Malumunuz yaz geldi, aktivite dönemi başladı ve tabii ki bir çok şey gibi blog yazma işi de tavsadı.
Önceki hafta kısa bir Kaş turu yaptım, oldukça iyi geldi. Hem eğlenceli hem de bol yüzmeli bir tatil oldu. Gitmeyi düşünüyorsanız hiç ertelemeyin derim.
Ve döndükten sonra bir kaç günlük dinlenme sonrası Çarşamba günü Tuborg Goldfest başladı.
İlk günün headliner'ı Evanescence idi. Öncesinde Pentagram'a yetiştik, iyi bir kalabalık vardı; sahne önü nispeten boştu. Açıkçası festival açısından esas derdim bir çok kişi gibi Guns and Roses'ı daha doğrusu Axl Rose'u görmekti. Ancak benim açımdan
Evanescence beni şaşırttı.
Canlı performansta zorlandığı söylenen -hatta özellikle My Immortal videolarında da gözlemlediğim- Amy Lee son derece iyi bir konser çıkarttı. Sesi gayet güçlüydü, ekibi iyiydi. Özellikle de davulcusu. (Hem müzikal hem fiziksel açıdan :) )
Tek sorun Amy Lee'nin Flaş 2 Düğün Salonu konseptinde giyinmiş olmasıydı. Kullandığı vücut simlerini unutmak istiyorum, Ebru Gündeş bile sadece yüzüne sürüyor.
Genel olarak eğlenceli hatta moda tabirle "keyifli" bir konser izledik.
Cuma günü esas gündü tabii. GNR dışında en çok izlemek istediğim grup Apocalyptica'ydı ve maalesef sadece 10 dakika gecikmemize karşın erken çıktıklarını ve konseri de kısa kestiklerini fark ettik. Yaklaşık 1,5 parça dinleyebildik; üzücüydü. Bir dahakine diyorum artık.
Ve son derece dakik bir şekilde GNR ve Axl Rose sahnede. Son haline göre kilo vermişti, "Axl bitti" yorumlarına inat tam 2 saat 45 dakika sahnede kaldı, grup tam 29 parça icra etti.
"93 konseri başkaydı yaa" yorumunu bu noktada anlamsız buluyorum. Neticede aradan 20 sene geçti ve haliyle mucize beklememek lazım. Tüm klasikler çalındı, seyirci özellikle baba parçalarda son derece katılımcıydı.
Başlarda ses oldukça kötü geliyordu, konser ilerledikçe nispeten daha iyi hale geldi. Küçük Slash adını verdiğim imaj olarak Slash'a oldukça benzeyen gitaristin soloları oldukça iyiydi ama gene de bu kadar imaj benzerliği gereksizdi bence.
Ayakta oramız buramız uyuşurken GNR sahnede canavar gibi takıldı. Ayrıca bir noktaya değinmek isterim ki Axl adeta bir Maksim Gazinosu assolisti gibi sürekli giysi değiştirdi hatta kimi zaman mikrofon ayaklığı bile giysisine uygun renklerde karşımıza çıktı.
Ve en en en önemli detaylardan biri. Orta boylu bir insan olarak çok önlerde bulunsam bile göremediğim için her daim parmak ucunda dikile dikile konser izlemekten haliyle hiç hoşlanmıyorum. Park Orman bu açıdan işi çözmüştü, sahne yüksekliği çok iyiydi. Bu sayede nerdeyse hiç debelenmeden tüm grupları rahat rahat izledim.
Bir sonraki gün In Flames ve Within Temptation vardı ama gitmedik; o yüzden bir yorum yapamayacağım.
Güzel ve eğlenceli bir festivaldi, dediğim gibi konserleri rahat rahat izlemenin tadı bambaşka. Gene de gelecek sene çok daha hastası olduğum grupları izleme dileğini de tutuyorum
Son bir not; Iron Maiden 1988 Maiden England turunu andıran tamamen klasiklerden oluşan müthiş bir setlistle Amerika'yı turluyor umarım bize ya da Avrupa'nın yakın bir yerlerine de uğrarlar da n dakikalık yeni dönem progressive parçalar yerine anıra anıra The Clairvoyant söyleriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder