" height="197" width="320" /></a></div>
<br />
Neyse umudum <a href="http://www.imdb.com/title/tt1877832/?ref_=sr_1"><b>X-Men: Days of Future Past</b></a>'da. Açık konuşalım filmin en heyecan veren yeri jenerik sonrası gelen artık bir klasik olmuş post-credit videosu. Babalar geri dönüyor. Bu filmde <b>Magneto</b> ve <b>Profesor X</b>'i gençlik ve yaşlılık halleriyle göreceğiz. Açıklanan isimlere göre kadro tam bir mutantlar şöleni olmayan yok.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipnMamaCFPq1YG-eLx8692bypb6Cn2mHCzXtAXiQy5NaTV7IkeizuUquV2aIlenEx7ywuYbk1jaKrcw7VWxzjsP_DS8EnnWcBThLQ_-0vmRLNzBtGl9NIO5Wd6YNJEhhMC4BFKKWYabbpr/s1600/_1367701014.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipnMamaCFPq1YG-eLx8692bypb6Cn2mHCzXtAXiQy5NaTV7IkeizuUquV2aIlenEx7ywuYbk1jaKrcw7VWxzjsP_DS8EnnWcBThLQ_-0vmRLNzBtGl9NIO5Wd6YNJEhhMC4BFKKWYabbpr/s320/_1367701014.jpg" height="320" width="215" /></a></div>
<br />
<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-70214224287383381942013-08-15T20:57:00.001+03:002013-08-15T21:00:07.783+03:00Avengers AssembleHuhu Avengers'a doyamayanlar, hala çizgi film izlemek isteyenler: Buyrunuz, overlok makinesi ayağınıza kadar geldi.<br />
<br />
Pek sevgili Avengers ekibinin çeşitli maceraları yayınlanmaya başladı. Şu ana kadar sekiz bölüm mevcut, devamı gelsin bol bol izleyelim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTGUrexLkTk-wH9PGGMNjVeeGl9LNpY7bX8illpYJCjGA4ARXJIae1sRNvC0gRoysroGaxRN6T1K8AYe1jWy6zBgT8emnjVqlgyJCnPGXCDKtr-MmXAbuinHG2QPqBePoDiAOrPCkJoH1k/s1600/avengersassemble.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTGUrexLkTk-wH9PGGMNjVeeGl9LNpY7bX8illpYJCjGA4ARXJIae1sRNvC0gRoysroGaxRN6T1K8AYe1jWy6zBgT8emnjVqlgyJCnPGXCDKtr-MmXAbuinHG2QPqBePoDiAOrPCkJoH1k/s320/avengersassemble.jpg" width="304" /></a></div>
<br />
Hulk o kadar sevdiğim bir karakter değildir ama son filmle ve çizgi filmle giderek sempatim artıyor kendisine. "Hulk smashs!!!"<br />
<br />
Thor desen Asgard'ın metalci delikanlısı, filmdekinden daha da sempatik.<br />
<br />
Ancak şu kesin ki ileride kızım olsa Captain America gibi damat isterim. Hem kahraman, hem efendi hem de iyi kalpli.<br />
<br />
Kaçırmayın!Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-16992539412462663462013-08-15T20:50:00.001+03:002013-08-15T20:50:50.146+03:00Under the DomeBu yazın en ilgimi çeken yapımlarından biri "Under the Dome" oldu.<br />
<br />
Dizi Stephen Hawking'in 70'lerin sonunda yazmaya başlayıp 2009'da bitirdiği aynı isimli kitabın uyarlaması.<br />
<br />
Kitabı okumadım ama öğrendiğim kadarıyla 1000 sayfadan fazla! Okuduğum yorumlarda dizi ve kitabın giderek farklılaştığı söyleniyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi45SYdGJLYG3szWSuzuEcW8CjmVjwDFm9DSP718NcVhsrMPFrNrNkO-BYdoVT4gXhIDUDVZZx-uUDokX44AlyXyw5cYnnTk7_BdCxML-4qmQwf60ul4VS_gO4IPY93d4vYvPls5Kw5ydgr/s1600/under-the-dome-art.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi45SYdGJLYG3szWSuzuEcW8CjmVjwDFm9DSP718NcVhsrMPFrNrNkO-BYdoVT4gXhIDUDVZZx-uUDokX44AlyXyw5cYnnTk7_BdCxML-4qmQwf60ul4VS_gO4IPY93d4vYvPls5Kw5ydgr/s320/under-the-dome-art.jpg" width="245" /></a></div>
<br />
Hikayenin konusu gayet ilgi çekici, spoilersız bölümle başlarsak; son derece sıradan bir Amerikan kasabası olan Chester's Mill normal bir günde bir anda hiçbir şeyin yok edemediği şeffaf bir kubbeyle çevrelenir. Ve dışarıdan hiçbir şekilde giriş yapılamamakta, ses bile duyulamamaktadır. Dışarı ile tek irtibatları radyo frekanslarından bölük pörçük alabildikleri seslerdir.<br />
<br />
Kısıtlı kaynak, korku, paranoyanın sonuçlarını her bölüm biraz daha görüyoruz.İnsan doğasının yaşamı tehlikeye girdiğinde ne kadar acımasız ve vahşi olduğuna yavaş yavaş tanık olmaya başlıyoruz. Bu açıdan Sineklerin Tanrısını andırıyor. Bir kaç gün önce komşu olan insanlar yemek için birbirine saldırabiliyor, öldürebiliyor ve içeride en fazla gücü olan -su, besin vb- ise otoriteyi ele geçirebiliyor, ta ki bu gücünü kaybedene dek.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZNSpgQqYLvO-pCb4_V4QDohwa1_c3aNDyDp1kcsE5GIUXcxYiZE-SCA_9O9-cSDg331Cvf6c5CfFlyG2w6tjpfgZYELG8DCLPmjqegO4J_M6MR5byhVBRQLYH5DK5nyVeqKlat1TDr58H/s1600/under-the-dome-stephen-king.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZNSpgQqYLvO-pCb4_V4QDohwa1_c3aNDyDp1kcsE5GIUXcxYiZE-SCA_9O9-cSDg331Cvf6c5CfFlyG2w6tjpfgZYELG8DCLPmjqegO4J_M6MR5byhVBRQLYH5DK5nyVeqKlat1TDr58H/s320/under-the-dome-stephen-king.jpg" width="233" /></a></div>
<br />
Dizi çok akışkan değil muhtemelen gizemli kubbe esrarını uzun bir süre koruyacak. Ola ki dizi devam ederse tek dileğim Lost gibi yıllarca insanları bekletmemesi. Ki doğruya doğru Lost kadar çarpıcı bir yapımla da şimdilik karşı karşıya değiliz.<br />
<br />
Buradan sonrası biraz spoiler, henüz başlamadıysanız sizi yazının sonuna alalım.<br />
<br />
Öncelikle Junior'dan bahsetmek istiyorum. Game of Thrones'un Joffrey'sinden bile çok nefret ettim kendisinden. Saplantılı sapığın teki. Bölümler boyunca kendisine aşık olmayan bir kızı -Angie- hapsetmesi, zavallılığı, iğrenç rahatsız edici bakışlarıyla eminim ki daha seyirciyi çok sinir edecek. Oyuncuyu takdir ediyorum o hastalıklı tavrı gerçekten çok iyi takınıyor.<br />
<br />
Junior'un babası Big Jim desen o ayrı bir kötü, çıkarcı güç delisinin teki. Al birini vur ötekine.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrIqtN3bRCacwNOHlmSqN4H1zeNXTSF9hZxA3xA9pVohDvGv8R3tEKoZ_5bbW_BBTY67AxLxa5PJ3qPHwWNn-9l69Zhm2xqRAEYvnPUIQssN7J6jcTmFHHuDyXORvvv038QGXLB_8XAvqO/s1600/under_the_dome_13704714525861.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrIqtN3bRCacwNOHlmSqN4H1zeNXTSF9hZxA3xA9pVohDvGv8R3tEKoZ_5bbW_BBTY67AxLxa5PJ3qPHwWNn-9l69Zhm2xqRAEYvnPUIQssN7J6jcTmFHHuDyXORvvv038QGXLB_8XAvqO/s320/under_the_dome_13704714525861.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Ve Joe ile Norrie var. Kubbenin bir şekilde iletişime geçtiği "güç kaynakları". Tahminimce bu bağlantı keşfedildiğinde bu iki genci kasaba halkı "kurban" etmek isteyecektir. Pembe yıldızların gizemini herhalde daha uzun süre öğrenemeyeceğiz.<br />
<br />
Kasabanın merkezindeki küçük kubbenin altındaki gizemli yumurta var bir de. Artık içinden ejderha mı çıkar, uzaylı mı çıkar bilmiyorum; göreceğiz.<br />
<br />
Bu tür gizemli, bilimkurgulu konseptlerden hoşlanıyorsanız deneyin derim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrqkm_T0b7u2w4SrFoBLmaBftcX0JjlOe2ezkexHi0I1cK6MrdfsR-KDz9sR2_IguPiLs3Mg7ailjz42CXoiGqIg3W4uPCK18KWLUGAxsKez6jCodt6tZ3QSbzrnyrG1Y1l9R1AN26BBzH/s1600/UNDER-THE-DOME-EGG.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="197" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrqkm_T0b7u2w4SrFoBLmaBftcX0JjlOe2ezkexHi0I1cK6MrdfsR-KDz9sR2_IguPiLs3Mg7ailjz42CXoiGqIg3W4uPCK18KWLUGAxsKez6jCodt6tZ3QSbzrnyrG1Y1l9R1AN26BBzH/s320/UNDER-THE-DOME-EGG.jpg" width="320" /></a></div>
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-44907601149520567082013-08-12T22:21:00.001+03:002013-08-12T22:21:30.353+03:00The White QueenBlogu bu sene iyice boşladım, hazır vakit bulmuşken en azından son zamanlarda izlediklerimden başlayayım.<br />
<br />
İngiliz kraliyet ailesi öykülerini pek severim. Özellikle de <b><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Philippa_Gregory">Philippa Gregory</a></b>'nin Tudor hanedanı ve Güller Savaşıyla ilgili bir çok roman yazdığını keşfedince maden bulmuş gibi oldum.<br />
<br />
Gregory dünya çapında "<a href="http://en.wikipedia.org/wiki/The_Other_Boleyn_Girl"><b>The Other Boleyn Girl</b></a>" romanı ile meşhur olmuştu. Krallığın dininin bile değişmesine sebep veren "yuva yıkan kadın" <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Anne_Boleyn"><b>Anne Boleyn</b></a>'nin çarpıcı öyküsü epey ilgi çekmişti.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGI0_AH0tsLd2CHS-tiuxA0R7de7owZNAlpQqQIr5PvDvABXBnaakZJ760B3ifpnYld0lk-b1g0jYshGxL77y7dvCDBKhlgzr_0VhyphenhypheneTHZfuNQAM91dvYRfdY3hrlWAgfRPEL129h5-gsU/s1600/KEY-ART-Starz-Original-Series-THE-WHITE-QUEEN.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGI0_AH0tsLd2CHS-tiuxA0R7de7owZNAlpQqQIr5PvDvABXBnaakZJ760B3ifpnYld0lk-b1g0jYshGxL77y7dvCDBKhlgzr_0VhyphenhypheneTHZfuNQAM91dvYRfdY3hrlWAgfRPEL129h5-gsU/s320/KEY-ART-Starz-Original-Series-THE-WHITE-QUEEN.jpg" width="213" /></a></div>
<br />
Yazar Tudorlar ile ilgili bir sürü kitap yazdıktan sonra hikayenin daha da gerisine gitti ve İngiltere tarihine damgasını vurmuş meşhur Güller savaşı dönemiyle ilgili eserler vermeye başladı.<br />
<br />
<b>Güller Savaşı</b> iki akraba sülale olan <b>Lancaster</b> ve <b>York</b> ailesinin uzun yıllar süren iktidar mücadelesidir. Krallık tacı bir çok kez el değiştirir, bir gün düşman olan yarın dost olur, gerçekten en üst düzeyde paranoyanın yaşandığı kimsenin kimseye güvenemediği bir dönem. Aslında iktidar hırsının insanları ne kadar kötücül noktalara taşıyabileceğinin çarpıcı bir örneği.<br />
<br />
<a href="http://www.imdb.com/title/tt2372220/"><b>The White Queen</b></a> esasen üç kitabın birleştirilmiş hali. Bu kitaplar; diziye ismini veren ve <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Edward_IV_of_England"><b>IV. Edward</b></a>'ın ilginç karısı <a href="http://www.itusozluk.com/li.php?id=7378431"><b>Elizabeth Woodville</b></a>'in odağından hikayeyi anlatan <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/The_White_Queen_(novel)"><b>The White Queen</b></a>; kaynanaların kaynanası ve esasen tarihteki en popüler hanedanlardan biri olan Tudorların sahneye çıkmasını sağlayan <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Margaret_Beaufort,_Countess_of_Richmond_and_Derby"><b>Margaret Beaufort</b></a>'un odağındaki <b>The Red Queen</b> ve bu hikayenin perde arkasındaki tarihe yön vermiş Warwick dükü <b>Richard Neville</b>'in kızının eksenindeki "<b>The Kingmaker's Daughter</b>". Sonuncu kitap henüz dilimize çevrilmedi.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtpSg5b3HQvENZ2428owIKGy1zBqu3BrvipqqdxwyjLCgpFqFONSOjTiY_0N4-RW4-b40OKuvo_8oKY6WG71mxCJwtC8hCTqq32cbrhSttkWvEes04bEYvdfQhwo05ZYsVJjmbSaBKOlRv/s1600/1white_queens.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="163" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtpSg5b3HQvENZ2428owIKGy1zBqu3BrvipqqdxwyjLCgpFqFONSOjTiY_0N4-RW4-b40OKuvo_8oKY6WG71mxCJwtC8hCTqq32cbrhSttkWvEes04bEYvdfQhwo05ZYsVJjmbSaBKOlRv/s320/1white_queens.png" width="320" /></a></div>
<br />
Diziye dönersek ilk önce temel problemlerinden başlayayım. Muhtemelen bölüm kısıtı olduğu için olaylar çok hızlı gelişiyor ve bir çok detay atlanıyor. Oyuncuların yaşlanmaması ve çocuklarının da neredeyse onlara yaşıt gibi durması da diğer bir sorun.<br />
<br />
Ancak öte yandan çok da başarılı oyunculuk performanslarına tanık oluyoruz. <b>Elizabeth Woodville</b>'in annesi <b>Jacquetta Woodville</b>'i canlandıran <a href="http://www.imdb.com/name/nm0005216/?ref_=tt_cl_t10"><b>Janet McTeer</b></a>, ağzını kırmak isteseniz de müthiş bir iş çıkaran <b>Margaret Beaufort</b> rolündeki <a href="http://www.imdb.com/name/nm2380918/?ref_=tt_cl_t2"><b>Amanda Hale</b></a> en dikkat çeken iki isim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgxuUFURt2VXFFAYqAeER5JqpHTBiVwkLY3fzl-6tFPx430-ra3-PHYCfq_pmkOxnrK98K2bCDsy_RbgIb94IkMpSKe_88WipolF8bUJ5tFvSAd01gTmKS07sfwhq2kpLP_fE4BdJ7xYhg/s1600/4097148-low_res-the-white-queen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="168" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgxuUFURt2VXFFAYqAeER5JqpHTBiVwkLY3fzl-6tFPx430-ra3-PHYCfq_pmkOxnrK98K2bCDsy_RbgIb94IkMpSKe_88WipolF8bUJ5tFvSAd01gTmKS07sfwhq2kpLP_fE4BdJ7xYhg/s320/4097148-low_res-the-white-queen.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Başta kedi yavrusu gibi gezen sonradan geleceğin Semra Kaynanası adayı olan <b>Anne Neville</b> ise kendi gıcık kontenjanıma dahil. Tabii üç York kardeşinin annesi Düşes Cecily'i de atlamak olmaz. Ne sinir bozucu insanlarsınız yahu.<br />
<br />
Dizideki büyü konuları ne alaka derseniz Beyaz Kraliçe <b>Elizabeth Woodville</b>, <b>Burgundy</b> sülalesinden ve ailelerinin kökeninin <b>Melusina</b> isimli bir su tanrıçası olduğuna dair efsaneler mevcut. Esasen Woodville sülalesi simya, okült ile pek haşır neşir ve katolikliği pek de takmayan bir aile olduğundan haliyle söylentiler alıp yürümüş.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio_gKGrlQ-4_dHguTzCrslxUNpTW_4ihPgbCDlnyXNFDeGQG_d6rBuuDQqdepkrzaju4LEtAOTaEST1dHT1GVl3vYll2DBRTtL4rEETu-rrGFTpyRNcdZ_V_QIHmhD3JF6b-zeCM49-i6_/s1600/white-queen-tv-show.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEio_gKGrlQ-4_dHguTzCrslxUNpTW_4ihPgbCDlnyXNFDeGQG_d6rBuuDQqdepkrzaju4LEtAOTaEST1dHT1GVl3vYll2DBRTtL4rEETu-rrGFTpyRNcdZ_V_QIHmhD3JF6b-zeCM49-i6_/s320/white-queen-tv-show.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Pek tabii bunun diğer sebebi de <b>Elizabeth Woodville</b>'in pek soylu ailelerden olmayışı, dul ve kral <b>IV. Edward</b>'dan yaşça büyük olduğu halde kralın dikkatini çekmesi ve aşk evliliği yapmalarının da etkisi büyük. Nitekim Elizabeth'in annesi Jacquetta da dul kaldıktan sonra düşesliği umursamayıp bir silahtarla aşk evliliği yapmıştı. O dönemlerde aşk evliliklerinin saçma, her türlü evliliğin de tamamen daha çok statü ve güç için yapıldığını düşünürseniz işin özünde kıskançlığın olduğunu da görebilirsiniz.<br />
<br />
Pek tabii pek dindar hatta dizide betimlendiği kadarıyla Tanrıyla konuştuğunu sanacak kadar kafayı kırmış <b>Margaret Beaufort</b> ve kraliçenin diğer rakiplerinin de o çağda bir kadını yok etmek için kullanılan en basit ve etkili silahı ortaya sürdüklerini düşünebiliriz: Cadılık.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjM-ZVzoRIuXE60mLnehIFB4YOuy3l1Uhe_r3ifGDvnlsJ4RW7o7y5NJbBBhX_jRcFd-k9JLEis-GjbXXddxG9G3A3sakaRkSXOOS-P7RYrX3s1x62HSTwpbdwRw6YL27zSyIRixajo58Ah/s1600/p01b866x.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjM-ZVzoRIuXE60mLnehIFB4YOuy3l1Uhe_r3ifGDvnlsJ4RW7o7y5NJbBBhX_jRcFd-k9JLEis-GjbXXddxG9G3A3sakaRkSXOOS-P7RYrX3s1x62HSTwpbdwRw6YL27zSyIRixajo58Ah/s320/p01b866x.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Bu hikayenin finalinde önünde beş aday olmasına karşın kah annesinin komploları kah diğer rakiplerinin birbirini yemesiyle tahta çıkacak olan <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Henry_VII_of_England"><b>Henry Tudor</b></a> <b>(VII. Henry)</b> altı karısıyla olan hikayeleri pek meşhur olan <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Henry_viii"><b>VIII. Henry</b></a>'nin babasıdır. Oğlunu tahta çıkarmak için her şeyi yapan, oğlu tahta geçince de kah gelinine kah çevresine etmediğini bırakmayan hırslı kaynana <b>Margaret Beaufort</b> ise torunun erkek varisinin yaşayamayıp tahta kızlarının çıktığını görse ne düşünürdü acaba... Üstelik tahta çıkan ikinci kız torunu Elizabeth'in yıllarca hüküm sürdüğünü düşünürsek.<br />
<br />
Dizide her türlü hile hurda, entrika ve ihanet mevcut. Taht ve iktidar hırsı her tarih sahnesinde aynı; insanın tüm değerlerini elinden alıp onu bir canavara dönüştürebiliyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwke-Nk-4tIh84Xgt-JiXk122axs1S2z-HYVW0-SsrY7PXhLR4nqQs1288P3C9aGe54zPUYRLQ5cj-SrIGuQmsm39ImAdtoI0hLjBJ7HwSc_o0uMvWIhWbZOlWqvT0j-w2Ep0AlQriQRso/s1600/wars.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwke-Nk-4tIh84Xgt-JiXk122axs1S2z-HYVW0-SsrY7PXhLR4nqQs1288P3C9aGe54zPUYRLQ5cj-SrIGuQmsm39ImAdtoI0hLjBJ7HwSc_o0uMvWIhWbZOlWqvT0j-w2Ep0AlQriQRso/s320/wars.jpg" width="280" /></a></div>
<br />
Bu arada bu beyaz-kırmızı ne iş derseniz; beyaz gül <b>York</b>, kırmızı gül ise <b>Lancaster</b> hanedanının sembolü. İki aile birleşince kırmızı renk baskın beyazlı Tudor gülü kullanılmaya başlanmıştı.<br />
<br />
Son bir not olarak genç yaşta ölen <b>IV. Edward</b>'ı <a href="http://www.imdb.com/name/nm0000460/?ref_=sr_1"><b>Jeremy Irons</b></a>'ın oğlu <b><a href="http://www.imdb.com/name/nm1796057/?ref_=tt_cl_t6">Max Iron</a>s</b> canlandırıyor. Açıkçası babasının karizmasını kendisinde göremedim, bir kraldan çok boyband üyesine benzese de <b>IV. Edward</b>'ın eğlenceyi, kadınları pek seven bir karakter olduğunu da biliyoruz. Jüri özel ödülüm ise Shakespare'in de eserine konu olan o çağın nefret objesi <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Richard_III_of_England"><b>III. Richard</b></a>'ı canlandıran <a href="http://www.imdb.com/name/nm2902567/?ref_=tt_cl_t3"><b>Aneurin Barnard</b></a>'a gidiyor.<br />
<br />
Dizi daha çok kadın izleyiciye hitap ediyor, eğer benim gibi tarihi kurgu seviyorsanız deneyin derim.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZOYOGM4ZW4i8oFp00SlLwhQeJAH_4-HwLGA6YRANARm9QX9KWFl-zD0PfDOLYCSV0xzzkq4r13-S4edTvFWHLhjYZhX_NPii2Py13XI46lt1s4K8xb6M0v2z9zm4QQWOG-OnMsZwquGot/s1600/white-queen-ep-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="170" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZOYOGM4ZW4i8oFp00SlLwhQeJAH_4-HwLGA6YRANARm9QX9KWFl-zD0PfDOLYCSV0xzzkq4r13-S4edTvFWHLhjYZhX_NPii2Py13XI46lt1s4K8xb6M0v2z9zm4QQWOG-OnMsZwquGot/s320/white-queen-ep-6.jpg" width="320" /></a></div>
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-81355082538197124762013-07-03T19:21:00.003+03:002013-07-03T19:21:39.633+03:00Inferno / CehennemYazın Dan Brown okumak iyi bir kafa dağıtma aracı. Son derece akıcı, hızla okunan bölümler; çeşitli gizemli olaylar derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.<br />
<br />
Pek olumlu başladım ama öyle devam etmeyecek.<br />
<br />
The Lost Symbol tam bir düş kırıklığıydı. Özellikle de finali gerçekten çok kötüydü. Ancak bu kadar büyük gizem nedir hırsıyla kitabı bir günde bitirmiştim. Sonuç fos.<br />
<br />
Yazarın en sevdiğim kitabı açık ara Angels and Demons. Son derece yaratıcı bir öykü ve müthiş mekan tasvirleri. Da Vinci Code'un çok üstünde.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiTokx7DPXL9lJnRfCxc2bOIn-ne6mnrZVz4PHuzYCsKct0IxSXexNXyuf2rGn6feM7gcR0D2ui0KgK__xrKEa8Wyn0k4eqCBbImxHnOUHeM1CXYQTNg2GFCCKWiE0jEYc9RARvy9xGSjx/s320/inferno+image.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgiTokx7DPXL9lJnRfCxc2bOIn-ne6mnrZVz4PHuzYCsKct0IxSXexNXyuf2rGn6feM7gcR0D2ui0KgK__xrKEa8Wyn0k4eqCBbImxHnOUHeM1CXYQTNg2GFCCKWiE0jEYc9RARvy9xGSjx/s320/inferno+image.jpg" /></a></div>
<br />
Tabii şu da bir gerçek Dan Brown yok satmaya başlayınca kitaplarındaki fabrikasyon hava da arttı. Bu biraz da 24 ilk çıktığında inanılmaz heyecanlanarak izlerken ilerki sezonlarda klasik sezon köstebeğini ilk bölümlerde tahmin edebilmemize benziyor. Her şeyin ilki daha cazip, daha heyecanlı.<br />
<br />
Bu romanda da güzel ve çekici bir genç kadınımız, (Sidekick olmazsa olmaz buna zaten itirazımız yok), bir adet sanatsal/dinsel/felsefi bir şeylere fena halde takmış bölüm sonu canavarımız, Langdon'un peşindeki katil, ve çeşitli ters köşelerimiz var. Az önce dediğim gibi ters köşeleri bu sefer çok erken tahmin etmek artık yazarın tekniğini iyice kanıksadığımızı gösteriyor.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgT0BvtsOMMJ-FE67MnjbObhM1t1Z6kv8dhqoYJfGpLny6fs12ob5444HiIA1yOd_TwGFMOrqdNL-nmol6p2nxmfwzz7dpwt8DMEJavWeGdbZMVKq14Wcd-hG4ed7hpgIHUo1bLZfbilDdk/s1030/Sandro_Botticelli_-_Inferno,_Canto_XVIII_-_WGA02854.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="258" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgT0BvtsOMMJ-FE67MnjbObhM1t1Z6kv8dhqoYJfGpLny6fs12ob5444HiIA1yOd_TwGFMOrqdNL-nmol6p2nxmfwzz7dpwt8DMEJavWeGdbZMVKq14Wcd-hG4ed7hpgIHUo1bLZfbilDdk/s400/Sandro_Botticelli_-_Inferno,_Canto_XVIII_-_WGA02854.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Daha çok yeni Floransa'ya gitmeme karşın ilk kez bu sefer mekan tasvirleri diğer kitaplar kadar canlı değildi. İnanılmaz çok ayrıntı vardı ama nedense zihnimde eskisi gibi canlı bir şekilde imgelenmiyordu.<br />
<br />
Ve evet merakla beklediğimiz konu hikayenin bir kısmı Türkiye'de geçiyor. Yabancı bir yapım izlerken Türk bayrağı görmek ya da Benjamin Linus'un Lost'ta "Turkjche biliyür müsünuz" demesini duymak gibi insan garip bir şekilde seviniyor.<br />
<br />
Spoiler vermeyeceğim ama yazın bilhassa zaman geçirirken rahat rahat okuyabilirsiniz. Ama müthiş şeyler beklemeyin, bence kitaptaki büyük sürprizler çok zayıftı. Sadece değindiği konu -nüfus planlaması- oldukça düşündürücü. Hikayenin odağında Dante'nin olması da ilgi çekici.<br />
<br />
Son olarak görünen o ki Dan Brown duraklama devrine girmiş iyice, neyse artık bir kaç senede bir yazdan yaza görüşmeye devam ederiz.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6JcUiCyvJk8pb_Gz_Lx3Oe1dAGmE7G8yx02VOjDbeNBLfFwCLdIWENtjeNrKeE3rq1zCgyaODbKoqm7_QVGwcnPnvJ0jnmN49433whoMCt750E4qzNtNAroJKP0IfUKBOAR_Y9silVlJu/s716/Inferno-Dan-Brown.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="256" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6JcUiCyvJk8pb_Gz_Lx3Oe1dAGmE7G8yx02VOjDbeNBLfFwCLdIWENtjeNrKeE3rq1zCgyaODbKoqm7_QVGwcnPnvJ0jnmN49433whoMCt750E4qzNtNAroJKP0IfUKBOAR_Y9silVlJu/s400/Inferno-Dan-Brown.png" width="400" /></a></div>
<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-84468197441304434722013-07-02T22:35:00.000+03:002013-07-02T22:42:01.896+03:00Son Derece Kişisel Yazı<div class="MsoNormal">
Başlıktan da belli olduğu üzere bu yazı son derece kişisel.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hızlıca özetlemek gerekirse, neredeyse bir ay içinde tüm hayatım değişti. Evlendim, yeni
evime taşındım ve iş değiştirdim.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hayır, saçımın rengi aynı; sadece ufak gölgeler yaptırdım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Adeta bir format M:\ akabinde restart. Ve değişim heyecan veriyor, hatta
biraz da gerginlik!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İşin ilk günleri malumunuz biraz zor geçer. Bir yandan
alışıyorum bir yandan da evde taze fasulye yapmanın sırlarını keşfediyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh914Lb2Cq6eJyTCdf_kITsC_y9j5mplvH1Qc2tGbHluF4jz7Vb27z2vLuI72vpOLOtclySPGFAKNxczDptT8XM9L_VqM4fKsPg6RCcU6w9qUyP4tWnaPumXxhPJzS4iZbkZXVBpmA2fZtM/s720/killbill2karmannghia3.755.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="166" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh914Lb2Cq6eJyTCdf_kITsC_y9j5mplvH1Qc2tGbHluF4jz7Vb27z2vLuI72vpOLOtclySPGFAKNxczDptT8XM9L_VqM4fKsPg6RCcU6w9qUyP4tWnaPumXxhPJzS4iZbkZXVBpmA2fZtM/s400/killbill2karmannghia3.755.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Az önce Kill Bill Vol.2’nin sonuna denk geldim. Ve
tabii ki n.kez gene izledim. Beatrix Kiddo arabasına atlayıp uzaklaştı ben de kumandanın
kapat tuşuna bastım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yazmadan edeceğim bir insanın son sözü nasıl “How I look”
olur. Bill ve son nefesinde bile sönmeyen egosu söz konusuysa tabii ki olur. O
ne güzel müziktir… <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“You look ready”.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
David Carradine müthiş bir oyuncu. RIP. Ayrıca Bill’in en
sevdiği süper kahraman olan Superman ile ilgili tiradı da yıllar geçse
unutulmaz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Neyse uzun lafın kısası The Bride’dan çok daha şanslıyım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Son yıllara göz attığımda adeta zamanın ayaklarımın altından
kaydığını hissediyorum. Evlenen dostlar, doğan çocuklar, çok değil beş on sene
önce bambaşka şeylerin peşinde koşarken şimdi herkesin daha farklı yollar
çizmesi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sanırım Haziran 2013’ü hayatım boyunca hatırlayacağım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjhD4IdMgi_6tvIxuRjdPCM5jxs-tA3ZOwcq98ByR_-fp2KsHs3lmqlRXDoZbsviGGZEmhGOnDKMVGs3bOMoSg3bTTkmrOXvlw1oXNN0Tnv3phlPQJXgyjaDlK8Lv705sSf74WgCWYTBSE/s1500/new-beginnings_t_nv.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjhD4IdMgi_6tvIxuRjdPCM5jxs-tA3ZOwcq98ByR_-fp2KsHs3lmqlRXDoZbsviGGZEmhGOnDKMVGs3bOMoSg3bTTkmrOXvlw1oXNN0Tnv3phlPQJXgyjaDlK8Lv705sSf74WgCWYTBSE/s320/new-beginnings_t_nv.jpeg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ve hazır yazıyı yazarken bahsetmemek olmaz, dediğim gibi neredeyse beş
yıldır çalıştığım iş yerimden ayrıldım. Ve muhteşem dostlarla birlikte. Hep
birlikte yürüyeceğim ve çok sevdiğim…</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hikaye devam ediyor, bakalım bu müthiş hızlı yıl daha neler
getirecek…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Sizi seviyorum.<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
O kadar bahsi geçti buyrun son sahne:</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/NL7nLSSSWjw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-29906284534883173752013-05-30T13:20:00.000+03:002013-05-30T13:24:07.096+03:00İstanbul Erkek Lisesi<div class="MsoNormal">
İstanbul Erkek Lisesi, 8 yılımı geçirdiğim sayısız anıya ev sahipliği yapmış ve
güzel dostlarla tanışmamı sağlayan sevgili okulum. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Duygusal bir giriş oldu ama konu İEL olunca böyle
hissetmemek elde değil. On bir yaşında küçük çocuklar olarak başlayan hikaye
hala devam ediyor. Mezun olmamız üzerinden dokuz sene geçti ve dostlarımızla on
altıncı seneyi dolduruyoruz. Yazınca bir geri çekildim de, vay be dedim
hakikaten. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Geçtiğimiz Pazar okulumuzun Aşure Günüydü, bu sene 129.
Yılını kutluyor. Ben de oradaydım, orada olmak da çok iyi geldi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioXb4yCD51iQqAPdAxED6J9HQvTTdxJ1uVMDcsn9J5a6Bigu9OeBHmcjsfBKylvbxvqdmklI9bFnkJxoz3f1ZYN98WAHbNe49lnOjdEKhXQvM0J8ys6EcKth8Mw-sd2FRoBFkOnKNfEGS0/s1600/siyahuzerisaritop.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioXb4yCD51iQqAPdAxED6J9HQvTTdxJ1uVMDcsn9J5a6Bigu9OeBHmcjsfBKylvbxvqdmklI9bFnkJxoz3f1ZYN98WAHbNe49lnOjdEKhXQvM0J8ys6EcKth8Mw-sd2FRoBFkOnKNfEGS0/s320/siyahuzerisaritop.gif" width="239" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
"Özel" yerleri ziyaretler, (Dirty, The Inn ve niceleri...) uzaktan tanıdığın simaları görmek,
yıllardır görmediğin kişilerle sanki sadece pause tuşuna basılmış gibi muhabbet
etmek, hepsi bunun güzel parçaları. Ve pek tabii değişimler… Evlenenler, yeni
meslekler, hikayeler. Çocuğuyla gelen bir çok mezun vardı, bizim ekipten henüz
çocuk haberi yok. Ama birkaç seneye bahçede koşuşturmalarını görürüz.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu his zaten güzel olan, süveterli çocukların şimdi hepsinin
farklı hayatları, sorumlulukları ve aileleri var. Simalar çok değişmedi ama
“büyüdük”. Kikirdeyerek bahçede dolaşırken şimdi nikah şekerlerinden, iş
sorunlarından konuşuyoruz, bir sürü planlar yapıyoruz. Bunu yaşamak da çok
güzel. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFhCJe6rlFmiFpyTJAT-S35Z9FH6UN_4XDnJUjB3zz-TLnUBCaLKn1ErMsos0len5TtSVKbYk50PBsQNDKsPUmiT1B-yi7BW0hiwCeUswMZopOOUq10IFgSt9WLdeTk_nqJ30Y75DLpGIb/s1600/istanbul-erkek-lisesi-kabatas-6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFhCJe6rlFmiFpyTJAT-S35Z9FH6UN_4XDnJUjB3zz-TLnUBCaLKn1ErMsos0len5TtSVKbYk50PBsQNDKsPUmiT1B-yi7BW0hiwCeUswMZopOOUq10IFgSt9WLdeTk_nqJ30Y75DLpGIb/s320/istanbul-erkek-lisesi-kabatas-6.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Okula ilk kez içeri girip o meşhur renkli tavanını, heybetli
merdivenlerini gördüğüm anı hatırlıyorum. Çok etkilenmiştim. İEL hayatımda çok
büyük yer tutan ve kişiliğimin gelişiminde önemli katkıları olan bir yer.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Bu gece son” üzerinden dokuz sene geçti, biz kaldığımız
yerden devam ediyoruz. 2017 mezunlarını görüyoruz, daha yaşanacak çok hikaye ve
belki de gelecekte olacak yeni İEL’liler var.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
İstanbul’un yıldızı erkek lisesi <span style="font-family: Wingdings;">J</span> Kravatlar fora!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOXh5SH-xlU-h3g1q20d0VfE-xjkJ7RWsAv12dsLjA5BqahJWr2lLtnFoJivPeDAF3y8pkUK9yBRGXk84k6TMdFRud7LQhGkxG1zhL-3kerW8UecqHEGz4EmZEvylkQ6cvd3tIY9Rn6A_S/s1600/383569_619838334712379_1850652055_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOXh5SH-xlU-h3g1q20d0VfE-xjkJ7RWsAv12dsLjA5BqahJWr2lLtnFoJivPeDAF3y8pkUK9yBRGXk84k6TMdFRud7LQhGkxG1zhL-3kerW8UecqHEGz4EmZEvylkQ6cvd3tIY9Rn6A_S/s320/383569_619838334712379_1850652055_n.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8374653788543780629.post-24722583525978382022013-05-29T21:57:00.001+03:002013-05-29T22:02:41.948+03:00Fifty Shades of GreyDayanamıyorum yazacağım. Son zamanlarda okuduğum en kötü "şey".<br />
<br />
Issız adamın erotik hali bu esasen. Baş karakter Christian Grey de çok gizemli, yakışıklı, kimseye bağlanamıyor, rafine zevkleri var, piyano çalıyor geceleri, gözler dolu dolu, bir yandan hiçbir şeyi takmıyor ama aslında özünde çok hüzünlü falan filan. Ama Ana ile aynı yatakta uyuyor -Issız Adam da çarşafları değiştirmemişti- aslında his duyuyor ondan ötürü çok romantik aslında. Öf.<br />
<br />
Kitabın yarısına geldiğimde gerçekten sıkıldım. Kalanını resmen scanleyerek okudum. Aslında son derece sıradan bir kız olan Ana'nın güzel, zengin, sosyal arkadaşı Kate'i sollayıp Christian'ı etkilemesi falan buram buram umut tacirliği.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheC5jfFcyatcgozt2m6Q9FhU-c-uh8ZhDpln54oVEHLgquBIvzzrW_NEqdWGRsQkgr203gcCCdNXEFeOksflg6txl3xD-W5wE95ULDggygdw_uEWdP1Y_4zZaQYELBYrzXrR7i86NOE-PR/s1600/shades-of-grey-cover.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheC5jfFcyatcgozt2m6Q9FhU-c-uh8ZhDpln54oVEHLgquBIvzzrW_NEqdWGRsQkgr203gcCCdNXEFeOksflg6txl3xD-W5wE95ULDggygdw_uEWdP1Y_4zZaQYELBYrzXrR7i86NOE-PR/s320/shades-of-grey-cover.jpg" width="206" /></a></div>
<br />
Ana çok masum bu arada ama "aşkından" sayısız hediyeler, jetlerde sürpriz seyahatler falan adamın kölesi oluyor. Tamamen duygusal. Eminim kendisi berber çırağı olsa Christian'ı aynı coşkuyla severdi.<br />
<br />
Belki daha küçük olsaydım Christian Grey karakteri çekici gelebilirdi ama yıllardır o kadar çok böyle karakter ve ilişki gördük ki sayısız yerde hakikaten iç kıymaktan başka bir işe yaramadı. Ama şunu anlıyorum ki Issız Adam işi evrensel, yoksa bu kadar sıkıcı ve sürekli tekrarlar içeren bir kitabın -dudak ısırma işinde artık cidden tiklenesim geldi bir süre sonra- bu kadar satması başka türlü açıklanamaz.<br />
<br />
Adamın adı bile Grey ya, of tamam çok grisin karmaşıksın büyük deden bile soyadından geleceği hesaplamış. Ayrıca bu adam sürekli kıza mail atarken nasıl çalışıyor o koskoca holdingi yönetiyor o da ayrı bir konu.<br />
<br />
Bu arada kitap aslında Twilight'ın bir fan fiction'ı iken bu hale dönmüş bir de üzerine bestseller olmuş. Esasen beyaz dizi kitaplarının "modern" versiyonu dışında bir şey değil. Filmi de çekilecekmiş, Anlamazdın'ı ödünç mü versek soundtrack'i için?<br />
<br />
Özetle ben ettim siz etmeyin, hatta iki tane de devam kitabı varmış; işim olmaz.<br />
<br />Aurorahttp://www.blogger.com/profile/14586298475086189143noreply@blogger.com1