Eylül ayını geride bırakırken neler olduğuna kısaca bir göz atmak gerekirse: Yoğun arayışımın sonunda iki tane yeni abiye elbisem oldu, Bayram gezi programı tamam artık gün sayıyorum, kuğu kardeşim evlendi ve ben de ilk kez hayatımda nikah şahidi oldum, çok güzel bir düğün oldu çok eğlendik; ve son olarak da çiçeği kaptım.
Şimdi abiye ve düğünden sorumlu alter egom Lüks Nermin'i biraz dinlenmeye alıp Metalci olan Ben'i uyandıralım. Açıkçası kendisi Iron Maiden Maiden England World Tour ile Amerikayı salladığından beri hop oturup hop kalkıyor. Eh böyle bir setlist, böyle bir sahne şovu; hangi Maiden fanı heyecanlanmaz ki?
Olaya tam hakim olmayanlar için bilgi vermek gerekirse, Maiden England 1988'de yayınlanan Seventh Son of a Seventh Son'un turnesinin (7th Tour of a 7th Tour) İngiltere ayağındaki müthiş konser kaydının ismi.
Ortaokuldayken bu kaydın video kasedini bulduğumda çok heyecanlanmıştım. Sayısız kez izlendi, öyle ki Bruce'un nerede anons yaptığından ergenlik aşkım Adrian'ın hangi gitarları kullandığından nereye bakıp nerede vokal yaptığına kadar ezberlemiş hale gelmiştim. Hoş Live After Death ya da bu kaydı dinlerken hala anonslar aklımdan geçiyor, resmen aklıma yerleşmiş. (Aklıma Fear of the Dark diyen Blaze'e "You" diye cevap veren seyirci geldi. Bu hikayeyi yaratan kayıt için bkz: A Real Live One)
Ve yıllarca Maiden gelsin diye bekledikten sonra sonunda 19 Haziran 2011'de Iron Maiden İstanbul'a geldi, hep duymayı hayal ettiğimiz "Scream for me İstanbul" çığlığını duyduk, gerçekten unutulmaz bir gündü. Ama...
Öncelikle konser maalesef Küçükçiftlik Park'taydı. Videolarda hep gördüğümüz on binlerce insanla onları izleme hayalimiz kursağımızda kalmıştı. Hatırlıyorum yıllarca beklenen olay anons edildiğinde sırf konserin yeri yüzünden herkeste bir burukluk hakimdi ve beklenen coşku gösterileri olmamıştı. Girişteki izdiham, organizasyondaki bozukluklar hep olumsuz hatıralar olarak kaldı. Bir de Maiden'ın yıllardır sürdürdüğü setlistte yeni albüme ağırlık verme geleneği de gelince; bir çok insanın tam olarak hayal ettiği konser olamadı - ne kadar konser sonunda çok mutlu olsak da.
Tamahkarlık etmeyeyim ama bu konser bana yetmedi, hem de hiç. Bu sene Maiden England turnesi duyurulup Amerika'da başlayınca heyecanlandım. Çünkü setlistteki en "yeni" parça 1992 yılına aitti.
Tamamen klasiklerden oluşan ve Maiden England konserinin setlistini andıran bu müthiş konserler zincirinden ilk görüntüler gelmeye başladıkça fikir giderek kafama yatmaya başladı. Bize gelmezlerse, ben onlara gelecektim!
Son cümleyi bir çok Maiden fanı hayatında defalarca söylemiştir. Ancak bir aksilik olmazsa ve ülkemize uğramazlarsa kesin kararlıyım. Özellikle Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde bilet fiyatları da oldukça hesaplı oluyor. Hem Türkiye'de saha içi fiyatına özel sahne önü bileti alıyor, böylece sevdiğiniz grubu burnunuzun dibinden görebiliyorsunuz.
Şu anda düzenli olarak turne tarihlerini takip ediyorum. İlk olarak Donnington - Download Festival'da headliner olarak açıklandılar ki kendilerinin aynı yerde verdikleri 1992 - Live at Donnington konser kayıtları da ayrıca bir klasiktir. (Running Free'de sahneye konuk sanatçı olarak Adrian Smith çıkar böylece şimdiki kadro sadece o ana özel sahnedeydi)
Seneye Maiden'ı her parçası ayrı klasik olan efsanevi setlistiyle kanlı canlı burnumun dibinde izlemek ve konser konusundaki son uktelerimden birini daha doldurmak istiyorum. Hala içimdeki fangirl'ün en bağlı olduğu şey kesinlikle Iron Maiden ve her daim müzik grupları içinde benim için yerleri ayrı olacak.
Son olarak bu müthiş turnenin müthiş setlistini sizlerle paylaşayım. Parçaların her biri ayrı efsane.
Up the Irons!
Moonchild
Can I Play With Madness
The Prisoner
2 Minutes to Midnight
Afraid to Shoot Strangers
The Trooper
The Number of the Beast
Phantom of the Opera
Run to the Hills
Wasted Years
Seventh Son of a Seventh Son
The Clairvoyant
Fear of the Dark
Iron Maiden
Encore:
Churchill's Speech
Aces High
The Evil That Men Do
Running Free
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder