25 Eylül 2014 Perşembe

Tarot // Araba

Büyük Arcana destesinin yedi numaralı kartı Araba - ingilizcesi The Chariot-, daha doğrusu Savaş Arabası Tarot destesinde en sevdiğim kartlardan biri. Bu zamana kadar neden hakkında yazmamışım, hayret.

Kartı birlikte inceleyelim. Adeta Helios'un oğlu gibi başında yıldızlı tacı ve sarı saçlarıyla savaşçı aracına binmiş. Arkasında geride bıraktığı bir şehir var. En önemlisi de onu yepyeni ve bilinmez bir yol bekliyor.


Antik Mısır sembolizminin yoğun olarak kullanıldığı bu kartta savaşçının arabasının üzerinde Güneş Kursu sembolü var. Ondan ötürü de savaşçının temel dürtüsünün benliğinden gelen istekleri ve egosu olduğunu düşünebiliriz. Omzundaki hilaller adeta sağ ve solunda duran melekler gibi içgüdülerini temsil ediyor. Alnındaki yıldız ise bu yolculuğa körlemesine çıkmadığını zihninde bir ışık yandığını ve hazır olduğunu söylüyor.

Arabanın üzerindeki yıldızlarla bezeli örtü de savaşçının zihninden gelen ilhamın göksel olduğunu vurgular nitelikte. Ancak kendisi ne kadar hazır hissetse de aslında önünde çok büyük bir sınav var.

Aracını tam bir yin-yang sembolizmi içindeki iki tane sfenks çekiyor. Her zamanki gibi; aydınlığın içinde karanlık, karanlığın içinde aydınlık var. Hilallerden gelen dürtüyle nereye hareket ederse etsin kart aslında bize hangi yola gidersek gidelim asla tam olarak iyi ya da kötü olamayacağını hatırlatıyor.


Ve savaşçı ne kadar emin görünse de doğru bir yolda gitmek için sfenkslerini kontrol etmeyi öğrenmek zorunda. Bir sfenksi daha fazla kontrol ederse yolu değişecektir. Diğer sfenksi daha çok yorarsa o tarafı pes edecektir. Yolunda kararlı ve emin bir şekilde gitmesinin tek yolu iki yoldaşını da eşit oranda dengede tutarak onları yönetmek olacaktır.

Bu kartta at yerine sfenksin seçilmesi de tesadüf değil. Sfenks her daim bir güç sembolü olmuştur. İnsan başlı sfenks güneş sembolüyle birleşerek aslında yazının başında belirttiğim noktayı işaret eder. Bu kart kişinin istekleri için göze aldığı yolculuğu ve tamamen kişisel iradeyle harekete geçmeyi temsil eder. Bu yapılırken hem geride bırakılanlar olacaktır hem de aşılması gereken ego savaşları.

Kendimize kızdığımızda bir sfenksi terketmeyi seçebiliriz, ya da ne yapacağımızı bilemeyip arabamızın kontrolünü kaybeder ve çevremizde daireler çizeriz. Bunun sonu kimi zaman arabanın devrilmesine kadar gidebilir. Kimi zaman da kendi değerimizi aşırı büyütüp sonunda düşkırıklığına uğrarız.


Aslında en önemli olan ne yaparsak yapalım asla tek bir doğrunun, sadece beyaz ve siyahın olmadığını anlamaktır. Hakikate erişip gerçekten ilerlemenin tek yolu iyi ve kötünün ötesine geçip hem içimizdeki yıkıcı hem de yapıcı güçlerle barışmaktır. Nitekim bazen daha iyi bir bina inşa etmek için eskisini yıkmak gerekir. Bu da genelde kendimizle başbaşa kalıp yüzleşerek kendimize bile sakladığımız şeyleri itiraf etmekten geçer. Bu yüzleşme sonucunda ya bu noktalarımızdan eksik ve kusurlu olanları düzeltir ya da artık bize faydası olmayan şeyleri de geride bırakırız. Aynısı insanlarla olan ilişkilerimizde geçerlidir.

Kendi güvenli kalemizden çıkıp isteklerimizin peşinden gittiğimizde elbette fedakarlıklar olacaktır, ancak belki de tahmin ettiğimizden çok daha yakınlarda bir yerlerde gerçekten bulmak istediğimiz yer bizi bekliyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder