7 Mayıs 2012 Pazartesi

Tarot // Aşıklar & Şeytan


Daha önceki Tarot ile ilgili yazımda Büyücü  ve Güç kartları arasındaki ilişkiyi, sembolik yorumlanışını yazmıştım. Bu sefer de iki kart arasındaki ilişkiyi inceleyeceğiz.

Konumuz Aşıklar (The Lovers) ve Şeytan. (The Devil) Öncelikle iki kartı inceleyin, iki karttaki tema bir yandan çok benzer bir yandan da çok farklı.

Aşıklar kartında parlak ve canlı renkler hakim. Kartın tepesinde tüm ihtişamıyla güneş parlarken bir melek kollarını açıp karttaki çifti kutsuyor. Bu çift sembolik olarak Adem ve Havva tasviri.

Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak kartı biraz daha dikkatli inceleyelim. Kadının hemen solunda üzerinde yılan gezen bir elma ağacı ve erkeğin sağında ise alev almış bir ağaç duruyor. Bu ağaç keltçe Fearn isimli yeraltı tanrısı Bran'ın (Anwyn) sembolü olan Kızılağaç. Ateş elementini simgeliyor. 


Bir çok tarot kartı gibi Aşıklar kartı da hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerir. Bize bir yandan bir meleğin kutsadığı iki insanı gösterirken diğer yandan da Adem’in cennetten kovulmasına sebep olan yasak meyvenin bulunduğu ağacı ve insanın içinde bastırdığı tutkuyu (alevleri) hatırlatır. Yanan ağaç da yeraltı tanrısı ile ilişkilidir ki bu da bastırılmış duyguları ve bilinçaltını simgelemektedir.

Ancak diğer kartımıza kıyasla bu kartta bu konuyla ilgili sadece uyarı vardır. Uyarının sonucunu yapılan seçim belirler. Tıpkı meyvenip yenip yenmemesi gibi.

Doğru kartlarla birlikte yorumlandığında Aşıklar kartının anlamı olumludur, ama gerçek bir mutluluk tavsiri arıyorsanız mesela küçük arcana destesinden kupa onlusu (ten of cups) bunu en güzel yansıtan kartlardan biridir. Aşıklar kartı ayrıca verilen kararlarda içsel (sezgisel) hareketlerin ya da dışsal (mantıksal) hareketlerin tek başına yeterli olmayacağını iki yapının da uyum içinde ilerlemesi gerektiğini anlatır. Bu durum kadın-erkek figürleri ile anlatılmıştır. Genelde bu tür simgelerde kadın içsellik/yin enerjisi/sezgileri temsil ederken, erkek dışsallık/yang/eylemleri temsil eder.


Şeytan kartına baktığımızda ise çok daha karanlık bir tablo ile karşılaşırız. Gene kartta iki çıplak insan bulunur ancak  bu sefer insanlar melek yerine fonda duran Baphomet tasviri (burada hristiyanlık motifine göre Şeytan olarak çizilmiştir) gibi onların da boynuzları vardır.

Karttaki asıl çarpıcı detay ise bu iki insanın birbirine zincirlerle bağlanmış olmalarıdır. Ancak en önemli detay şudur ki kişilerin boynundaki zincirler son derece gevşektir, zorla bağlanmış bir halleri yoktur. Gene bu kartta da bu sefer kadının “kuyruğunda” meyve, erkeğin “kuyruğunda” ise ateş bulunur. Bu ise iki kartta da insanın bastırılmış karanlık yüzünü yansıtır. Örneğin Ay kartı bu yönlerin uyanışını simgeler.

Şeytan kartına odaklanırsak, aslında mesaj açıktır. Bu karttaki iki insanın birbirine bağımlılıklarının, zincirlerinin tek sebebi kendilerinin böyle olmasını istediği içindir. İstedikleri anda zincirlerini çıkarıp atabilirler ama kimi zaman korku kimi zaman yoksunluk hissi bunu yapmalarını engeller.

Sadece karşı cins ilişkisi ile anlamı sınırlamayalım. Şeytan kartı tüm bağımlılıkları simgeler. Seks, ilişki, para, kumar ve niceleri. Hepsinde de aslında zorunluluktan değil, zorunluluk hissi verilmiş koşullu bir bağımlılık hissi vardır.

Şeytan kartı aynı zamanda korkuyu da simgeler. Kişiler değişimden kaçmaya, kaybetme karşı o kadar korku içindedirler ki, ellerinde olanları ya da olduğunu sandıkları şeyleri bırakmaya cesaret edemezler. Bu duygular genelde sahte mutluluklar yaratsa da aslında kart kadar karanlık bir “cehennem” kişinin kendi içinde devinimini sürdürür.

Bu motifi biraz daha açalım. Şeytan tasvirinin havadaki eline bakarsanız, Satürn sembolünü yaptığını görürsünüz. Satürn yani Yunan Mitolojisindeki adıyla Kronos zaman tanrısını temsil eder. Mitolojik ve astrolojik anlamı Satürn'nün acımasız bir eğitmen olmasıdır. (Zaman ve deneyimlerle gelen tecrübeler) Bu kartta da insanlar zaafları ile "eğitilirler". Kimi aynı hataları defalarca yaparak, kimi ise kısa ve acılı süreçlerle.

İnsanın içinde her zaman ulaşmaktan çok daha haz veren imkansıza ulaşma dürtüsü varolacaktır, ancak her zaman kişi kendine sormalıdır: “Zincirlerin kaderi olduğunu düşünen bir kurban mı olmalıdır, yoksa gerçekten cesareti bulup bu esarete son veren mi?”

Bazen en doğrusu Delinin (The Fool) yaptığı gibi uçurumdan atlamayı denemektir, bazen ise Ermiş (The Hermit) gibi kendi ışığının kandiliyle kendi yolunu çizmek.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder