Kısaca değinmek gerekirse, John Carter; Tarzan serisi ile de tanıdığımız Amerikalı yazar Edgar Rice Burroughs'un Barsoom Serilerinin ana karakteri. İzlediğimiz filmde 1912'de yayınlanan serinin ilk eseri A Princess of Mars'tan uyarlanmış. Filmin hedef kitlesi erkekler olduğundan, prensesli bir başlık da ilgi çekici gelmez diye kemiksiz kahramanın ismiyle sinemaya uyarlanmış. (Bir de John Carter of Mars da düşünülmüş o da kadın izleyiciyi geri teper diye düşünmüşler)
Esas soru ile başlayalım: Gidilir mi? Bu türü sevenleri eğlendireceğini düşünüyorum, özellikle ilk yarısında. Hatta ilk yarı bittiğinde sinemadan bir elektrikler kesildi "Aaaa"sı dahi çıktı. Aynı şeyi ikinci yarı için söyleyemeyeceğim, tempo daha düşüktü. Biraz fazla uzatmışlardı.
Fantastik türde devrimsel bir film, ya da hayatımın filmini arıyorum düşüncesine sahipseniz orada durun tabii. O kadar da değil. En başta bir Disney yapımı +13 uyarısı dahi bulunmuyor, özetle kesme biçme sahneleri son derece yumuşatılmış. Onun dışında bir fantastik-süper kahraman filminde bulunan tüm temel klişe öğeler var. Yalnız filmin esas oğlanına sadık hayvan bunlar içinde en sevdiğim şeydi. Bu kadar çirkin ama bu kadar sevimli bir yaratık olur mu, gel bakayım sen benim evime. (Kendisinin adı Woola)
Daha film gösterime çok yeni girdiği için fazla detay da vermek istemiyorum ama işin özeti travmatik geçmişli, kahraman ve yakışıklı esas karakterimizin yolu bir şekilde Mars'a düşer, orada güzel, zeki, eğitimli ve de asil bir kadınla tanışır, Mars'ta iç savaş vardır derken, "olaylar gelişir". (En sevdiğim özetleme cümlesi bu, evet) Bunun derin devlet (aslında bu filmde derin uzay) kötülerce desteklenen kafası fazla çalışmayan kötüsü, pasif babası, delikanlı esas oğlanın dostu oranın yerlisi karakterleri, sadık Marslı hayvanı falan var.
Yukarıda gördüğünüz arkadaş, göçebe ve savaşçı kabile Thark ırkının en önemli isimlerinden biri olan Tars Tarkas. Kendisini Willem Dafoe seslendirmiş.
Film boyunca kafamı çatlatan detay esas kız ve esas oğlanı canlandıran kişilerin aşırı tanıdık olması ve benim bunu tüm zorlamama rağmen hatırlayamamamdı. Ancak sonunda paşa paşa yenilgiyi kabul edip imdb'ye bakınca iki oyuncunun da aynı filmde karşımıza çıktığını gördüm.
John Carter'ı canlandıran Taylor Kitsch, X Men: Origins filminde pek sevdiğimiz serseri mutant Gambit rolündeydi. Aynı şekilde Hellium prensesi Dejah Thoris'i canlandıran Lynn Collins de aynı filmde Wolverine'in empati ve telkin yeteneği olan sevgilisi Kayla Silverfox rolündeydi.
Şu arkadaş yani Dominic West, 300 ve bu filmden sonra anlaşıldı ki; "filmin asil ve iktidar sahibi esas kızını zorla ele geçirip yönetime gelmek isteyen hırslı ama aşırı zeki olmayan kötü adam" kontenjanının aranan ismi olmuş. (300'de Leonidas sefere gidince, Sparta kraliçesine yanaşıp sonunda belasını bulan eleman oydu.)
Bir diğer isim de Mark Strong, kendisi de "yancı kötü" rollerinden ziyade "derin kötü" rollerinin aranan ismi olmaya devam ediyor. Kendisini Sherlock Holmes'da Lord Blackwood, Stardust'ta ise Septimus rolünde izlemiştik.
Sizi biliyorum, sinemada fragman izlerken Marvel yazısı görünce yanınızdaki ile konuşmayı bırakıp dikkat kesiliyorsunuz, herhangi bir sinema sitesine girip gelecek filmlere bakarken öncelikle macera, fantastik ve bilimkurgu bölümünü seçiyorsunuz, hepinizin kendini bütünleştirdiği bir ya da daha çok süper kahraman var. Özetle siz biletinizi alır paşa paşa izler, pek de memnuniyetsiz ayrılmazsınız eminim. Immortals'da resmen sinir olmuştum. (Tabii beklenti de etkili)
Son olarak özellikle yerli Thark ırkının mensuplarının yüz ifadeleri çok başarılıydı bence. Animasyon karakterlerin yüz ifadeleri giderek daha gerçekçi hale geliyor, o plastik ifadeler azalıyor. Tabii bunda filmin 250 milyon dolarlık bütçesinin de eminim etkisi büyüktür.
İyi seyirler, son olarak Peter Gabriel'ın müthiş coverladığı My body is a cage'in çok iyi bir düzenlemesi ile kotarılmış fragmanını buradan izleyebilirsiniz.
başarılı bir inceleme olmuş teşekkürler
YanıtlaSilBen teşekkür ederim.
YanıtlaSilDaha önce bu filmi beklediğini yazmıştın. Fragman veya kısa bir video da eklemiştin sanırım. Toz toprak, kanatlı savaş gemileri, mavi ışın...bunlar çekti herhalde beni. Renkler yani, görselleri zevkli buldum.
YanıtlaSilGidilir mi? Yani...gidilmese de olur ama ben gittim, memnunum. Tamam biraz çocuksu falan ama dediğim gibi bundaki gibi renklere sahip filmler bana hoş geliyor. Stargate, Anakin'in çocukluğunun geçtiği yer falan oralar kalmış herhalde bellekte. Onu arıyor zihin.
Öğlenleri yediğim acayip güzel soslu yeşillik+havuç salatasını yedikçe yiyesim gelmesi gibi, bu renklerde bilimkurgu izlendikçe izleniyor.
Woola +1