Soğuk savaş döneminde İngiliz İstihbaratında bulunan bir Rus köstebeğinin peşine düşünüyoruz. Hikayenin ana karakteri Gary Oldman'ın mükemmel bir şekilde canlandırdığı George Smiley.
Gary Oldman sevgim epey köklüdür; unutulmaz rolleri de saymakla bitmez. Bram Stoker's Dracula ve The Scarlett Letter'da canlandırdığı kışkırtıcı karakterler, Leon'da nefret etmenize karşın garip bir yakınlık hissettiğiniz psikopat Stansfield, Immortal Beloved'da sizi de kendi dramının içine çeken Ludwig van Beethoven, Interstate 60'de matrak yönünü konuşturduğu O.W. Grant, benim gibi Harry Potter sevenleri adeta ödüllendirdiği Sirius Black, yeni Batman serisi'nin önemli karakteri Jim Gordon (her filmde ona bir şey olacak diye geriliyorum ki bu sefer fragmanlardan gördüğüm kadarıyla işler pek parlak değil) ve daha saymakla bitmeyecek niceleri...
Madem Oldman'ı bu kadar övüp rahatladım, filme geri döneyim. Dediğim gibi bir dönem yapımı, her sahnede müthiş detaylar ve özen sürekli karşınıza çıkıyor. İstiklal Caddesinde geçen sahne özellikle müthiş, duvardaki afişlere kadar kareyi durdurup inceleme isteği uyandırıyor. Gene de bir hata buldum, uzaktan bir çekimde okul otobüsü görünüyordu; tamam susuyorum.
Diğer önemli bir isim yılların eskitemediği oyuncu John Hurt. Control rolünde kısa ama çarpıcı bir performansla karşımıza çıkıyor.
Yapım tam anlamıyla eski casusluk filmlerinin havasını taşıyor. Ağır ilerleyen bir hikaye içindeyiz ve bu satırları yazan kişi de ağır hikayelerden genelde pek hoşlanmaz; ancak gözünüzü bile kırpmadan iki saatten fazla bir süre boyunca siz de Smiley ile birlikte köstebeği bulma serüvenine dahil oluyorsunuz.
Diğer önemli isimler genelde donuk ve özünde romantik adam rollerinde görmeye pek alıştığımız Colin Firth (King's Speech'i ayrı tutuyorum ve bu rolde gene donuk olmasına karşın çizgisinden farklı bir karakterde) ve özellikle son zamanlarda fantastik filmlerde "en kötü adam" rollerinde görmeye alıştığımız Mark Strong.
Son olarak Inception'da dikkatimizi çeken ve The Dark Knight Rises'da Batman'in düşmanı olarak karşımıza çıkacak Tom Hardy'i de unutmamak lazım.
Bu kadar ismi tek tek saymamak elde değil; zira müthiş görüntüler eşliğinde gerçekten başarılı oyunculuklar izliyorsunuz. Özellikle filmin final sahnesi unutulmayacak kadar etkileyici. O nasıl bir bakıştır Mark Strong!
Haliyle filmle ilgili detay vermeyeceğim ama özellikle Soğuk Savaş dönemi filmlerini ve casusluk/polisiye tarzını seviyorsanız mutlaka izlemelisiniz.
Yapımın sinemada izlediğim ilk fragmanında X-Men: First Class'ın müziklerini besteleyen Henry Jackman'ın "Frankenstein's Monster" isimli parçası kullanılmıştı.
Ayrıca en iyi erkek oyuncu, uyarlama senaryo ve film müziği dalında üç dalda Oscar'a aday gösterildi. En iyi İngiliz Yapım ve uyarlama senaryo dalında da Bafta ödülünü kazandı.
Bu da filmin fragmanı, iyi seyirler.
***Spoiler'ımsı***
YanıtlaSilYazını okuduktan sonra filmi izledim. İzlerken de yemek yerim dedim, hata etmişim. Baya' bir detay kaçırdım başında. Tekrar izleyeceğim gibi duruyor.
Okul otobüsü gördüğün yer otelin camındaki yansıma mı merak ettim.
Aklımda kalacak en güzel sahne muhtemelen Bill, the unpayed bill, ile Jim arasındaki konuşma. Neden beğendiğimi anlatmam uzun olur, çok detay var.
+ What are you good at?
- Nothing, sir.
+ You're a good watcher then, eh? Us loners always are.
Güzel film, beğendim. Teşekkürler.