Daha önceki Tarot ile ilgili yazımda Büyücü ve Güç kartları arasındaki ilişkiyi, sembolik
yorumlanışını yazmıştım. Bu sefer de iki kart arasındaki ilişkiyi
inceleyeceğiz.
Konumuz Aşıklar (The Lovers) ve Şeytan. (The Devil) Öncelikle iki kartı inceleyin, iki karttaki tema bir yandan çok benzer bir yandan da çok farklı.
Aşıklar kartında parlak ve canlı renkler hakim. Kartın
tepesinde tüm ihtişamıyla güneş parlarken bir melek kollarını açıp
karttaki çifti kutsuyor. Bu çift sembolik olarak Adem ve Havva tasviri.
Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak kartı biraz daha
dikkatli inceleyelim. Kadının hemen solunda üzerinde yılan gezen bir elma ağacı
ve erkeğin sağında ise alev almış bir ağaç duruyor. Bu ağaç keltçe Fearn isimli yeraltı tanrısı Bran'ın (Anwyn) sembolü olan Kızılağaç. Ateş elementini simgeliyor.
Bir çok tarot kartı gibi Aşıklar kartı da hem olumlu hem de
olumsuz anlamlar içerir. Bize bir yandan bir meleğin kutsadığı iki insanı
gösterirken diğer yandan da Adem’in cennetten kovulmasına sebep olan yasak
meyvenin bulunduğu ağacı ve insanın içinde bastırdığı tutkuyu (alevleri)
hatırlatır. Yanan ağaç da yeraltı tanrısı ile ilişkilidir ki bu da bastırılmış duyguları ve bilinçaltını simgelemektedir.
Ancak diğer kartımıza kıyasla bu kartta bu konuyla ilgili
sadece uyarı vardır. Uyarının sonucunu yapılan seçim belirler. Tıpkı meyvenip
yenip yenmemesi gibi.
Doğru kartlarla birlikte yorumlandığında Aşıklar
kartının anlamı olumludur, ama gerçek bir mutluluk tavsiri arıyorsanız mesela küçük arcana destesinden kupa onlusu (ten of cups) bunu en güzel yansıtan kartlardan biridir. Aşıklar kartı ayrıca verilen kararlarda içsel (sezgisel) hareketlerin ya da dışsal (mantıksal) hareketlerin tek başına yeterli olmayacağını iki yapının da uyum içinde ilerlemesi gerektiğini anlatır. Bu durum kadın-erkek figürleri ile anlatılmıştır. Genelde bu tür simgelerde kadın içsellik/yin enerjisi/sezgileri temsil ederken, erkek dışsallık/yang/eylemleri temsil eder.
Şeytan kartına baktığımızda ise çok daha karanlık bir tablo
ile karşılaşırız. Gene kartta iki çıplak insan bulunur ancak bu sefer insanlar melek yerine fonda duran
Baphomet tasviri (burada hristiyanlık motifine göre Şeytan olarak çizilmiştir)
gibi onların da boynuzları vardır.
Karttaki asıl çarpıcı detay ise bu iki insanın birbirine
zincirlerle bağlanmış olmalarıdır. Ancak en önemli detay şudur ki kişilerin
boynundaki zincirler son derece gevşektir, zorla bağlanmış bir halleri yoktur.
Gene bu kartta da bu sefer kadının “kuyruğunda” meyve, erkeğin “kuyruğunda” ise
ateş bulunur. Bu ise iki kartta da insanın bastırılmış karanlık yüzünü
yansıtır. Örneğin Ay kartı bu yönlerin uyanışını simgeler.
Şeytan kartına odaklanırsak, aslında mesaj açıktır. Bu
karttaki iki insanın birbirine bağımlılıklarının, zincirlerinin tek sebebi
kendilerinin böyle olmasını istediği içindir. İstedikleri anda zincirlerini
çıkarıp atabilirler ama kimi zaman korku kimi zaman yoksunluk hissi bunu
yapmalarını engeller.
Sadece karşı cins ilişkisi ile anlamı sınırlamayalım. Şeytan
kartı tüm bağımlılıkları simgeler. Seks, ilişki, para, kumar ve niceleri.
Hepsinde de aslında zorunluluktan değil, zorunluluk hissi verilmiş koşullu bir
bağımlılık hissi vardır.
Şeytan kartı aynı zamanda korkuyu da simgeler. Kişiler
değişimden kaçmaya, kaybetme karşı o kadar korku içindedirler ki, ellerinde
olanları ya da olduğunu sandıkları şeyleri bırakmaya cesaret edemezler. Bu
duygular genelde sahte mutluluklar yaratsa da aslında kart kadar karanlık bir
“cehennem” kişinin kendi içinde devinimini sürdürür.
Bu motifi biraz daha açalım. Şeytan tasvirinin havadaki eline bakarsanız, Satürn sembolünü yaptığını görürsünüz. Satürn yani Yunan Mitolojisindeki adıyla Kronos zaman tanrısını temsil eder. Mitolojik ve astrolojik anlamı Satürn'nün acımasız bir eğitmen olmasıdır. (Zaman ve deneyimlerle gelen tecrübeler) Bu kartta da insanlar zaafları ile "eğitilirler". Kimi aynı hataları defalarca yaparak, kimi ise kısa ve acılı süreçlerle.
İnsanın içinde her zaman ulaşmaktan çok daha haz veren
imkansıza ulaşma dürtüsü varolacaktır, ancak her zaman kişi kendine sormalıdır:
“Zincirlerin kaderi olduğunu düşünen bir kurban mı olmalıdır, yoksa gerçekten
cesareti bulup bu esarete son veren mi?”
Bazen en doğrusu Delinin (The Fool) yaptığı gibi uçurumdan atlamayı
denemektir, bazen ise Ermiş (The Hermit) gibi kendi ışığının kandiliyle kendi yolunu çizmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder