28 Nisan 2012 Cumartesi

Zeigarnik Etkisi


Şimdi ne zaman biraz içkiyi fazla kaçırsanız aklınızı tırmalayan mutsuz sonla biten aşk hikayenizi, ya da her şeyi harika giderken ikinci gün eve dönmek zorunda kaldığınız bir tatili, tam katilin kim olduğu ortaya çıkacakken reklam girmesi ile tepinmenizi ve bu tür nice tepkinizi düşünün. Bunun bilimsel adı Zeigarnik etkisi.  Rus psikolog Bluma Zeigarnik tarafından ortaya konmuş, temel savı da şu: "Yarım kalmış, kesintiye uğramış her iş sorunsuz olanlarından daha iyi hatırlanır."


Bir açıdan bakarsak sorunsuz yapılan işleri beynimiz "check" işaretini koyup kutusuna kaldırıyor, ve bu da bir huzur ve rahatlık yaratıyor. Ancak tamamlanmayan, cevabı havada kalan konularda ise düşünme yani rahatsızlık süreci devam ediyor ve örneğin siz anlamsızca aynı şarkıyı 58. kere dinlerken hala aynı kişiyi düşünüyorsunuz.

Özellikle Lost'ta bu etkinin kullanımlarını çok başarılı bir şekilde bulmak mümkündü. Her hafta gizemi biraz daha artan olay örgüleri, tam bir şeyler oluşacak gibiyken çat diye "Lost" yazısını görüp önümüzdeki maçlara bakmamız ve milyonlarca izleyicinin yıllarca bu şekilde diziyi takibi tesadüf olmasa gerek.  Merak kediyi hemen öldürmez, önce hırslandırır.


Mesela Gregory House karakteri de bir Zeigarnik Etkisi bağımlısı. Zira her çözülememiş hastalık vakası onun merakını tetikleyen tek şey ve onu çözene kadar rahat edemiyor. Ancak çözdüğü anda... Elbette iş bitiyor, ortada bir gizem kalmadı. Çok klişe bir tabir olacak ama giderek artan hızlı ulaşım-çabuk tüketim dürtülerine daha uyan bir kavram düşünemiyorum. Eskiden bir müzik kasedi için Akmar'da kaç tur attığınızı düşünsenize...

Şimdi Google'a bilmemne diskografi diye aratıp bilgisayarınıza şak diye bir grubun tüm parçaları, albüm kapaklarını ve videolarını indirmeniz en fazla bir kaç saatinizi alıyor. Eh, hangisi daha kıymetli? Sayısız kez dinlemekten bozulmuş olan o çekme kasediniz mi yoksa on binlerce mp3 içinde hala dinlenmemiş bir sürü veri yığını mı?


Issız Adamlar, Jeux d'enfants, 500 Days of Summerlar ve hatta Mad Men yani Don Draperlar aslında milletin gözünü epey bir açtı diye düşünüyorum. Görüldü ki problematik kadın ya da adamlar herkes üzerinde "gizemli ve ilgi çekici" bir algı yaratıyor, bu durumda ortalık bu türden geçilmez oldu. Aslında daha dramatik olan şu ki insanlar duygularını göstermeye korkar oldu, ve kaybetmemek için bu profile uygun davranmaya koşullandılar. Yani sanıyorum yakında "normal ve ulaşılır" olan gizemli hale gelecek bu kadar ıssız adam ve kadının içinde.


Bir satır arası daha açalım. Sizin "bilmiyorum", "her şey çok belirsiz" tavırlarınız aslında karşınızdaki süjeyi kışkırtan esas element değil. O kişinin belirsiz tavırları çözebilen, duvarın arkasını görebilen "yegane" kişi olma isteği aslında karşınızdaki insan için temel dürtüdür. Yani ortada tamamen bir ego tatmini arayışı vardır, sizin yarattığınızı sandığınız kusursuz algı değil. Herkes özel ve biricik olmak ister. Bu yüzden bir çok yapıtta "Özünde aslında iyiydi" karakterleri çok sevilirken, hakikaten iyi olan karakterler göz ardı edilir. Farklı olanı görme ve keşfetme dürtüsü insan için çok güçlü bir manipulasyon aracıdır. Bir de kabul etmek lazım artık görsel ve yazılı sanatta o kadar çok örneklerini gördük ki, adeta baştan tüm hileleri bilinen oyunlar gibi oldu bu profiller.


Inception'ın finali tam bir Zeigarnik Etkisi çalışmasıdır. Topaç dönmeye devam eder, ama hafifçe yalpalar gibidir. Yoksa değil midir?

Belirsizlik insanlar için güçlü bir tetiktir, ancak sürekli belirsizlik bir süre sonra doğası gereği belirlenebilir hale gelecektir. Bir zamanlar aykırı olan ama herkes yapınca normalleşen bir çok şey gibi.

O zaman sıradaki etkiyi kim keşfedecek?

1 yorum:

  1. Dolaylı yoldan bir yorum olacak ama belirsizlik değil de burada da bahsi geçen benzeri "bilmemek" üzerine Feynman'ın yorumunu paylaşıyorum. Feynman etkisi :P

    http://www.youtube.com/watch?v=Na-KzVwu6es

    YanıtlaSil