Geçenlerde Babil mitolojisi ile ilgili bir şeyler araştırırken tanıdık bir olayla karşılaştım. Pantheonun en önemli tanrısı Marduk (hani şu 2012'de dünyaya çarpacağı iddia edilen gezegenin isim babası; bu arada geçtiğimiz yıllarda kıyamet kopacağına dair çığırtkanlık yapanların şu anda ne kadar sessiz olduğunu fark ettiniz mi) uzun süre boyunca adaletin, büyünün ve gücün sembolü olmasına karşın zaman ilerleyince kara büyü ile ilişkilendirilniş ve ritüellerde insan kurban edildiğine dair söylentiler yayılmış. Özellikle de Antik Mısırlılar için Marduk'a hizmet eden rahipler güçlü bir korku objesi olarak görülmüş.
Bu hikaye bana oldukça tanıdık geliyor. Monoteizme geçmeden biraz daha politeist inançlarda duralım. Komşu bir uygarlık olan Antik Mısır'da da benzer bir durum mevcut. Aşağı Mısır'ın hakim tanrısı Set erken dönemde düzenin ve krallığın koruyucusu, büyünün sahibi, Ra'nın savaşçısı gibi sıfatlarla anılırken; Yukarı Mısır'ın politik gücü ele geçirmesiyle birden kaos, yıkım ve kısırlıkla ilişkilendirilmiş.
Eski efsanelerde Set öncesinde kötülük sembolü Ra'yı yani Güneş'i yok etmek isteyen Apep isimli bir yılandı (Apophis olarak da bilinir, hatta dünyaya çarpma ihtimali yüksek bir göktaşına bu isim verilmişti) ve kimse onu yenmeye cesaret edemiyordu. Ta ki Set gelip de onu mızrağıyla yok edene kadar. (Marduk ve Tiamat'ın savaşı da bu hikayeyi biraz andırıyor, ayrıca iki karakterin de sürgün edilip geri döneceklerine dair intikam yemini ve kehanette bulunması da)
Ancak gün olur devran döner, Yukarı Mısır'ın hakimiyetiyle Osiris-Horus ve Set miti ortaya çıktı. Bir anda Ra'nın gözdesi Set erkek kardeşini öldüren ve kardeşinin oğlu tarafından gazaba uğrayan bir karaktere dönüştü. Peki nasıl? (Erkek kardeşi tarafından öldürüp sonra oğlu tarafından intikam alınma motifini sayısız edebiyat yapıtında görebiliriz, hatta Hamlet'teki babanın hayaleti bu hikayede ölüp dirilen Osiris)
Set'in kötü bir figür olmasının temel sebeplerinden biri Hiksos işgalidir. Mısırlılar hayatına devam ederken "Çoban Krallar" diye bilinen göçebe ve savaşçı kavim Hiksoslar Mısır'ı hızlı ve acımasız bir şekilde işgal etti. Yönetici tanrıları Sutekh idi. (Set'in Hiksos versiyonu) İki krallık tekrar düzene girdiğinde ise işgal hatıraları solmadı ve halk işgalcilerin tanrısına her daim uzak oldu. (İlerleyen zamanda Set yabancı ülkelerle de ilişkilendirildi)
Bu konuda en ilginç detay ise giderek daha karanlık bir figüre dönüşen Set'in ismini firavunluk ismi olarak seçen II. Ramses'in babası I. Seti'dir. Kendisi bu ismi yıkıcı gücü yapıcı güce dönüştürmenin sembolü olarak görüyor ve Set'e saygı gösteriyordu. Bu seçimin o dönemde rahipler üzerinde yarattığı etkiyi merak ediyorum. (Papa'nın I. Satanus ismiyle tahta çıktığını düşünün mesela)
Daha yakın zamanlı örneklere geçersek, özellikle pagan Kuzey ve Orta Avrupa toplumlarına bakalım. Anaerkil ya da en azından kadın ve erkeği eşit gören bu inanışlar; kadını öven ve yücelten sayısız sembol ve ritüel içeriyordu. Da Vinci Şifresinde popüler bir şekilde "Kutsal Dişinin Yok edilişi" anlatılıyordu.
Malumunuz hristiyanlığın yayılmaya başlamasıyla eskiden kutsal olan bir çok şey şeytani olarak kabul edilmeye başlandı. Ana tanrıçalar kara büyücü cadılara dönüştü, bitmek bilmeyen cadı avları başladı ve sayısız masum kadın acımasızca öldürüldü. Kusursuzluğun, güzelliğin ve kadınlığın sembolü olan beş köşeli yıldız ters çevrildi ve şeytanın sembolü oldu. (Hala da metalciler tarafından rağbet görüyor) Bir çok görselde karşımıza çıkan bereketin ve üremenin tanrısı keçi Baphomet meşhur şeytan figürüne dönüştü. Eski bayramlar sapkınlık haline geldi ya da adları değiştirildi.
Bu kısmı daha çok uzatmak mümkün ama aslında tüm örneklerde ana fikir aynı. Bir topluma yeni bir güç hakim olduğunda ilk başta eski inanışları yok etmeli ve kendi inanışını hakim kılmalıdır. Toplumu kontrol etmenin en iyi yollarından biri de budur. Ve bunun da en etkili ve acımasız metodu eski inanışları şeytani ve kötü kılmak.
Kendi inancına dört elle sarılıp, en ufak bir sorgulama ya da eleştiri geldiğinde çılgına dönen ama kendileri dışındaki bir inanca mensup kişilerle alay edip küçük görenler bir zamanlar ve hala bu inanışların en az kendilerinki kadar değerli ve öznel olduğunu maalesef hatırlamıyorlar, ya da bilmezlikten geliyorlar.
Ve tarih de onların lehine çalışıyor, biz ne kadar satır aralarını okusak da.
Tek tanrılı dinlerin insanlığa çok büyük kazıkları var. En büyüklerinden biri kadını sosyal yaşamda bitirmeleri.
YanıtlaSil