15 Ağustos 2013 Perşembe

The Wolverine

Yazıya iç karartarak başlamak istemiyorum ama olmamış bir film The Wolverine.

Hani içinde Wolverine olmasa X-Men filmi de diyemeyeceğim. Bildiğin uzakdoğu aksiyon filmi arada da bizim pençeli arkadaş var.

Esasen post Jean Grey travması yaşayan Wolverine'in rehabilitasyon sürecini izliyoruz. Famke Janssen da Jean Grey rolünde Wolverine'in rüyalarına konuk oluyor, onun suçluluk duygusu ve ölme isteğiyle karşılaşıyoruz.


Eh malumunuz X3'te Jean'in dünyayı yok etmesine ramak kalmıştı, tabii Wolvi'nin pantolonu hariç. (Nasıl gıcık olduysam o sahneye) Sonra da kendini öldürttü olan gene bizim bıçkın delikanlıya oldu.

Hikayenin kötü adamı, özellikle final sahneleri falan çok sıkıcı, tek kelimeyle Silver Samurai sucks.

Pek sevdiğim cengaver Hiroyuki Sanada bu filmde katıksız pis bir kötü adam, yakıştırmadım kendisine bu rolü. Mahallenin huysuz ama delikanlı amcası olarak çok daha seviyorum kendisini.


Normal bir Marvel filmi olsa daha paragraflarca yazarım hakikaten pek bir şey bulamıyorum anlatmaya değer. Hah evet, Hugh Jackman süper; 45 yaşında ama hala fit hala "genç".

Viper rolündeki abla tam bir "Sen istiyor duj verecek 100 dolar daha" kalitesinde bir karakter. Filmde açıkça mutant eksikliği vardı, kesmedi.


Onun dışında Wolvi japon sevgili buluyor, Jean'i geride bırakıyor ama işin esası o kadar da bırakmıyor tabii.

Wolverine'nin geçici olarak ölümlü olması güzel bir fikir olsa da pek de etkileyici bir his yaratmıyor açıkçası.


Neyse umudum X-Men: Days of Future Past'da. Açık konuşalım filmin en heyecan veren yeri jenerik sonrası gelen artık bir klasik olmuş post-credit videosu. Babalar geri dönüyor. Bu filmde Magneto ve Profesor X'i gençlik ve yaşlılık halleriyle göreceğiz. Açıklanan isimlere göre kadro tam bir mutantlar şöleni olmayan yok.




1 yorum:

  1. Tam da bu gece gidicekken yazını görünce paragraflarca olmasını bekliyordum ama sağlık olsun. Red 2'ye gitsem daha iyi olacak galiba

    YanıtlaSil