Yeni bir sanatçı keşfedip eğer tüm diskografisine ulaştıysam genelde kronolojik sıraya göre albümünü dinlemem. a) Ya adı en hoşuma giden albümü seçerim b) 3, 7 ya da 9. parçayı seçerim (varsa)
Paşa paşa albümü sırayla dinlediğim de olur ama bazen yukarıdaki metodu parçalar için de uyguluyorum. Nitekim Max Richter diskografisini indirdikten sonra en çok "Memoryhouse" isimli albümü beğenmiştim. Ve hala en sevdiğim parçası olan November da albümün dokuzuncu parçasıydı.
Parçayı dinleyiş o dinleyiş, kendisi sonra sık sık kulaklarıma misafir oldu.
Max Richter; Phillip Glass, Steve Reich ve Brian Eno gibi önemli isimler çalışmış bir sanatçı. Ve bence kendisi minimal ve modern klasik müziğin yakın tarihimizdeki en başarılı isimlerinden biri.
Neden böyle derseniz, atmosfer yaratma konusunda çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Parçaları genelde sinematografiktir, dinlerken zihninizde genelde kapalı ve yağmurlu bir havada muhtemelen Avrupa'da geçen çeşitli klipler çekebilirsiniz. Şahsen müziğinin özellikle distopya hikayesi anlatan bir bilimkurgu filmine çok yakışacağını düşünüyorum. (Mesela November hep bana Equilibrium filmini çağrıştırır nedense)
Ki kendisi de tam hayal ettiğim gibi olmasa da film müzikleri yapmaya devam ediyor. En çarpıcı işlerinden biri Yabancı Film Oscarına aday ve bir çok ödül kazanmış Waltz Im Bashir filminin müziklerine imza atmasıydı.
En son Prometheus'un fragmanında Sarajevo'nun çok güzel bir düzenlemesini duyduk ve en azından bilimkurgu-Max Richter hayalim bir fragmanda olsa da gerçekleşmiş oldu. Fragmanı buradan izleyebilirsiniz.
Diskografisi:
Memoryhouse (2002)
The Blue Notebooks (2004)
Songs from Before (2006)
24 Postcards in Full Colour (2008)
Infra (2010)
Son olarak da yazının başında bahsettiğim November'ı yazının sonuna ekleyeyim. Pek yağmurlu pek puslu. Ve de güzel.
Prometheus iyi çıksa bari.
YanıtlaSil