1 Ağustos 2012 Çarşamba

Avatar The Last Airbender

The Legend of Korra'yı izleyip, pek duygulandığım finalinden sonra feci de gaza gelip en baştan Avatar The Last Airbender'ı izledim; bitirdim ve o müthiş final sonrası hazır dumanı üzerimdeyken seri hakkında da bir şeyler yazmak istedim.

Çok da hızlı tüketmedim bölümleri ama özellikle sona yaklaştıkça bitmemesi için ders çalışmaya bahane bulan öğrenci modunda elim gitmedi izlemeye, tabii bir yere kadar.


Sonuç? Avatar sadece bir çizgi film değildir, çok daha fazlasıdır. Iroh benim de amcam ol! (Anime mi diyeyim bilemiyorum, anime işinden anlamam ama okuduğum kadarıyla anime fanları serinin çizgi film olduğunu söylüyor; aman neyse ne fark eder)

İlk bölümden itibaren pek sevgili Avatar Aang'in ekseninde tüm karakterlerin kişisel yolculuklarını ve değişimlerini izlerken, bir yandan hem eğlendirip hem de ağlatmasıyla bu nasıl çizgi film sorusunu da bana çok kez sordurdu. Sorarım size The Tales of Iroh bölümünde Iroh şarkısını söylerken duygulanmamak elde mi mesela? Ya da Zuko büyük savaş öncesi özür dilemek için amcasının yanına geldiğinde Iroh'nun hiçbir şey demeden ona sarıldığı sahnede?


Finali ikinci kez izleyişimde karakter ve olaylara çok daha hakim olduğum için çok daha büyük bir keyif aldım. Aang'in Ozai'yi fırsatı varken öldürmeyişine maç izler gibi sövsem de bir yandan da barışçıl kişiliği ve bulduğu çözüme insan hayran olmadan edemiyor. (Her şeyini borçlu olduğu bükücülüğünün elden alınması Ozai'ye en büyük ceza alsında)


Neyse karakter karakter seriyi özetleyeyim bari, yanımdaki kola şişesi olsun saksıdaki toprak olsun hepsi şu anda bana gayet bükülebiliyor görünüyor bir yandan.


AANG: Sayısız geçmiş yaşamı ve ondan gelen bilgeliğe sahip dört elementin ustası.  Bir yandan aklı karışmış ve korkan küçük bir (aslında 112 yaşında) çocuk. Ayrıca çok eğlenceli, nazik ve komik. Falcı ona geleceğindeki görkemli iyi kötü savaşını anlatırken "Bunları biliyorum boşver, kız meselesi ne olacak?" diye sorması beni bitirmişti. Nitekim finalde biricik aşkı Katara'ya da kavuştu, malumunuz sonra aile kuracaklar üç tane de çocukları olacak. (Devamı The Legend of Korra'da)


Önceki Avatarların ısrarlarına rağmen insan öldürmeyi reddetmesi ve aslan-kaplumbağanın bilgeliği ile bükücülüğü geri almayı öğrenmesi bence harika bir detaydı. Hava tapınağında halkının yok edildiğini anladığında az üzülmedim. Bumi ile olan kavuşmaları ise en sevdiğim anlardan biri. O dingin ve neşeli halini sadece Appa kaçırıldığında kaybettiğini gördük aslında, ki gerçekten etkileyiciydi. Aang yüz on iki yıl önce Avatar olduğu bildirilince kaçıp dünyayı ateş ulusunun insafına bıraktığı için hep kendini suçluyordu, aslında hikaye kendini affetmesi ve en büyük korkusu ile yüzleşmesini de anlatıyor.


IROH: Tamam bunun Zukosu osu busu var ama ben ikinci olarak bu müthiş karakteri yazmak istiyorum. Her geçen bölüm biraz daha sevdim, biraz daha hayran oldum. Kimi zaman yukarıda bahsi geçen sahnelerde gözlerimi doldurdu, kim istemez böyle bir amca? Zuko ona her yamuk yaptığında az sövmedim.


Bir yandan damak zevkine pek düşkün, sefahati seven ve umursamaz görünen bir ihtiyar gibi olsa da aslında o "Dragon of the West", batının ejderi. Oğlunu kaybedince aydınlanması başlayan bir bilge. Ve aslında en büyük ateş bükücü. Bana Ozai falan demeyin, Ba Sing Se'nin makinalarla bir sürü çabayla yıkılamayan duvarlarını Sozin kuyruklu yıldızı geldiğinde yarattığı ateş topuyla indiriverdi. Ayrıca ejderhaların soyunun tükenmemesi için sessiz kalması da ayrıca güzeldi. Aslında ayrı bir yazı yazılası bir karakter ne diyeyim. Özellikle White Lotus üyeleri ile bir araya geldiklerinde A Takımını izler gibi oluyorum, utanmasan adamın dibisin diyeceğim sana Iroh amca.


ZUKO: Serimizin en gri karakteri, muhtemelen eskiden izlesem en büyük fanı olurdum. Zaman zaman çok kızdım, kimi sahnelerde ise yaşadıklarından ötürü acıdım ama özellikle sonlara doğru geçirdiği değişim ve olgunluk ile kafasına Ateş Lordu tacı takıldığında "Helal be" demeden de edemedim. Ancak yaptığı hatalar da dönüşümü için gerekliydi bir bakıma. Avatar ile müttefik olmaya karar verip ateş bükücülüğünü kaybetmesi önemli bir detaydı, zira hep öfkeden güç alıyordu. Bu bağlamda ejderhalardan yaşamın kaynağı ateş bilgeliğini öğrenmesi çok güzeldi, bence son savaşta Azula'nın karşısında güçlü durmasının en önemli sebebi buydu, sadece kız kardeşinin dikkatinin dağınık olması değil.


Başta tek amacı babasının sevgisini kazanmak iken sonunda bu yanılgıdan çıkması ve bence esas "babası" olan Iroh'u onurlandırması ile alkışı hak ediyor. Arada güzel bir "Daddy issues" çözümlemesi de izliyoruz. Doomcu sevgilisi Mai ile ilişkilerinde mutluluklar dilesem de seri boyunca Katara ile sürekli bir ters çekimleri vardı kimse aksini iddia etmesin. Hoş Katara dırdırıyla delirtirdi Zuko'yu bence.


KATARA: Ekibin anaç tavuğu. Katara erken yaşta olgunlaşması istenen çocuk ruhlu Aang'in yanında dengeyi sağlayan tam bir "anne" karakterdi. Bundan ötürü de Aang'in "Acaba beni arkadaş olarak mı görüyor" şüpheleri bitmedi. Giderek muazzam bir su bükücüye dönüşünü de keyifle izledim. Bazen dırdırları ve kuralcılığı iç kıysa da aslında o da annesinin ölümüyle erken olgunlaşmak zorunda kalmış bir çocuk. Tiyatro bölümünde en iyi onunla dalga çekilmişti, nitekim tear bending bölümünde koptum.


Tüm yapıcılığına rağmen annesinin katili ile yüzleştiği bölümde sanırım kendisine en sempati duyduğum anları yaşadım. Çok başarılı bir yüzleşme anıydı. Ayrıca psikolojisi bozuk bir su kabilesi mensubundan blood bendingi öğrenip kullanması da ayrıca önemliydi. Zuko bu açıdan tüm ekibi korku ve öfkeleriyle yüzleştirdi, Toph hariç. O da tepkisini belirtmişti zaten.


SOKKA: Ekibin tek non-bender üyesi. Gırgır hali ve saçmalamalarını seviyorum. İyi bir savaşçı olmasını da. Garibim Aang'in eline kadın eli değmezken kendisi Ay Ruhu Yue ile olsun Suki ile olsun maceralarını yaşadı. Hatta Ty Lee de ona boş değildi diyeceğim de o herkese boş değil zaten. En son Kyoshi savaşçılarına katılması da evlere şenlikti.


Ay Ruhu ile olan hikayesi bence serinin en dokunaklı anlarından biriydi, kıyamam. Ama en sevdiğim sahnesi kesinlikle kaktüs suyu içip kafayı bulduğu an. En bombası konuşan ve düello eden Momo-Appa ikilisini izlemek.


TOPH: Adamım! Hastasıyım, her anlamda. Katara'ya "Sugar Queen" deyişine de herkese soktuğu laflara da ayrıca bayılıyorum. En büyük toprak bükücü olan bu çatlağın, metal-bendingi keşfedip dünyaya postasını koyduğu an en iyi sahnesiydi bence. Tiyatro oyunda da halinden tek memnun kişi olması ayrıca komikti.


Bencil ve ukala görünse de sevgisini milletin omzuna attığı yumruklarla gösteren bu erkek Fatmanın aslında kızsal giyindiğinde ne kadar güzel olduğunu da görüyoruz. Ekip içinde en sevdiğim kişi kendisi açık ara, dediğim gibi hastasıyım. Ekibe katılması ile her bölüm seriye ekstra bir canlılık katması cabası. Gene de Azula'yı finalde Toph'un rencide etmesini çok isterdim şahsen, bir üstüne ona sokacağı lafları hayal edemiyorum. Şu anda yaşasa en sıkısından bir metalhead olurdu o kesin, tabii performansı beğenmeyip grubun şovuna katkıda bulunabilirdi de.


AZULA: Öf. İğrençsin, psikopatsın artı hayvansın. Tam bir ruh hastası ama çok güçlü. Evlat olsa sevilmez bir karakter ama gerçekten "iyi" bir kötü. Zeki, güçlü ve her zaman ekibin başına bela oldu; hakkını vermek lazım. En dipte arada "Annem bile beni canavar olarak görüyor" diye içsel hesaplaşmalara girse de "Zaten öyleyim" deyip sıyrılıyor, hiç aslında özünde iyiydi trivirisi aramamak lazım. Ek olarak ateş ülkesinden bir çocukla salak kız taklidi yapıp flörtleşmeye çalışırken birden delirip "We will rule the galaxy" triplerine girmesi de en kopartan sahnesiydi.


Estetik anlamda en iyi saldırılar genelde bu abladan çıkar, mavi alevleri müthiş. Özellikle Zuko ile olan son Agni Kai düellosunu iyi bir yönetmenin elinde izlemek çok isterdim. Yok eden alev (mavi) ile yaşam veren alevin (kırmızı) savaşı bence serideki görsel açıdan en güzel andı, arkadaki etkileyici müzik de cabası. Yenildiğindeki histerik tavırları da on numaraydı, kapatılsın bir akıl hastanesine hiç çıkmasın. Son olarak tavırlarından ötürü ben hep onu Zuko'nun ablası sanırdım meğer ondan küçükmüş.


OZAI: Asıl bu adam evlat olsa sevilmez. Güç delisi psikopat. Tutturmuş dünyaya hükmedeceğim diye. Çok güçlü, çok sevimsiz. Zuko'nun annesine ne yaptığını merak ediyorum. Sürgüne mi yolladı, yoksa öldürdü mü? Sırf oğlu ona karşı çıktı diye yüzünü yakacak kadar acımasız. Aang'in elinde belasını buldu, mutluyum. Ölümden ziyade bükücülüğünü kaybetmesi en büyük ceza neticede. En dikkatimi çeken kare ise Aang kendisinin attığı devasa yıldırımı ona geri yollayacakken yüzünde beliren aciz ifadeydi.


BUMI: Başka bir adamım! Toprak ulusundan pek de haz etmiyorum ama en hastası olduğum karakterler hep oradan çıkıyor. Bildiğin köyün delisi, ama bir yandan muazzam güçlü bir toprak bükücü. Aang'in çocukluk arkadaşı, bir anti-aging mucizesi. Yüz yaşını devirmesine karşın hala çocuk ruhlu, az duygulanmamıştım Aang ile kaydırak kayarken.


Tek başına orduları indirecek kadar güçlü olan bu abimiz gerek kafayı kırmış tavırları, gerek "sevimli canavarı yani ev hayvanı" Flopsy'si ile adeta bir ikon, adeta bir fahri dede. Seviyorum.

Bunun dışında ateş ustası Jeong Jeong çok kral adam, son saldırıda yarattığı ateş duvarlarına ayrıca hayran kaldım. Aang'e ateş bükmeyi reddettiği anda Avatar Roku'nun belirişi efsaneydi mesela.


Bir de lahanacı adamı da unutmamak lazım.

Order of White Lotus ekibini görmek de müthiş bir keyifti hepsini yanyana görmek The Expendables izlemek gibi.

Daha yazacak çok şey var aslında şimdilik durayım, işin özeti belli: Avatar The Last Airbender gerek görselliği gerek konularının derinliği ve hatta mizahıyla bir çok film ve diziyi gölgede bırakacak güzellikte bir yapım, fantastik şeylerden hoşlanan eşinize dostunuza mutlaka izlettirin.


Bir tur daha The Legend of Korra izledikten sonra bir de Korra yazısı yazayım bari. Öncesinde şu kolayı bükmeyi çözmem lazım.


4 yorum:

  1. sınavım olmasına rağmen 2 günde tüm bölümlerini izlediğimi hatırlıyorum. filmi tam bir hayal kırıklığıydı. okuyunca yeniden izlemek istediğimi anladım. gerçekten gelmiş geçmiş en efsane animasyonlardan biri.

    YanıtlaSil
  2. Nasıl severim, nasıl özledim. Korrayı biriktirdim bekliyor kenarda biter diye izlemeye kıyamıyorum öyle bir hayranıyım :)
    Ama duyumlarıma göre aang serisi kadar iyi değilmiş bakıp göreceğiz artık.
    Çok güzel anlatmışsınız efsaneyi kaleminize sağlık, müzikleri geldi kulağıma okurken. Hele o seçtiğiniz sahneler, enfes!

    YanıtlaSil
  3. Korra'yı da dün tekrar bitirdim, iki seri birbirinden farklı yapıda ve tabii The Last Airbender'ın işlenişi bölüm sayısı fazlalığından ötürü de daha özenli, ama akıcı bir şekilde izleniyor. Ve teşekkürler :)

    YanıtlaSil