Ne bileyim Hürrem'in çığlık atan sesi bile daha az iticiydi ya da Mahidevran'ın pi sayısını üç ya da sekiz alsa da asla yükselmeyen çift haneli IQ'su ile yaptığı hin planlar ve otoriter tavırların patlamasıyla geçirdiği sinir krizleri.
Gene de iticilik deyince Yaprak Dökümü ve pembe paltosuyla gözlerini belertip "Kocamı aldı kocamı aldı" diye sayıklayan Necla'yı tek geçerim. (Evet Gökçe bu cümle senin içindi muck) Gerçekten bir dönem Kanal D'yi açtığımda sadece çığlık, ağlama ve silah sesi geliyordu hatırlarım.
Neyse bugün dedim annemle oturup aylardır söylenen şu diziyi bir izleyeyim. Orijinali Revenge'i izlemedim de imdb'den yaptığım bir kaç arama ve fotoğraf tam bir Brezilya dizisi tadı verdi. (Özellikle de o estetik faciası teyze şimdiki FirdevsV2 karakterin orijinalinin mimikler var ya of, Şahika mıydı adı neydi?)
Zaten kimin niye kötü nasıl kötü olduğunu bile anlayamadığımız kötülükte insanlar dolu dizi; hani Gargamel yanlarında Pamuk Prenses kalmak üzere. Ve işin esası o kadar parasıyla başka bir kimliği oynayıp nefret ettiği insanlarla yaşamaya çalışan ana karakteri sanki haklı ve sağlıklı olarak göstermek de ayrıca acı bir detay; haliyle böyle bir karakterin gerçek hayatta ciddi şekilde tedavi görüp önce babasının ölümüyle yüzleşmesi gerekirdi.
Tamam, daha fazla entel muhabbet yapmayacağım söz ama serde var tutamıyorum içimde. O zaman en unutamadığım detayları sayayım:
-İçki dökme sahnesi. Doğrudan bardağı fırlatsa daha etkileyici olabilirdi aslında. Bu kadar mı sakil durur.
- Şahika'nın kolları transparan Seren Serengil etkileşimli 80'ler assolisti motifli kırmızı desenli giysisi. Tamam düz hali idare eder elbisenin ama o kollar nedir kuzum ya?
- Açık arttırma sahnesi. Ya hadi kankan kocanla seni aldattı sen de öç almak istedin dizinin konseptiyle de uyum içindesin zaten aksini bekliyoruz ve resim metaforuyla bunu yapman tamam da, bu durumu saklamak yerine tüm dünya duysun diye kadını güvenlik eşliğinde dışarı attırmak ne kadar "zarif" ve "zekice" bir tavırdır ki? Oğlun böyle diyor metodların için ben değil. Zaten bir ödipal bağlılık hissetim o ayrı. Bir de Didem Uzel'in yüzü aşırı estetik müdahalelerden Miss Piggy'e dönmüş gerçekten.
- Ya adını hatırlayamadığım gözü yükselerde Beren Saat'in kankası; hani böyle mega ünlü ve sosyetik olmanın yanı sıra aşırı da büyük ticari güç sahibi birinin asistanısın ve o nerd çocuğu tanıtırken "adını bilmediğim bi site mi ne bilemiyoruam o sayede zengin felan oldu yani" minvalinde bir konuşma yap; hani bu kadar mı bihabersin dünyadan Şahika'nın kocasının en sevdiği iç çamaşırı rengini bile ezberleyecek kadar dedikodu dünyasına hakimken. Niye seni yanında tutsun o kadın ben de anlamadım.
- Zafer Alagöz, Didem Uzel'i yeme pardon öpme sahnesinde sanırım İbrahim Tatlıses ve Hülya Avşar'ın unutulmaz sahnesine saygı duruşunda bulunmak istedi. Gözümü kaçırdım ya resmen. Mutfağa gidip su almak istedim. :)
- Sonsuzluk işaretinin sevgi sembolü olması ne bileyim çok yama gibi bize hiç uymamış, hani anlamlı sembolik falan takılacaksanız şöyle bir nazar boncuğu bir şey olsa daha iyiydi sanki.
- Nejat İşlerin köpeği ölümsüz o kesin. Hatta belki de Beren'in babasının Avatar'ıdır kimbilir.
- Yaş saçmalıkları konusuna gelirsek 3-4 yaş fark var gibi duran Nejat-Beren ikilisine bakınca bir duruyorum elbette. Delikanlı hitabı falan kurtarmıyor yani. Bir de Mehmet Akif Ersoy şiiri gibi konuşan banka memurunu unutmamak lazım.
- Olay örgüsünde çoğu şeyin neden ve nasıl olduğunu anlamaktan zaten ilk on beş dakikada vazgeçtim.
- Beren'i iyi giydirmişler yalnız kabul etmek lazım. "Zengin", "lüks" hissi vermesi için hazırlanan kıyafetler bana nedense gayet sıradan geldi. (Mesela kimi zaman abartılı olsa da Nebahat Çehre'nin giysileri gayet yakışıyor ve o havayı veriyordu) Ancak günlük hayat giysileri gayet hoştu Beren'in yani Derin'in; neydi Yağmur muydu orijinal adı.
- Ya baktım da orijinaldeki kız iri atletik bir hatun, bizim minyon Beren'in o çırpı kollarıyla keskin de olmayan bir şeyle dizideki filozof balıkçı ve hin karakter açığını kapayacak olan Nerd'ü yakalayıp kesmekle tehdit ettiği sahne çok kötüydü. Tabii Şahika'nın kocasının çenesini kavrama sahnesini de unutmamak lazım.
- Yalnız şu bir gerçek ki dizinin sonunun gösterilmesi pek çok kişi için bir devrim oldu muhtemelen.
Velhasıl her an Pink Floyd da bir yere kadar tabii, ayrıca çekirdek yiyip anneyle ortak bir odağa sürekli eleştiri seansı yapmak da gayet eğlenceli oluyormuş.
Yok, zorunda kalmadığım sürece -kalmayayım lütfen hatta nütfen- Kuzey ve Güney izlemem; bu kadar övülünce meraktan bir kaç kez denedim ama of sahiden inanılmaz sıkıcı bir dizi. Hani içim fena oluyor izlerken time loop'a giriyorum her sahnede. Bir de o Cemre'yi sokakta görsem yolarım ben. Özetle Hürrem'i tercih ederim mecbur kalacaksam. Neticede Pargalı yani Okan Yalabık Effect var. (Şahsen Mehmet Günsur Effect taraftarıyım o ayrı)
İyi geceler, karar verdim ki artık dönem dönem bu konularla da sizlerle olacağım. :)
Bana da 12 ay sonra blog yazısı yazdırdı bu dizi. Sır kapısı effect diyorum ben de :)
YanıtlaSil