Biraz daha yazmam lazım. Bu yılın yazı adedi sadece bir! İkincisi
de Guardians of the Galaxy olsun o zaman.
Bu evrenin diğer izlediğimiz Marvel filmlerine göre en
önemli farkı kendisini ciddiye almaması ve absürd muhabbet sever izleyiciye hoş
anlar geçirtmesi. Neticede rage’e girmiş bir şekilde ortalığı tarayan bir
rakunu her gün görmüyoruz.
Bradley Cooper’ın seslendirdiği Rocket benim için filmin en
güzel şeyi. Kadim dostu Groot da aynı şekilde gönüllerin oscarını alıyor.
İzledikten sonra saksıya fide dikip kendi Groot’unu yaratma isteği olası.
Tabii filmin insansı karakterlerini unutmamak lazım tipim
olmasa da bu filmde epey bir üne kavuşan Chris Pratt esas çocuğu iyi kotarıyor. Avatar’da mavi rengiyle karşımıza çıkan Zoe Saldana bu sefer yeşil.
Star Trek’te de oynadığını düşünürsek değişik tipli ve renkli bilimkurgu kadını
ikonu olmaya aday.
Glenn Close, Djimon Hounsou ve Benicio Del Torro ufak
rolleriyle filme renk katıyorlar. Ancak esas konu şu ki fantastik filmlerin aranan
uyuz adamı olma yolunda Lee Pace Ronan rolüyle önemli bir adım atıyor. The Hobbit’de Thranduil rolünü bu konudaki başvuru yazısı olarak görebiliriz. Bu
performansla giderse sinema tanrısının
yürü ya kulum dediği isimlerden biri olmak üzere.
Doctor Who’da Matt Smith’in yol arkadaşı olan Karen Gillan
da dazlak kafası ve karanlık imajı ile karşımıza çıkıyor. Gayet beğendim. Şu dazlak kesimli saç modellerine bayılıyorum zaten.
Üçlemeye dönüşecek olan G.o.G. eğlenceli bir film. İlk başta
“rakunla ağaç filmine mi gideceğim ben” diye düşündürtse de filmin sonunda insanları
boşverip “üç saat rakunla ağaç çekseniz olur, izlerim” dedirtmesi olası. X-Men Days of Future Past’da göremediğimiz Stan Lee bu sefer cameosunu yapıyor, mutlu
oluyoruz.
Yazıyı filmin en özlü sözüyle bitireyim: “We are Groot”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder