10 Şubat 2013 Pazar

House of Cards

Billboardlarda reklamını görüyordum bu dizinin. Kevin Spacey taş bir tahtta ellerinden akan kanlarla oturuyor. Hedefi de Amerika'nın başkanı olmak. Gayet çarpıcı.

İşin özeti: Kevin Spacey döktürüyor. Sürekli seyirci ile diyalog halinde olması da ayrıca hoşuma gitti. "Tıpkı Fight Club'da Edward Norton'ın yaptığı gibi" derken dizinin yapımcısının David Fincher olduğunu öğrendim. Hatta ilk bölümü de kendisi yönetmiş.


Eskiden sinemanın yanında ikinci sınıf bulunup burun kıvrılan TV yapımları konusunda işler değişeli çok oldu. Fenomen dizilerin oluşması ile artık sinemadan tanıdığımız pek çok ünlü oyuncuyu kah mini dizilerde kah uzun soluklu yapımlarda görebiliyoruz. Üstüne üstlük Oscar'ın yanı sıra şakır daha çok ödül toplayabiliyorlar.

Politikanın çirkin yüzlerini bol bol görüyoruz hikayede. Sayısız ihanet, iftira, herkesin birbirinin açığını kollaması; sağlam kurgularla karşımıza çıkıyor. Pek tabii inceden güncel olaylara göndermeler mevcut.


Bazen basit bir dedikodunun herşeyin nasıl değişebileceği ve insanların manipulasyonla kolayca nasıl yönetilebileceği esas konu aslında. -Ve tabii medyanın ne kadar tehlikeli bir silah olduğu. Bazen çok sert geri tepebilen.

Diziyle ilgili en ilginç detay ise sezonun tüm bölümleri yapımcı Netflix'in sitesinde aynı gün yayınlanmış olması. Özetle her hafta beklemeden tüm sezonu tak diye online izliyorsunuz. Beklemek ve merak etmek çok güçlü bir dürtü malum, başta Lost olmak üzere pek çok yapım bu duyguya oynayarak fenomen olmayı başardı. Acaba bu düşünceye tamamen zıt geliştirilmiş bu strateji nasıl bir sonuç verecek gerçekten merak ediyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder