20 Mart 2012 Salı

X-Men: First Class

Ne zaman sinemada fragmanları izlerken Marvel yazan kırmızı ekranı görsem heyecanlanırım. İşin esası Marvel'dan babam çıksa yerim.

Ve kesinlikle X-Men'in yeri benim için bir çok çizgi evrenden daha ayrı. Magneto, Profesor X, Jean Grey, Wolverine, Deadpool, Gambit, Beast, Mystique... Daha sayayım mı? Sayısız çarpıcı karakter ve hikayeleriyle her daim ilgimi çekti, çekmeye de devam ediyor.


X-Men uyarlamalarıyla ilgili en büyük facia muhtemelen X-Men Origins: Wolverine idi. Tüm detaylar karman çormandı. Gene de Wolverine'e adamantium enjekte edildiği sahne bence iyiydi, hayal ettiğim gibiydi.

Ama facia Sabretooth ve Logan ilişkisi vs vs, neyse değinmeyeyim o kısma. Hiç olmadı.

2009 yapımı X-Men Origins: Wolverine dışında 2011'e kadar üç film karşımıza çıktı: X-Men (2000), X2 (2003) - bir çoklarına göre en iyisi; ve son olarak X-Men: The Last Stand (2006). 2011'e kadar X2'ye bayılsam da gönlümün ödülü çarpıcı hikayesiyle The Last Stand'e gitmişti; tabii burada Jean Grey sevgimin de kıyak geçmemde büyük payı var.



Jean ve Phoenix hikayesi filmde yansıtıldığından daha farklıdır çizgi dünyada, ama bu ayrı bir yazı konusu. Gene de altbeyin ve üstbeyin motifleri açısından bu kişilik bölünmesini izlemek epey hoştur. Phoenix her insanın içinde sürekli bastırdığı ve aslında daha güçlü olan taraftır; Jean ise sosyal dünyaya gösterdiğimiz "ıslah edilmiş" yüz.

Ve geldik 2011'e. Aslında oyuncuların işleri hiç de kolay değil. Charles Xavier ve Magneto gibi iki tane sayısız hayranı bulunan, ikonik karakterlerin gençliğini canlandırmak. Ama olunca oluyormuş!


Ancak şu kesin ki filmin en çarpıcı ismi Magneto rolündeki, Michael Fassbender. Zaten bu film sonrası kariyeri bir açıldı, pir açıldı. Ridley Scott'un pek çok filminde kendisini göreceğiz, Steve McQueen onunla çalışmaya devam ediyor, A Dangerous Method'da ayrıca harikaydı ve ona sayısız ödüller getiren Shame var.

Fassbender olması gerektiği kadar karizmatik bir Magneto olurken, kadim "dostu" ve "düşmanı" Charles Xavier'ı James McAvoy canlandırıyor. Kimi zaman Magneto'nun gölgesinde kalsa da bence başarılıydı, özellikle de ekibi eğitirken ve son sahnelerde.


Ve diğer karakterler, esas kötümüz Kevin Bacon yani Sebastian Shaw. Onun ekibi biraz fazla "Gerçek Kötüler" tadında ve yapay olsa da January Jones çok çekici bir Emma Frost olmuştu.


Filmde ilk ekibin kuruluşuna, güçlerini kontrol etmeyi öğrenişlerine ve meşhur kahramanlarımızın geçmişinden çarpıcı anlara tanık oluyoruz. Bu filmin en büyük farkı, karakterlere daha çok odaklanılmasıydı. Kimi zaman Mystique ile tam bir "outsider" olmak, kimi zaman ise Magneto ile iyi kötü arasındaki ince çizgide kalmak gibi.


Ve, müzikler. Henry Jackman özellikle bazı parçaları defalarca dinlenebilecek müthiş bir soundtrack hazırlamış. Filmin kapanışında duyduğumuz Magneto, 2000'li yılların Imperial March'ı adeta.

Ben size bir soundtrack menüsü vereyim:
- Rage and Serenity
- Frankenstein's Monster (Tinker, Tailor, Soldier, Spy filminin fragmanlarından birinde de kullanıldı)
- Mutant and Proud
- X-Training
- Magneto

Diğer parçalar da gayet iyi ama bunlar özellikle dikkat çekici, tavsiye ederim.


Filmin bence en etkileyici sahnesine Rage and Serenity eşlik ediyor. N kere dinlemişimdir. Sahneyi sizle paylaşmak isterdim ancak copyright mevzularından ötürü sahne Youtube'dan silinmiş. X-Men serisindeki en hisli sahnelerden biri olabilir, ya da bana öyle geldi. Aksini düşünüyorsanız da susun, çok sevdim işte. Frankenstein's Monster'ın eşlik ettiği sahne de gerçekten çarpıcı.


Ve sürprizi bozmayayım, ama filmde öyle bir sahne var ki; muhtemelen kahkaha atmadan edemeyeceksiniz. Bir kaç saniye, ama gerçekten çok etkili. :)

Eğer hala fırsat bulamadıysanız, hem fantastik dünyalarda gezinmek hem de eli yüzü düzgün bir film izlemek istiyorsanız X-Men: First Class'ı kaçırmayın.


Özetle benim için yeri ayrı, çok sevdiğim bir film bu. Ondan da biraz kayırmış olabilirim ama siz bana güvenin. Ayrıca sevindirici haber şu ki, hikayenin devamını da izleyebileceğiz.

"Peace was never an option."

Filmin fragmanı:







1 yorum:

  1. Keyifli filmdi.

    Bir önerim olacak blogla ilgili. Linklere "yeni pencerede aç" özelliği eklersen orta tık yerine sol tıka yanlışlıkla basan benim gibiler yazıyı okumaya devam etmekten mahrum kalmayacak hatta arkasına soundtrack açmış olacak. Bir de videolar için tavsiyem var, "movieclips.com" Burada çoğu filmden kesitler bulabilirsin. Hoş bir kaynak, işine yarar belki.

    Fassbender, inglourious basterds'da mı oynamıştı, oradan hatırladım herhalde. 3 sayısını elle gösterme sahnesi mi neydi. Neyse, Şoşanna! diye haykırasım geldi bi' an. :)

    Güzel hatırlatma olmuş yine, teşekkürler.

    YanıtlaSil