22 Ocak 2013 Salı

Cloud Atlas

Her insan gibi izlediğim ve asla unutamadığım; sırf müziğini duyduğumda bile içimde bir yere dokunan filmler vardır. Braveheart, The Fountain, Hero ve nicesi...

Cloud Atlas kesinlikle onlardan biri.

Samimice söyleyeyim, bu son derece subjektif bir yazı. Bu satırları okuyup filmi izledikten sonra hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz, ya da hayal ürünü karakterler için gözyaşı dökebilirsiniz. Gülümseyebilir ya da hayallerinizin bir filmde can bulduğunu görebilirsiniz. Hoş, illa da bir anlamı olmak zorunda değil.


Kendi adıma, eğer sinema perisi karşımda belirip nasıl bir film izlemek istediğimi söyleseydi her karesiyle bu Cloud Atlas olurdu.

Ve bu yazıda filmin içeriğine dair bir detay yok, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

Hayalperest diyebilirsiniz, ancak hayatları bile aşan ne olursa olsun birbirlerini bulan insanların hikayeleri her daim beni mutlu ediyor, umut veriyor.


Aşkın gücüne tekrar tanık olmak, o anda buna dair en ufak bir inancınız kalmasa bile sizi tekrar yeşertiyor.

Ve sadece aşkın gücü ve güzelliği değil Cloud Atlas'ı benim için bu kadar değerli kılan; bazen bir düşüncenin çağlar, gezegenler, hayatlar ötesinde bir çok şeyi değiştirebileceğini ispat etmesi.

Siz de belki bundan onlarca yıl önce yazılmış bir şarkıyı dinlerken hayatınızın en güzel yazısını yazdınız, belki yüzlerce yıl önce hayat bulmuş satırlardan aldığınız güçle yeni bir yola saptınız. Belki hiçbir şey yapmadınız ama o düşünce kalbinizde var oldu ve bir gün çok daha güzel bir şeye ışık tutacak.


Karanlığın aslında önümüzdeki aydınlığın habercisi olmadığını nereden bilebiliriz ki? Bazen çok zor olsa da sadece gereken tek şey sabır, ve inanmaya devam etmek.

Ve müzik... Milyonlarca satan bir plak olması gerekmez, bir kaç nota hayatları birbirine bağlayabilir. O sesler evrende sadece sizin için tınlıyor olabilir. Böyle hissettikten sonra neden böyle olmasın...

Cloud Atlas hem bir o kadar aynı hem de bir o kadar özel olduğumuzu anlatıyor bize. Herkes kadar. Ne eksik ne de fazla.



Her şeyi bildiğine inanan bir bilim kadınına bir "vahşi" yol gösterebilir kimi zaman. Bilgeliğin kitaplar, teknolojiler ve gösterişten ibaret olmadığını anlarız. Bilgelik bazen bir kalp atışında saklı olabilir.

Gerçekten içimizden gelen her davranış bilgecedir aslında, fazla teferruata gerek yok.

Bazen yol gösterici olarak sahneye çıkan aslında yol gösterilen olabilir.


Eğer içinizden gelirse bu filmi lütfen izleyin, karanlık bir peri masalı bu bir o kadar da gerçek.

Siz inanmak istedikten sonra gerçekliğini ne engelleyebilir...

Ancak her saniyesine bezeli sayısız sembol, detay ve motiflere odaklanmadan izlemeyi deneyin benim ilk yaptığımın aksine.

Bazen anı algılamaya çalışmak o anın büyüsünü alır götürür. An geçmiştir ve onu tekrar yaşama şansınız kalmaz.

Herkes için mutlu bir son var, bazen ne kadar uzakta görünse de...

Kimi zaman bir gülümsemede kimi zaman ise bir an gözünüze takılıp geçtiğiniz parmağınıza konmuş bir uğur böceğinin kanadında. Bazen ise asla bitmeyeceğine inandığınız bir boşlukta.


Bu filmi ilk izlediğimde tüm detaylarını ve kendimce çıkarımlarımı anlatmak istemiştim; oysa şimdi düşününce bunu yapmak ne kadar beyhude...

Kalp neyi görüyorsa hakikat odur, gerisi teferruat.

Su aksın, yolunu bulsun...

Ve son olarak filmin muhteşem müziklerinden bir kuple:


2 yorum:

  1. Hayatının en tepesine aşkı koymuş, hayalperest ve müzik olmasaydı ne yapardım diyen bir insanı gerçekten heyecanlandırdı bu sözleriniz, mutlaka izleyeceğim!
    Ve eğer sizin kadar beğenirsem ömür boyu minnettar kalacağım çünkü güzel bir film etkili bir ağrı kesici gibidir gözümde. Mutsuzken elin ona gider, yorgunken, hastayken. Ve her seferinde güzel bir rüya görmüş gibi bakakalırsın o son yazılara.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Sırf bu güzel hislerle düşünmeniz dahi yeterli o coşkulu ve hayalci hissi dünyaya yaymak adına; duygular böyle var oluyor zaten ve en güzeli yayılıyor. Hayatınıza güzel bir an katmaya vesile olursam da ne mutlu bana. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil