Bu yılın en dikkat çekici yapımlarından biri benim için. Tüm detaylarıyla adeta bir karışık kumpir olarak tasarlanmış hayali ortadoğu ülkesi Abuddin'de geçen güç savaşları odaklı dizide tanıdık pek çok olayı izlemek mümkün.
Ülkeyi yirmi yıldır dikta ile yöneten Baba Al-Fayeed'in ölümüyle yerine küçük oğlu Jamal geçer. O günlerde yıllardır ülkesinden pek çok sebepten uzaklaşıp bilindik amerikan bir hayat süren büyük oğul Bassam da o sırada oradadır ve başta gönülsüzce burada bir yüzleşme içindeyken en sonunda kendini güç savaşının tam içinde bulur. Yurtdışında yaşayan medeni doktor imgesi haliyle Beşer Esad'dan alınmış. Kökeninden kopmak isteyen Bassam adını Barry olarak dahi değiştirir. Bassam'ın yabancı annesi ve renkli gözleri ise Ürdün Kralı Abdullah'ı hatırlatıyor.
Diğer tarafta ise ülkeyi aslında pek yönetmek istemeyen ama bir yandan iş başa düştüğü için geri çekilmek de istemeyen psikopatlık ile çocuk ruhluluk arasında kalmış küçük kardeş Jamal var. Bazı tavırları Saddam'ın psikopat oğlu Uday'ı çağrıştırıyor.
Dikta yüzünden halk ayaklanmaları, amerikanın elinin sürekli ülkenin üzerinde olması, cuntacı ordunun başındaki sadist amca, Barry'nin demokrasi sevdası -hikayenin gidişatına göre tam bir Amerikan stili "demokrasi" getirmeye doğru gidebilir- ve giderek içinde artan iktidar hırsı ile hem tanıdık hem de ilgi çekici olaylar izliyoruz.
Beni en etkileyen sahneyi paylaşayım. Halk dikta rejimini ve on küsur sene önce uygulanmış kimyasal soykırımı prostesto ederken aralarından bir şehit seçilir. Bir adam meydana çıkar ve kendini canlı canlı ateşe verir. O sırada adam yanarken bir yandan yeni diktatör Jamal ve babasının propaganda afişlerini asan bir baba oğulun diyalogları aslında hem çok acı hem de çok tanıdık: (aşağı yukarı şöyleydi)
- Orada bir insan yanıyor baba, yardım edelim
- Kafanı dön ve işini yap. Bu işi sana bulmak için neler çektim. Paraya ihtiyacımız var, en ufak bir şekilde ilgimiz olduğunu düşünürlerse bunu da kaybederiz. Arkanı dön ve işini yap.
Adam orada cayır cayır yanarken baba oğul diktatörün posterlerini asmaya devam ederler. Tıpkı ülkemizde "düşük faizli kredi" politikası ve kredi kartlarıyla boylarını kat be kat aşan borçların altında kalmış ve o borçlarını ödeyememe korkusu ile işini kaybetmemek için şu anki sistemi destekleyenler gibi. Kredi borçlarını ödemek için yüzlerce kişi ihmalden ölse de "çarem yok, borcum var gene madene gireceğim" diyen işçiler gibi.
Suni bir refah çağrısı ile onlarca yıl borç bağımlısı olan insanlara en ağır koşullara, tüm adaletsizliklere rağmen "buna da şükür" demesi sağlanıyor. Bu suni refah balonu ne zaman patlar o da ayrı bir yazı konusu.
Diziye tekrar dönersek çekimleri İstanbul'a alındı. İzlerken tanıdık yerler görmeniz mümkün. Pek takip edilesi dizi kalmadığı bu dönemde Tyrant ilginizi çekebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder