Padişahın başını döndüren cariye, kralın gözdesi oluveren nedime ve benzer öyküler. Bu hikayelerin pek çoğunda bir erkeğin başını döndüren ve giderek zirveye çıkan kadınların öyküleri anlatılır. (Ya da finalde tepetaklak düşüşleri) Yazımızın konusu da aslında benzer, sadece roller biraz daha farklı.
Bu sefer başı dönen kişi bir kraliçe, son yıllarda The Tudors ve Other Boleyn Girl ile maceralı aşk hayatı sıkça karşımıza çıkan VIII. Henry'nin kızı ve yaptığı protestan katliamlarıyla sevimsiz bir ün kazanmış Kanlı Mary'nin kardeşi I. Elizabeth. Ve annesi de zamanında VIII. Henry'nin kendisiyle evlenebilmek için yeni bir kilise kurduğu ancak aşkı ve veliaht umudu bitince de öldürttüğü ikinci eşi Anne Boleyn.
Sıkı bir genetik miras değil mi? Annesinin ölümüyle piç ilan edilen, sonrasında yıllarca hizmetçi muamelesi gören; yıllar içinde itibarı biraz iade edilse de ablasının tahta çıkışı sonrasında vatana ihanet ve tahtı ele geçirmekten kuleye kapatılan (haksız gerekçelerle de değil, ablasını tahttan indirmek için sayısız girişimde parmağı olduğu görülüyor) Elizabeth; ablasının amansız hastalığına yenilmesi sonrasında tahta çıkıyor.
İşler onun için epey zor. Ülkenin katolik kesimi ve din adamları ona karşı. Hem o çağın düşünce yapısı hem de ondan önce ülkeyi yöneten ablasının başarısız tutumu yüzünden kimsede bir kadının bir ülkeyi yönetebileceğine dair bir inancı yok. Hele de annesi cadılıkla itham edilmiş, ve tahta çıkmadan önce evli bir erkekle ilişkisi olduğuna dair söylentiler çıkmış birinin. (Bahsi geçen kişi VIII. Henry'nin altıncı karısı Katherine Parr'ın eşi Thomas Howard, idam edildi) Haliyle herkes bir an evvel Elizabeth'in güçlü bir müttefik bulması ve evlenmesini bekliyordu.
Ancak işler öyle olmadı. Elizabeth'in kule günlerden tanıdığı bir sima Robert Dudley, kraliçenin ilgisi çekiveriyor. Kendisi Elizabeth ve Kanlı Mary'nin erkek kardeşleri Edward'ın ölümü sonrası yönetimi ele geçirmek isteyen John Dudley'in oğlu. Başarısız darbe girişimi sonucu babası ve erkek kardeşi idam edilince Robert Dudley tüm ünvanları ve zenginlikleri gidiveriyor ve sonrasında Kanlı Mary'i tahttan indirmek için komplo kurduğundan ötürü vatana ihanetle suçlanarak kuleye kapatılıyor.
Elizabeth'in tahta çıkmasıyla gün doğuyor Robert Dudley için. Önce sarayın at terbiyecisi olarak kraliçenin yakın çevresine giriyor. Çapkınlığıyla meşhur Dudley saray kadınlarını etkisi altına alırken sonunda gerek yakışıklılığı, gerek hoşsohbetli tavırları ile kraliçe ondan etkilenmeye başlıyor. (Resimlerinde bana pek yakışıklı gelmedi ama hem normal ingiliz erkeklerine göre daha esmer olması o devir için çok egzotik bulunuyormuş, ayrıca çok iyi bir dansçıymış; o devrin güzellik anlayışı farklı olsa gerek)
Ancak çok önemli bir detay var: Robert Dudley, Amy Robsart ile evli. Ve İngiltere'de boşanma icat edilmiş olsa da sayısız kilise yönetim değişikliği sonrasında özellikle katolik mezhebe bağlı olanlar bunu kesinlikle reddediyor. Ayrıca kraliçe sırf keyfi için gözdesini eşinden boşarsa halk gözünde itibarını hatta tahtını kaybedebilir.
İkilinin beraberliği büyük bir skandal yaratıyor, ayrıca Elizabeth'in diğer ülkelerde güçlü konumlardaki taliplerini de uzaklaştırıyor. Ülkede büyük bir huzursuzluk hakim ancak aşıklar hiçbir şeyi umursamadan belirli bir süre boyunca ilişkilerine devam ediyorlar.
Bu sırada eşini boşanmaya ikna etmeye çalışan Robert Dudley, onu giderek daha zor hayat koşullarında yaşamaya mahkum ediyor. Ancak koyu bir katolik olan eşi boşanmayı kesinlikle reddediyor.
Ve giderek kraliçenin gözü kulağı olan Dudley, geleceğin kralı gibi davranmaya başlıyor. Bu tavırları öncelikle Elizabeth'in çevresindeki politikacıları rahatsız etse de bir süre sonra ülkenin gerçek yöneticisi gibi davranması ve kraliçe adına elçilerle görüşmeye başlaması Elizabeth'i rahatsız ediyor.
Tarihi gidişata bakarsak aşk mı, tahtı mı sorusuna bu ilişkinin sonuçsuz olduğunu görerek "taht" cevabını veren Elizabeth bunun çözümünü ölümcül bir yolla bulmuş gibi görünüyor.
Dudley'nin sürgün hayatı yaşayan karısı tam da bu dönemde bir kaç basamak merdivenden düşüp boynunu kırarak ölüveriyor. Bu teatral "ölüm"ün mimarı Dudley olmasa gerek, herhalde yıllarca sayısız ince manevra ile sağ kalmayı ve sarayda yükselmeyi başaran biri çok daha zekice bir yol seçerdi. Bu cinayeti kimin azlettirdiği tam bilinmese de araştırma sonucunda Robert Dudley aklanıyor ama itibarı zedeleniyor. Halk gözünde taht için karısını öldürten bir cani olarak görülen Dudley taht umutlarını bırakıp tıpış tıpış geri çekiliyor. Bu kurguyu da düzenleyen Elizabeth'in sadık danışmanı William Cecil olabilir, ancak kendi bilgisi dışında Cecil'in bir hamle yapması çok düşük bir ihtimal.
I. Elizabeth 44 yıl boyunca hiç evlenmeden tahtta kalıyor. Ve ülkesini pek de güzel yönetiyor adeta bir kadının bir ülkeyi yönetemeyeceğine cevap verircesine. Pek gözdesi Robert Dudley Elizabeth'in bir kuzeniyle evleniyor.
İkilinin aşk defteri kapansa da her daim yakın dost olarak kalıyorlar, öyle ki I. Elizabeth ölüm döşeğindeyken başucunda Robert Dudley tarafından ölmeden önce yazdığı bir aşk mektubu bulunuyor. (Dudley kendisinden 15 sene önce ölüyor)
İngiltere tarihinin en magazinel çiftlerinden biri olan bu ikilinin öyküsü Shekhar Kapur'un Elizabeth filminde daha farklı bir yorumla anlatılmıştı. Bir diğer örnek de The Other Boleyn Girl romanının yazarı Phillippa Gregory'nin The Virgin's Lover // Bakirenin aşığı isimli kitap.
Eminim ki Tudor hanedanı renkli hikayeleriyle gerek yazılı gerek görsel sanatı uzun yıllar beslemeye devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder