24 Aralık 2012 Pazartesi

Unutulmaz Sahneler Serisi: Rage and Serenity

21 Aralık'ı da "kazasız belasız" atlattığımıza göre artık daha "normal" şeylerden bahsetmek istedim. Neyse patlama çatlama, uzay gemisi vb gibi olaylar için önümüzdeki kıyametlere bakacağız artık.

Yeni bir anket serisi olarak sizlerle dönem dönem kah sinema kah dizilerde en sevdiğim sahneleri paylaşmak istiyorum. Zira bazı kareler var ki bazen bir filmi sevme sebebiniz olur, ya da sizi on ikiden vuracak bir hissi aktarır.


--X-MEN FIRST CLASS (2011)

Charles Xavier liderliğinde ilk nesil genç X-Men ekibi eğitimine başlar. Çaylaklar hem çeşitli kazalar geçirir hem de güçlerini geliştirirken Erik Lehnserr de Xavier ile deneyler yapmaktadır. Ancak gücünü her daim öfkesiyle harekete geçiren Erik, bir yandan başka ve daha güçlü bir yol olduğu ihtimalini kabul etmez.


Charles: See that?  Try turning it to face us. (Devasa boyutta metalik bir radarı gösterir)

(Erik tüm gücüyle dener ancak radarı döndürmeyi beceremez)


Charles: You know, I believe that true focus lies somewhere between rage and serenity. Would you mind if I...

(Erik, Charles'ın zihnine girmesine izin verir ve annesi ile geçirdiği ilk ve son doğum günü kutlamasını hatırlar. Hem onun hem de Charles'ın gözünden bir damla yaş düşer)


Erik: What did you just do to me?
Charles: I accessed the brightest corner of your memory system. It's a very beautiful memory, Erik. Thank you.
Erik: I didn't know I still had that.


Charles: There is so much more to you than you know. Not just pain and anger. There is good, too. I felt it. When you can access all of that, you'll possess a power no one can match. Not even me. So, come on. Try again.


(Erik tekrar denediğinde bu sefer büyük bir uğultu duyulur ve radar dönmeye başlar. Radar döndükçe Erik önce ağlamaya, sonra gülmeye başlar.)

Charles: Hey! Well done.

(Charles da dostunu bu başarısı için kutlar ve o da coşkusuna katılır)


Sizin de bildiğiniz gibi Erik Lennsher X-Men'in en büyük kötüsü Magneto'dan başkası değildir.  Sonra kendi davası için yanlış yollarla savaşmayı seçer. Ancak unutmamak lazım ki Charles ile yaşadığı bu deneyim aslında onun en güçlü olduğu andır.

Kilit his: Güven, inanç & dostluk.

Aslında uzun uzun sahnenin bende yarattığı etkiyi yazmayı düşünmüştüm ancak Profesör X'in tek bir cümlesi aslında her şeyi özetliyor:

"There is so much more to you than you know. Not just pain and anger. There is good, too. I felt it. When you can access all of that, you'll possess a power no one can match. Not even me."


Ve bu müthiş sahneye eşlik eden müzik:
Henry Jackman - Rage & Serenity

Pek derin pek duygusal bir yazı olmasına karşın X-Men First Class denince aklıma pek tabii bir de şu unutulmaz sahne geliyor: (buradan izleyebilirsiniz)

- Excuse me, I'm Erik Lehnserr...
- Charles Xavier...
- Go fuck yourself!





19 Aralık 2012 Çarşamba

Tarot // Ölüm

Hazır "büyük güne" 2 gün kalmışken konuya en uygun karttan bahsetmek istedim.

Marduk tatile çıktı isimli yazımda da belirttiğim gibi Mayalar kendi ikonografilerinde 13 sayısı ile belirtilen "Kapanış" dönemine geçeceğimize inanıyorlar ve bunun bir sonraki çağ olan "Altın Çiçek" döneminin müjdelediğini düşünüyorlardı. Tekrarlamak gerekirse yıllardır özellikle de büyük bir heyecanla felaket senaryoları kurulan bu gün aslında onlar için güzel günlerin gelişini haber veren bir bayramdı.

Bu yüzden de Tarot'ta Büyük Arcana destesinin 13 numaralı kartı olan Ölüm (Death) kartını tanıtmak istiyorum. Anlatacağım konu Mayalar için "Kapanış", Hristiyanlıkta "İhanet" ve bir çok kültürde "Uğursuzluk" sembolü olup yolculuklarda bile koltuklara numarası verilmeyen sayının hikayesi aslında.

Ölüm // Death (13)
Kartı incelersek siyah fon üzerine beş kollu beyaz gül taşıyan "Ölüm Meleğini" yani Azrail'i görürüz.

Karalar giymesine karşın beyaz bir ata binmiştir. Mutlak dengeye ulaşmak için içimizdeki "siyah" ve "beyaz" rengi dengeleyip gerçek bir "gri" olmamız gerektiğini bize öğreten 7 numaralı Araba (The Chariot) kartındaki iki attan biridir aslında bu at.

Araba // The Chariot (7)
Beyaz renkli olan yapıcı enerjiyi (Yin) simgeler. Yani Ölüm aslında oraya yıkım ve yok ediliş değil yaratmak için gelmiştir. Kendisiise  karalar içinde yıkıcı/dönüştürücü enerjinin (Yang) ta kendisidir. Araba kartındaki gri denge burada da vardır ancak burada denge çok daha makro bir düzlemde kurulmaktadır. Sakin adımlarla hedefine ilerleyen atı, karanlıktan gelen aydınlanmayı ve ahengi simgeleyen Beyaz Gül'üne rağmen karşısındakilere mutlu bir haber hissi ya da huzur vermemektedir.

Ölüm meleği özellikle monoteist gelenekte Kurukafa suretli ve tırpanlı bir adam olarak tasvir edilirken antik kültürlerde bunun tam tersi olarak yansıtılır. Mesela Antik Mısır'da ölenleri Batının Güzel Gülüşlü Hanım'ı karşılar ve bir sonraki hayata kişiyi ulaştıracak sınavda yol gösterici olur. *

Hathor & İsis suretinde II. Ramses'in eşi Nefertari
Ölüm kartı fiziksel bir ölümü anlatmaz, en azından çoğumuzun bildiği şekliyle değil. Antik uygarlıklarda Ölüm asla bir son değildi, zira onlar için hem "Cennet" ve "Cehennem" hem de yeniden doğuş inancı vardı. Bir ruh yaşam döngüsünü tamamladığında ruhunun nihai amacına ulaşana dek tekrar doğardı.

Ancak bu ne kadar hoş görünürse görünsün elbette her dönüşüm, her "ölüm" korkutucudur; insanı zorlar, bildiği tüm gerçekleri yıkar ve uyanışı başlatır. Ve uyanış da asla kolayca olmayacaktır, tıpkı doğum sancıları gibi kimi zaman canımızı yakacak, kimi zaman bizi köşeye sıkıştıracak kimi zaman ne kadar yanlış olduğunu bilsek de daha kolay geleceği için bizi eski hatalarımızın güvenli görünen tuzaklı yollarına yönlendirecektir. Hatalar ve zaafların tutsağı olmanın kısır döngüsünü "Şeytan" kartını anlattığım yazıda tasvir etmiştim; dilerseniz buradan okuyabilirsiniz.


Peki heybetli Ölüm Meleğini kimler karşılıyor? El açmış adeta aman dileyen bir piskopos, ölüme kendini bırakmış diz çökmüş biçare bir kadın, ve korkusuzca hatta merakla onu izleyen küçük bir çocuk. Dikkatli bakarsanız Ölüm'ün atının altında kalıp ölmüş bir adamın olduğunu da görürsünüz.

Dediğim gibi bu bir fiziki son değildir, ancak atın altında kalan adam her döngü bitiminde bazı kişi ya da olayların kaçınılmaz olarak hayatımızdan gittiğini bize hatırlatır. Her dönüşüm değişiklikleri beraberinde getirir ve bu kartın anlattığı dönüşüm kahveyi orta şekerli yerine az şekerli içmek gibi bir karar değildir. Bu hayatımızı temelden etkileyen ve düşüncemizi sorgulayıp değiştirmemize sebep verecek bir mekanizmadır.

Ölüm meleği yani kaçınılmaz değişim karşımıza çıktığında nasıl tepki veririz? Belki ileride hayrımıza olacak bir değişiklik ama gelişi hiç de öyle değil. Öyle korkutucu ve öyle yenilikçi ki bize bir çok fedakarlık yapmamız gerektiğini söylüyor. Ve en önemlisi bu değişim sonunda biz gerçekten bu hikayedeki doğru şeyi yapıp mutlu olacak kişi miyiz en ufak bir ipucu vermiyor. At ağır adımlarla bize yaklaşırken atın önünden kaçabilenlerden mi yoksa o beyaz atın ya da meleğin tırpanının altında mı kalacağız en ufak bir fikrimiz dahi yok.


Yalnız ironiktir ama Ölüm'den en çok korkup kaçanlar ya da o biçare kadın gibi bir şey yapmadan kendini kaçınılmaz "son"a bırakanlar yorulup ya da pes edip atın altında kalırken; onu kartta gördüğümüz Ölüm'ü merakla bekleyen çocuk gibi karşılayanlar ise uzaktan korkutucu görünen kara bayrağın esintisi altında ferahlayacak ve resmin arkasında yavaş yavaş doğmakta olan altın sarısı Güneş'i göreceklerdir.

Piskopos aslında kartın dini dogmalara karşı bir eleştirisidir. Aslında Ölümle en çok barışık olması gereken ve sürekli insanları etki altında tutabilmek için Ölümden sonraki cezalardan bahsedenler o gün geldiğinde en korkan ve yalvaran olabilirler. İnsanlara dini ya da dünyevi ne olursa olsun her düşünce anlayış ve sevgiyle öğretilmelidir; emirle değil. Aksine inanıyor olabilirsiniz ama nefret ve itaatle yapılan hiçbir eylemin sonucu uzun vadede kalıcı ve yararlı olmayacaktır.

Yazının başında da belirttiğim gibi Mayaların inancına göre Dünya böyle bir dönemden geçmektedir, sürekli yarım bilimsel sözlü saçmalıkların arasına gizlenmiş korkunç felaketlerin eşiğinden değil. Ölüm görevini tamamlayıp geçtiğinde Güneş çoktan yükselmiş ve her yeri aydınlatmış olacaktır. Tıpkı Altın Çiçeğin açması gibi.


Boynunuzdan zincirleri çıkartıp gökyüzüne baktığınızda bayrak üzerinde gördüğünüz Beyaz Gül'ün aslında kalbinizde açtığını göreceksiniz. Boynunuzdaki izler belki asla tam olarak geçmeyecek ancak geçtiğiniz bu büyük iç savaşın gururlu hatıraları olarak sizinle var olmaya devam edecek; ve ne zaman onları görürseniz döngüyü aşmak için sahip olduğunuz ve kullandığınız gücün büyüklüğünün şarkısını size tekrar tekrar söyleyecek.

Ve tıpkı ölüp küllerinden tekrar doğan Anka kuşu gibi siz de yeniden ve "gerçekten" nefes alacaksınız.

Ancak unutmayın ki: "Her parlayan altın değildir. Bir bakarsın, gümüş altından daha kıymetlidir." **

* Batının Hanımı Antik Mısır mitolojisinde aşk tanrıçası Hathor (Hethert) ya da büyünün tanrıçası İsis (Aset) ile özdeşleştirilmiştir.
** Bir Antik Mısır sözü

3 Aralık 2012 Pazartesi

21 Aralık 2012: Marduk tatile çıktı

"Büyük güne" sadece 18 gün kala giderek daha da emin oluyorum ki son yılların en ilginç sosyolojik gözlemlerinden birine tanık olacağız. Zira o gün randevularını iptal etmek, tüm gün sürecek partiler düzenlemek ya da dünyanın sonunu değişik yerlerde karşılamak istemek gibi sayısız ilginçlikte davranışa tanık olmaya başladık bile.

Mayaların Haab ve Tzolkin isimli iki takviminin kesişim günleri onlar için özel bir anlam ifade eder. Biri 20'lik diğeri ise 19 günden oluşan bu iki takvimin birleşim günleri dünyanın ulaşacağı yeni bir geçişi göstermekteydi. Her sayının öz anlamı onlar için geçecekleri dönemin özelliğini temsil ediyordu.


Ve Wikipedia'daki buradan okuyabileceğiniz linkte "Long Count" ismi verilen bu geçiş dönemlerinin 394 yılda bir gerçekleşen bir düzeni olduğunu fark edeceksiniz. 394 yıl sayısal olarak 144.000 günü temsil eder ve bu onların sayı dilinde 1.0.0.0.0 olarak gösterilir. Bu birimin adı 1 baktundur. Toplam 19 adet geçiş dönemi vardır. Bu süreç tamamlanınca sayaç sıfırlanır ve 1'den tekrar başlanır. Tek bir farkla 19.0.0.0.0 sonrası geçiş 1.0.0.0.0.0 olarak yazılır.


Soru: Peki bu adamlar bu sayılara ve geçişlere neden bu kadar takmış? 
Bu kadar takma sebeplerinin somut bir kanıtı yok ancak şu kesin ki antik çağ medeniyetleri sayı sistemleri ve numeroloji ile çok ilgiliydiler. Ayrıca dillerinde de sayılar rakamsal sembol olmak dışında kavramları da temsil ediyordu. Bir çok latin alfabesi harici dillerde de bu tür bulgular mevcuttur.

Soru: 19 sayısıyla neden bu kadar ilgililer? Zaten bir 19 mucizesi muhabbeti de okumuştum.
Ortada mucizevi bir durum söz konusu değil. Sayısal sembolizmde asal sayılar çok daha önem taşır, zira o çağlarda da asal sayıların kendisi ve 1 dışında hiçbir sayıya tam bölünemediği bilinmekteydi. Bu sebepten ötürü kültürel kutsal motifler bu sayılarla yapılmıştır. 19'luk sistem de bu geleneğin bir parçasıdır ve pek çok kültürde göksel sistemler (melekler, tanrılar vb) 7'li, 9'lu ve 19'lu sayılarla gösterilir. (9 asal sayı değil farkındayım ukalalık yapma hemen)

Ha'ab isimli takvimleri de 19 günlüktür ve sayıların anlamı gereği Mayalara göre insan ırkı 19 ayrı evreden geçecektir.


Soru: Sen entel kuntel muhabbeti bırak da şunu söyle, birkaç gün sonra iki haftaya kıyamet kopacak mı kopmayacak mı?
Hayır kopmayacak. Neden böyle diyorum çünkü bahsi geçen "yıkıcı güçte" güneş patlamaları denen olgu zaten güneşin bir döngüsüdür özel bir durum söz konusu değildir. NASA bunu saklıyor diye komplo teorisi kurmadan önce dünyadaki tek gözlem evlerinin Amerika'da olmadığını hatırlamalısınız.

Kutup kaymaları, gezegen çarpması, astreoid yağmuru, yaklaşan karanlık madde gibi muhabbetler de tamamen bilgisizlik ile çakma bilimsel cümlelerin bir araya gelmesinin sonucudur.

Ve hikayenin kaynağı Mayaların yazılarına dönelim. Bu meşhur hikayenin başlangıç tarihi 13.0.0.0.0 M.Ö 3114 11 Ağustostur. Ve ilgili bulunan yazıtlarda dünyanın yok olması ile ilgili tek bir satır dahi mevcut değildir. Yazılan şey insanlığın "demir çağına" girdiği ve tekrar 13.0.0.0.0'lük döngüden geçinceye kadar da bu çağın süreceğidir. (5122 yıl)

Bilakis yazıtlarda aktarılan bir sonraki 13.0.0.0.0 geçişinde dünyanın tekrar Altın Çağ'a yükselişinin başlayacağı ve tanrıların yeryüzüne döneceği bilgisidir. Yani inanıp inanmamak size kalmış ancak şundan emin olmalısınız ki Mayalar gelecek bir felaketi haber vermiyorlardı.


13 rakam ile gösterilen "Mak" isimli sembol sayının kelime anlamı: Kapanış'tır. Kapanmakla kasıt da dünyanın kepenklerinin indirilmesi değil bir "çağın" kapanmasıdır.

Ve bu kapanışta 14.0.0.0.0 dönemi için geçiş başlayacaktır yani K'ank'in evresi. Bu da "sarı güneş" anlamına gelir ve Mayalar için çok güçlü bir semboldür, yaşam enerjisi ve bereket anlamına gelir. Sarı güneşin bir anlamı da "Altın Güneş"tir. Mayalar da pek çok antik uygarlık gibi Güneş Kültü kökenli oldukları için en önemli iyilik tanrıları da Güneş ile sembolize edilir. Yani işin özeti Mayalar tanrılarıyla tekrar yakınlaşacaklarını düşünüyorlardı; ancak bu "Ahiret" vb gibi bir boyutta değil yeryüzünde olacaktı. Tarot'ta 14. kart "Denge" yani Temperance kartıdır ve doğayla uyumu; ahengi ve bilincin yükselişini temsil eder.

Soru: Sıkılmadan buraya kadar okumayı başardım, üstelik verdiğin linke de baktım; millete yedirebilirsin ama gördüm M.Ö 3114'te 13.0.0.0.0 geçişinden sonra tık diye takvim 1.0.0.0.0 - 13 Kasım M.Ö. 2720'ye atlamış. Hani 19 dönemdi, bozuk mu yani bu takvim şimdi?

Evet benim de takvimleri ilk incelediğimde dikkatimi çeken şeylerden biri buydu. Ve 13 sayısının "uğursuz" anlamının ihanet eden 13. havari öyküsünden çok daha öncesine dayandığını ve hiç de uğursuz bir anlam taşımadığını öğrendim. Yukarıda belirttiğim gibi 13, "Mak" sayısıdır ve anlamı da "Kapanıştır". Tarot'ta da 13 numaraları kartın ismi Ölüm'dür. (Death) Ancak ne tarotta ne de Mayalarda bu kart ve sayının anlamı ölüm değildir.

Enkarnasyona inanan bu kültürlerde ölüm yeniden doğuşun sembolüydü. Ve hesaplarına göre her 19'luk döngüden sonra 1 dönem 13'lük bir döngü ile o devrenin kapanması gerekiyordu. Yani toplam 32 adet bir döngü bir büyük çağı oluşturuyordu.

Bu terminolojide ölüm kelimesinin anlamı; eski alışkanlıkların yok olması ve yeni bir uyanıştır. Kıyamet kelimesinin de kökeni "Kıyam" yani uyanıştan gelir. Özetle elbette buzulları eritip dünyaya zarar verdikçe sonunda bir "kıyamet" yaşamamız muhtemel ancak o dediğiniz tarih kesinlikle 21 Aralık 2012 değil.


Soru: Peki şimdi biz 12'den 13'e geçerken ne olacak şimdi? 12 sayısının bu adamlar için anlamı ne?
12 sayısı yani Keh'in kelime anlamı Kızıl Fırtınadır. Kırmızı renk, okült anlamda renklerin psikolojik etkilerine tutarlı olarak hareketi, öfkeyi, coşkuyu ve tepkiselliği temsil eder. Ancak üzerine gelen fırtına metaforu bu hareketlerin yıkıcı etkisini anlatır.

Özetle biz Mayalara göre 394 yıl süren 18 Eylül 1618'de başlayan bir yıkım döneminden çıkıp "Ölüm"e yani yeniden doğuş dönemine geçiyoruz. Keh dogmaları, iktidarı ve gücü temsil eder. Kırmızı Mars gezegeni ile özdeşleşir ve bu gezegenin de pek çok kültürdeki sembolü otoriter, yıkıcı eril güçtür.

Ve onlara göre bu yıkıcı eril gücün dengelenme dönemi gelmiş durumda. 12, Tarot'ta Asılan Adam kartı ile sembolize edilir (The Hanged Man) ve kaçınılmaz olaylar sonucunda çabalarımızın yetersizliğini anlatır.

Kartın öyküsü bilgiye ulaşmak için bir gözünü feda eden Kuzey Tanrısı Odin'den gelir. Yani ağaçta ne kadar debelensek de inme vakti gelinceye kadar yapacak bir şey yoktur. Nitekim mitolojide de Odin 7 gün sonra aşağı indiğinde bilgiyi ve rünleri bulur.

Ve Mayalara göre insanoğlu yıkımlar ve iktidar savaşları sonucunda tekrar bireysellikten kolektif bilince; uyuma, ahenge ve anlayışa yönelecektir. Aslında bize sırf para kazanmak için yıllardır bangır bangır yıkım ve kıyamet diye anlatılan öyküler insanlığın tekrar uyanışının sembolüdür.

Ayrıca ilgili günün 21 Aralık yani Kış gün dönümüne denk gelmesi de en uzun geceden sonra gündüzlerin uzayacağına, en zor dönemin geride kaldığına işaret eder. Evet bu zaten hep olan bir doğal süreç ama bu günün anlamının Mayaların inanışıyla daha özel bir ilişkisi de mevcuttu.


Son söz:
O gün doğa üstü bir olay olmayacağına yürekten inanıyorum. Sayfalarca süren bu yazıyı yazmamın tek sebebi de eğer aklınızda bir tutam bile negatif düşünce varsa bunu geride bırakmanız içindir. Zira bilginin hatalı bir şekilde yayılması bilgisizlikten bile daha zararlı durumda.

21 Aralık'ı hiç takmıyorsanız bence gayet iyi, ancak aman o gün bir şey olur diye randevularınızı iptal ediyor ya da garip hareketler yapmayı düşünüyorsanız gerçekten buna gerek yok.

Eh bir de üstüne adamların dediği çıkar ve gerçekten yeni bir çağa uyanırsak; üstüne de X-Men güçlerimiz olursa (yazarın çocukluk hayali) yeme de yanında yat. X-Men kısmı zorlama biliyorum ama Iron Man de olur yani Iron Woman tabii bana. Ona da razıyım.

22 Aralıkta görüşmek üzere :)


Tablolar Wikipedia'dan alıntıdır.
Link 1
Link 2